Geçen hafta dünya Amerika’da yaşanan Game-Stop hissesi hadisesini konuşuyordu... Eski model bilgisayar oyunu satan bir şirket... Eskinin radyo üreten şirketleri gibi... Geleceği yok besbelli...

Leş kokusu almış akbaba fon yöneticileri de şirketin etrafında dolanıyordu. Olmayan hisseleri borç alıp düşüşe oynuyorlardı. Düşsün ki, hisse fiyatı gerileyince azalan fiyattan alıp yerine koysun. Cepleri dolsun. Plan bu!

★★★

Finansal açıdan bakarsak doğru hamle... Bunun bir de opsiyon denilen yöntemi var. Orada hisseyi borç almaya bile gerek yok neredeyse... Sat, 6 ay, 1 yıl bekle... Düştüğü yerden hisseyi alıp kapa pozisyonunu...

Peki ya hisse düşmez de yükselirse? Yükseldiği kadar zarar yazarsın. Yükseliş durmazsa dükkanı kapatırsın. Öyle de riskli...

★★★

Bu şirketi batırmayı kafaya takmış fon Melvin Kapital öylesine büyük hırsla saldırıyor ki, şirketin toplam hisse sayısı 100 tane ise 140 tane satıyor.

Biri bunu keşfediyor. İnternette yazıyor. Fon “Biz bunları da yeriz, daha çok kâr ederiz” mantığıyla yüzde 140’lık açık pozisyonunu yüzde 240’a çıkartıyor... İş orada kopuyor...

★★★

On binlerce kişi zarar edeceklerini bile bile 300-500 dolarlık hisse alıp, fiyatını şirketin 2 dolar seviyesine kadar düşmüş hisselerini 350 dolara çıkartıyor. Fonu batma noktasına getiriyor. Pozisyonlar kapanıyor. Milyarlarca dolarlık kallavi zarar yazdırıyor.

İşin diğer tarafında şirketin gerçek değeri var. Hemen hemen hisse başına 20-25 dolar... Haliyle fiyatlar yükseldiği yerde kalmıyor. Hızla gerçek değerine doğru geriliyor.

Finansal piyasalarda büyük paralar gerçekçi olmayan ciddi hareketlenmeler yaratabilirler. Olmadık hisseyi olmadık fiyatlara çıkartabilirler. Ekonomiyle alakası yoktur. Parasıyla değil mi? Sattıkça alırlar ya da aldıkça satarlar. Fiyatı ayarlarlar.

İşte yabancı yatırımcılar da tıpkı Game-Stop hissesinde olduğu gibi geçen yıl Türkiye’nin finansal verilerinde de anormallik gördüler. Aksiyona geçtiler.

★★★

Türkiye yüksek borcuyla, eksi dolar rezervleriyle Türk Lirası’nı değerli tutmaya çalışıyordu. Yabancı yatırımcılar başladılar Türk Lirası satıp dolar almaya... Duracak gibi değillerdi... Bununla başa çıkamayacağını anlayan ekonomi yönetimi yabancıların işlem yapmalarını, Türk Lirası satmalarını yasakladı. Serbest piyasayı askıya aldı.

★★★

Yasak gelince bu sefer ülkeye ihtiyacımız olan döviz de girmez oldu. Şirket değil ki, koskoca ülke ekonomisi... Döviz ülkeye girmeyince, dış borçlar zora girdi. Hani “130 milyar dolar nerede?” deniliyor ya... İşte o sırada eridi...

Sattı, sattı, sattı... Sonunda döviz bitti. Mecburen parasını getiren yabancılara tefeci faizi vermek zorunda bırakıldı ekonomi...

★★★

Şu anda Türkiye’ye Londra’dan hiçbir zaman yatırıma dönüşmeyecek, kısa vadeli faizden yararlanmaya gelen bir anda buhar olup uçabilecek paralar giriyor... Dövizi düşürüyor.

Ülkeyi soktukları çıkmazın adı da bu ya... Ya yüksek faiz ile batacaksın! Ya yüksek döviz kuruyla... “Ben ekonomistim” demişti ya... Ekonomistin var mı bilmediğimiz bir planı acaba?


Zam yerine ürün küçültme düzenlemesi!


Zam yapmak yerine ürün küçültme prensibine gelen tepkiler üzerine yönetmelikte değişiklik yapıldı. Muğlak ifadelerle “aldatıcı ticari uygulamalar” kapsamında alındı.

“Değişiklik yapılmadığı izlenimi uyandıran yanıltıcı ambalajlama uygulamaları” deniliyor, geçiliyor. Sahi kimin izlenimine göre? Orası belirsiz...

★★★

Gençler bilmez. Şimdilerde 80 gramdan 65 grama düşürülen çikolatalar 150 gramdı bir zamanlar... Muhtemelen yakında çikolata kaybolacak, sadece ambalaj satılacak.

Klasik pazarlama yöntemidir. Gramajı azalttıkça azaltırsın, azaltamayacağın noktada ürünü eski boyutuna getirip kallavi zammı yapıştırırsın. Ürünün üzerine de “aynı fiyata yüzde 20 daha fazla” ibaresini koyarsın.

★★★

Fiyat değişmedikçe sonra miktar ne kadar düşerse düşsün zam gelmiyor işte... Bak böylece enflasyon da artmıyor. Gayet memnunlardı... Tepkiler gelince dostlar alışverişte görsün diye mi önlem alındı?

Yandaşın sunduğu haberin altında; “Ekmek israfına gramaj ayarı” yazıyordu! Yapılacak zammın adı, olmuştu israf ayarı... Ben mi attım bu başlığı?

★★★

Çerez paketleri kocaman... Açıyorsunuz lastik sönmesi gibi hava kaçırıyor. Bir avuç çerez, paketin dibinden sana bakıyor. Şekerlemeler parmak kadar kalmış. Dondurmalar çubuk boyunda...

Dondurma demişken... Aynı marka, aynı ürün... Hem İngiltere’de satılıyor hem Türkiye’de... İngiltere’de üretilen üründe süt ve meyve oranı Türkiye’de satılanın 17 kat fazlası... Sizce bu neyin fiyatlaması? Fakirliğin!

★★★

Bir kiloluk konserve 850 grama düşmüş. Aynı fiyattan satılıyor. Aslında yüzde 18 zam yapılmış, saklanıyor.

200 mililitrelik küçük ayran var ya... Dikkat edin ambalaj aynı üzerinde yazan ibare artık 180 mililitrede... Yüzde 11 zamma denk geliyor alışverişte...

Şampuanlar bile saça hacim kazandırır diye satılıyor, kendi her geçen ay hacim kaybediyor!

★★★

Bırakın gıda maddelerini... Bulaşık süngerleri küçüldü! Var mı saha ötesi? Aynı paraya daha az ürün satıyorlar.

İlla gramaj değil tabii ki olay... Hammaddelerde ucuzu tercih edip maliyetleri de azaltıyorlar. Peki, firmalar neden bu yolu seçiyorlar?

★★★

Şahlanan ekonomi nedeniyle... Türkiye’de vatandaşın alım gücü mü kaldı? Kazanılan para azaldı. Daha büyük ve daha pahalı olsa verebilir mi parayı çikolataya? Yaşanan dram da tam burada!

Sabaha kadar yönetmelik çıkar. Uygulayabilecek misin? Tüketicinin aldatıldığını nasıl ispat edeceksin?

Standart ürün ambalajlama ve satış gramajı ile ilgili bir mevzuat mı var? Bunu düzenlemiş misin? Hayır?

★★★

Paketlenmiş kaşar peynir yalnızca kiloluk paketlerde satılır, 650 gram satamazsın diye bir yasa mı var? Neyi izleyip neye karar vereceksin? Merak ediyorum nasıl ceza keseceksin? Mahkemeye gidince nasıl olsa iptal edeceksin.

Sen yine hobi olarak yönetmelik çıkar. Firma satış miktarını, gramajını belirler, ürünün üstüne basar, ürünü istediği fiyata satar. Sen ekonomiyi bu hale getirdikten sonra başka ne yapacaklar?