Ne âlâ memlekette yaşıyoruz valla... İşsiz, işsiz sayılmıyor. Aç, aç sayılmıyor. Batan işyeri, batmış sayılmıyor.

Erdoğan, “Bazı dostlar geldi, ‘Dükkânlar kapanıyor’ dedi, işte rakamlar ortada, kapanan filan yok” açıklamasıyla tartışmayı bitirdi.

★★★

“Yok” dediyse yoktur uzatmayın. Bütün esnafı sabaha kadar dükkânları açık bırakmaya davet ediyorum.

Bunu söyledikten sonra dükkân kapatan, dış mihraktır, teröristtir, bölücüdür. Yok öyle yalancı çıkartmak için abartmak... Kapanan dükkân yok açılmayan dükkân var. Bu da size kapak!



Bu kadar uzun yönetimde bulunan insanlar bir süre sonra gerçeklikten koparlar. Dünyada kabul edilmiş bir realitedir. Seçilenleri 2 dönem ile sınırlandırmak bu sebepledir.

İçinde saray bulunan birkaç dönüm yüksek duvarlı arazi... Etrafı nasıl danışmanlarla sarılıysa insanların durumundan yok haberi...

Sadece yandaş basın okutuluyor. Dış dünyaya tamamen kapatılıyor. Verilen 750 liralık yardımla herkesin kurtarıldığı sanılıyor!

★★★

Ne görüyor, neler anlatıyorlar ona merak ediyorum. Buzdolabı satışıyla ekonominin iyi olduğunu açıklamaya çalışmıştı defalarca... Danışmanları mı verdi bu aklı ona? Gerçeklikten ve halktan uzak... Dedikleri keşke doğru olsa... Sokaklarda ağlayan ağlayana...

Ekonominin zorda olduğuna inansa tedbir almaya çalışır hiç değilse... İyi zannediyorsa neyin tedbirini alacak? Karanlığa doğru bir adım daha atacak. Galiba herkes başının çaresine bakacak.

Bu dönemin gençliği heba oldu gitti!


Hemen her gün ekonominin sabote edildiğini iddia ediyorlar. Esas işin tehlikeli kısmı da burası... Hata yaptıklarına inanmayacak kadar yüksek egoya sahiplerse, düzelmeyeceklerdir. Nitekim umut verici hiçbir söylem yok ortada...

Normal şartlarda bu kadar hızlı artan fiyatların ardından geri çekilmeler ve durağanlaşma olağandır... Ancak ortamı o kadar çok geriyorlar ki, sanki inadına yükselmesini istiyorlar.

★★★

Gerçeklere odaklanınca ortaya dış mihraklar değil, ekonomik ve politik kırılganlıklar çıkıyor. Bu durum artık sayıların arkasına saklanamıyor. Her yerde görebiliyorsunuz.

Bunun ceremesini bugün, yarın, bir hafta, bir ay değil 2021 yılı boyunca çekeceğiz. Sonrasında belki 2022, 2023 diye devam edecek. Halk her geçen gün fakirleşecek. Sefalet yükselecek.

Hadi biz taşa tükürerek “yaş mı da kuru mu” yapıp arsada kale seçmiş nesiliz... Yazık olacak gençliğe... Futbol oynayacakları arsalara çoktan apartman diktiler bile...

Ekonomi dansöz gibi...


Türkiye ekonomisi bir ikilem yaşıyor. Bir yanda tasarruf etmesi istenen vatandaş, diğer yanda harcama yapması için teşvik ediliyor.

Oysa bankalardan krediyi alabilenler harcama yapanlar değil, tasarruf edenler. Harcama yapanların limitleri çoktan dolmuş durumda... Gel de çık işin içinden!



Parasal sıkılaştırmanın da yapılamayacağı, hatta gevşek bir para politikası uygulanacağı aşikâr... Peki, durgunluğu aşmak için gevşemenin dozu artırılırsa neler olur?

Krediyle parayı bulan şirket riskini azaltmak için yine döviz alır... Yükselişe başlayan döviz endişeleri artırır ve mevcut tasarrufları dövize kaydırır. Yaz aylarında yaşadık ya, aynısı olur.

★★★

Lakin faiz tartışmaları şu sıralar pek bir anlamsız! Faiz düşürümüyle tüketimin canlanması, üretimin artması, yatırımların başlaması, borç yükünün hafiflemesi hedefleniyor.

Bunlar olmaz! Neden? Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi nedeniyle bankaların verdiği kredi oranlarının düşürülmesinin şu an için imkânı yok!

★★★

Bankalar öncelikle batıkları toplama derdindeler. Bakın Serdar Ortaç bile “Valla en son aldığım krediyi ödeyemediğim için koskoca devlet bankası; Sen, Serdar Ortaç’sın, seni mahkemeye verir miyiz evlat, diyerek borcumu sekiz ay ertelediler...” dedi.

Hâlbuki konu krediyi alanın Serdar Ortaç falan olması değildi... Boşuna havaya girmiş kendisi... Belli ki, verdikleri krediyi “takipteki krediler” kapsamına almamak için bu yola gidildi.

★★★

Peki, verdikleri kredileri toplayamazsa bankalar nasıl yeni kredi açacaklar? Hadi devlet bankaları için para basıp sermayeye koyuyorlar. Özel bankalar ne yapacaklar?

Hadi diyelim bir banka seni delice sevdi...  Senin için her krediyi de verdi. Ya bir gün olur sana bel kıvırırsa? Binlerce dansöz var. Gelir artmazsa nasıl ödenir o borçlar. Düşünsenize Serdar Ortaç’ı yoran hayat bize neler yapar? Yani, kolay değil o kadar!