Amerika’daki adamın aylık kahve masraf tutarını kazabilmek için bir ay boyunca çalışan gururlu Türk milleti... Nedir bu hali? Çok da suçlamamalı kendini... Büyük ekonomi olacağız, dünya bizi kıskanacak falan dedi... İnandırdı kendini!

Modern bilim yerine ideolojiyi öne çıkartıp safsatayı yüceltirsen, işi bilmeyenlere ülkeyi emanet edersen gelip gelebileceğin yerin burası olduğunu sanma sakın... Beterin de beteri var.

★★★

Tüm sorunu faizden ibaret sanıyorlar. Faiz düştükçe tasarruflarda düşüş, tüketim ve yatırımlarda ise artış olur. İyi de yeterli tasarruf yok ki Türkiye’de...

İsteniyor ki ucuz faiz ile borç bulsun, ileride ödesin. İlerisini de sattıklarını unutuyorlar. Hani şu yap-işlet-devret projeleri var ya... İşte onlar!

★★★

Ekonomiyi düzeltecek hiçbir plan program olmadan piyasaya para sokarsan ekonomiye can versin diye bilinçsizce faiz indirirsen... Bütün sorunlar önce halının altına süpürülür... Sonrasında halıyı bile satacak hale gelirsin.

Şöyle bir sıkıntı söz konusu... Faizi enflasyona göre ayarlayacaklarına, enflasyonu faize göre çıkartıyorlar. Ülkede gerçek enflasyonun yüzde 19’larda olduğuna inanan kaç saf var.

★★★

Tabii bunların hepsi finansal nedenler... Yüksek faizin temeli bambaşka sebepler... İsterlerse sabaha kadar faiz ile oynasınlar sistemi düzeltmedikçe, yolsuzluk önlenmedikçe ekonomiyi düzeltemezler...

Zoraki düşürülen faiz oranlarıyla üretim mi çoğalacak? Hayır! İhracat mı katlayacak? Hayır! İnsanların gelirleri mi artacak? Devlet harcamalarını mı kısacak? Hayır? Bütçe açığı mı kapanacak? Hayır!

★★★

Hadi bakalım... Düşürsünler faizi 2-3 puan birden, ortalık şenlensin... Ülke ekonomisi nasıl felakete sürüklenirmiş herkes öğrensin...

En basitinden Türkiye buğdayı bile ithal eden bir ülke... Ödemeyi öpücükle değil dolarla yapıyoruz. Hesaplayalım bakalım, bu dolar kuruyla buğdayın tonuna kaç lira ödüyoruz?

★★★

Yeterli dolarımız var mı? Hesaplarken, yalnızca resmi rezervleri değil, bankacılık sistemi ve şirketler kesiminin yabancı para varlıklarını da göz önünde bulunduruyorlar.

Bu ne demek? “Yalnızca resmi rezervler değil” dediklerine göre “Senin param, benim param” demek! Bu yüzden brüt rezerv, net rezerv farkı var. Belli ki Merkez Bankası her doları kendi parası olarak görüyor. Zaten iş de burada kopuyor!

★★★

Peki, Merkez Bankası rezervi nasıl bu kadar çok eksiye girdi? Masadan kalkmayı bilmeyen kaybeden kumarbaz gibi... Dolar çıkmasın diye sattıkça sattı... Net rezerv sıfırlandı. Kendine ait olmayan brüt stoka girip piyasaya müdahaleye devam etti. Kar gibi eridi gitti.

Sahi her şeyi sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yapmıyorlar mıydı? Her söze öyle başlıyorlardı. Bu sefer kendi başlarına mı sattılar o kadar doları?


Aynaya baktım Venezuela’yı gördüm!


Venezuela bana çok yakından bildiğim bir ülkeyi hatırlatıyor. Tam söyleyeceğim, dilimin ucunda ama adı bir türlü aklıma gelmiyor! Durun biraz anlatayım, bana yardımcı olmaya çalışın...

Venezuela’nın eski başkanı Chavez, hapisten çıkıp 1998’de yönetimi devraldığında dünya liderliğine oynayacaklarının mesajını veriyordu.

Petrol fiyatlarının da yükselmesiyle Venezuela ekonomisine hatırı sayılır bir para girişi oldu. Bu duruma güvenen ülke, çok hızlı bir borçlanma süreci içine girdi. Sanki hep para gelecekmiş gibi...

★★★

Para, köprü, hastane, konut gibi seçmenleri etkileyecek büyük inşaat harcamalarına gitti. Milyonlarca kişiye ev dağıttı. Yandaşlarını da unutmadı. Hesaplarına servet aktardı.

Petrolü bol olunca benzini neredeyse bedavaya dağıttı. Seçimlerden önce binlerce ton gıda kolisi dağıttı. Bulduğu her kuruşu hesapsızca harcadı.

★★★

Hazır destek arkasındaydı, petrolden para akmaya devam ederken Chavez hızla otoriterleşmeye, tek adam olma yolunda adımlar atmaya başladı. Yönetimi kendi ideolojik sistemine göre düzenledi. Atı alan Üsküdar’a geçti.

Kötü gidişatta, her ortamda dış güçleri suçlayarak, “bize saldırıyorlar” açıklamaları yaparak ülke içinde safları sıkılaştırdı. Medyayı tamamen ele geçirdi.

★★★

Chavez ruhunu teslim edince eski otobüs şoförü Maduro başa geçti. Maduro’nun üniversite diploması bile yoktu.

Bizim Varlık Fonu benzeri Fonden’i kurup ülkenin en değerli şirketlerini ve petrol gelirlerini fonun içine koyup kendini fonun başkanı olarak atadı.

Kötü yönetimin sonuç vermesi uzun sürmedi. Enflasyon hızla yükseldi. Fiyat etiketleri zabıta baskısıyla bir süre yoksullara uygun bir düzeyde kaldı. Tabii ki bu bir seraptı.

Raflarda hükümetin belirlediği düşük fiyat etiketleri yer aldı ama malların kendisi kayboldu. Çiftçi ürün yetiştirmiyor, sanayici mal üretilmiyor, iğneden ipliğe her şey ithal ediliyordu. Ülke, ölçülemeyen enflasyonuyla felaketin eşiğine geldi.

★★★

Maduro, Aralık 2015’deki seçimlerde parlamentodaki çoğunluğu kaybetti. Buna rağmen getirilen Venezuela tipi başkanlık sistemi ile ülkeyi yönetmeye devam etti.

Üyelerini kendisinin atadığı yüksek mahkeme meclisin yetkilerini feshetti. Bütün güç Maduro’ya kaldı.

Venezuela’da muhalefet ile iktidarın karşılıklı olarak birbirlerini “darbeyle” suçlaması üzerine gerilim hiç azalmadı. Maduro, muhalefet liderlerini yurtdışından, Venezuella’nın gelişmesini istemeyenlerden destek almakla suçladı.

Sonuçta Venezuella’nın kötü yönetim nedeniyle iflasa gitmesi kaçınılmaz hale geldi. Amerika ile papaz oldu. Amerika ambargoyu koydu.

Maduro gider Kaduro gelir. Sistem yanlışsa istersen cennette yaşa, sefalet peşindedir. Peki, hangi ülke Venezuela’nın yolundan gitmektedir?