Köy görünüyor, kılavuz olmaya pek gerek yok ama bir iki noktaya dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle 2021’de beyaz bir sayfa açmayacağız, 2020 yılında başlayan filmin ikinci yarısını seyredeceğiz. Yani gerim gerim gerilmeye devam edeceğiz.

Ekonomide öne çıkan ilk konu borçlanma gereksinimi... Ne kadar? Bir yıl içerisinde yani 2021’ye kadar dışarıya ödenmesi veya çevrilmesi gereken tahmin edilen cari açıkla beraber 210 milyar dolar... Dile kolay...

★★★

Esas sıkıntı Amerika’da koltuğa oturacak Joe Biden’ın Türkiye’ye bakış açısı... Yaptırımlara başlarsa ki başlayacak gibi... Bu durum Avrupa’ya sıçrarsa ki sıçrayacak gibi...

Maliyetine katlanırsan parayı elbet bulursun. Esas önemli olan bu parayı bulmak değil kazanmak! Nasıl kazanacaksın? İki ana kalem var. Biri ihracat diğeri turizm...

★★★

Dünya ekonomileri çok yavaş açılacak. Yani ihracatımız falan bir anda patlamayacak... Belki geçen yıldan biraz daha iyi olacak. O da Türkiye’yi kurtarmayacak.

Aynı şekilde turizm... Aşılar 11 Aralık’ta teşrif edecekti... Yalan dolan bir kısım geldi denildi... Yaz aylarına kadar aşılamayı bitirmen gerekli ki; ihtiyacımız kadar turist gelsin ülkeye...

★★★

En çok turist çektiğimiz Avrupa’da imajımız fena durumda... Nitekim Avrupa ülkeleri hızla sağa, ekonomik milliyetçiliğe, göçmen ve Müslüman düşmanlığına kayıyor.

İnsanlarda İslamofobi yerini Türkofobi’ye bırakmış durumda. Üç kuruş fazla verip Yunan adaları, İspanya’ya, İtalya’ya gitmek varken, kimse koşmaz sevmediği topraklara...

★★★

Turizme yatırım yapanlara da yazık. Nereden bilebilirlerdi ki bir virüsün küresel olarak bütün insanları etkileyeceğini... Üzerine Türkiye’nin dünyanın gözünde bu kadar sevimsiz hale geleceğini?

Her “eyy” ile başlayan cümle bize on binlerce turiste mal olduğu halde başına “eyy” konulmadan cümle kurulmayacağını tahmin edebilirler miydi?

★★★

Hadi arayışta olan bir turisti ele alalım. Araştırıyor ki Türkiye turları sudan ucuz. İspanya, İtalya’nın yanında neredeyse bedava... Tesisler, doğa on numara...

Nasıl bir yer bu Türkiye? Peki, neden bu kadar ucuz? Şöyle bir göz gezdirip araştırıyorlar, ülkenin tadı çoktan kaçmış.

★★★

Zengini mülteciden illallah demiş... Nitekim ülke mülteci yuvası... Sahillerde Suriyeli gençler... Orta hallisi ucuza eğlence derdinde... Eğlence yok! İçki pahalı...

Peki, yerli turist yabancının yerini doldurabilir mi? Tabii ki hayır! Nitekim yabancı turist ile beraber ülkeye döviz girişi oluyor. Cari açık kapanıyor.

Türkiye’nin ekonomisi ancak dış kaynak girişi ile zenginleşebilecek bir yapıya sahip... İç turizmin artması otelleri ayakta tutar ancak ülke ekonomisine dış turizm kadar katkısı olamaz.

★★★

Esas problem, Türkiye kanunları uygularsa Facebook, Instagram, WhatsApp yasaklanacak yaz aylarında... Buraya kadar gelip resim, video paylaşamazlarsa kimse ayak atmaz bu diyarlara...

Turizmciler de bir âlem... Sorunu ne kadar görmezden gelirlerse o kadar zarar görmeyeceklerine inanıyorlar. Sosyal medya olmazsa o turist gelmez buraya... Bence şimdiden lobi yapmaya başla... Sonra ağlama...



Başkanlık sistemi hata verdi!

Başkanlık sisteminin Amerika Birleşik Devletleri gibi hukuk ve demokraside bizden fersah fersah ötede bir ülkeyi nereden nereye getirdi? Oysa başkanlık sistemi ile yönetilen elimizdeki en iyi örnek kendileriydi...

Bir de bunun Venezuela’sı, Türkmenistan’ı, Honduras’ı, Zambiya’sı, Zimbabve’si, Afganistan’ı var... Var da var... Hepsini toplasan bir Hollanda etmiyorlar.

★★★

Ekonominin penceresinden bakalım sisteme... En basitinden ülkenin bütçesi... Seçilmiş Meclis’in bütçe hakkında hiçbir rolü ve söz hakkı da yok! Bütçe hazırlanıyor, Meclis’e sunuluyor.

Cumhurbaşkanı milletvekilleriyle muhatap bile olmuyor. Keza atadığı bakanlar... Bir zahmet Meclis’e Saray’dan biri gelip bütçeyi anlatmaya zahmet ederse öğreniyorlar. İsterlerse sorulara cevap veriyorlar.

★★★

Mesela, Meclis karşısında muhatap bulabilirse; “Neden Diyanet’in bütçesini beşe katladınız?” diye sorsa... Karşısındaki siyasi sorumluluk taşımadığı için tartışmaya girmeye gerek bile görmeyip “Paşa gönlümüz öyle istedi!” diyebilir. Gayet kanunidir...

Bütçeye Meclis onay vermezse, reddetse dahi ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı hiç bir sıkıntı yaşamadan geçici bütçe kanunu ile devam edebilir. Bu durum beş yıl boyunca da sürdürebilir.

★★★

İster Hazine kaynaklarını kullanır ister Hazine’nin alternatifi Varlık Fonu’nu... Kim ne diyecek? Varlık Fonu kime bağlı? Yine Cumhurbaşkanı’na...

Yani Cumhurbaşkanının iki tane bütçesi iki tane de hazinesi var. İstediği harcamayı istediği yerden yapar. İstediğinden istediği kadar borçlanmaya çıkar.

★★★

İşin açıkçası bizde daha beteri var! Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi... Hem de Türk tipi... Seçilen aynı zamanda partisinin neferi...

Kim seçilse öncelikle oy aldığı partisinin hizmetine koşar. Partisine yakın şirketleri kalkındırmak için uğraşır. Aksini iddia edebilir misiniz?

★★★

Devlet malı aynı zamanda partinin malı... Hani sıkça bürokrasiden şikâyet ediliyor ya, ortada bürokrat falan kalmadı... Onların yerine parti tarafından atanmış memurlar görev aldı.

Bütün güç ve yetkilerin tek bir mercide toplanmasının temel hak ve hürriyetleri nasıl kısıtladığı, iktidarın hoşuna gitmeyen kişi ve çevrelerin nasıl sürekli tehdit altında yaşamak zorunda kaldığını görmeyen var mı?

★★★

Ülkenin kaderini tek bir insan ve onun tarafından atanan bir grup seçilmemiş insana bırakmanın tehlikesini görmemek imkânsız... Köre sorsan gösterir derler ya o hesap...

Amerika Birleşik Devletleri dahi onca kontrol ve denetim mekanizmasına sahip olmasına rağmen bunları yaşadı ya... Türkiye’nin başına neler gelebilir? Hayal etmeye çalışsanıza... Belki 25 yıl sonra... Belki de tehlike hemen yanı başımızda...