Son 20 yıldır ülkeyi sanki Alman Hristiyan Demokratlar yönetiyormuş gibi Erdoğan; “İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgahlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” dedi! Çok başarılı muhalefet yapıyor kendisi...

Fiyatların fahiş olduğunu kabul etmesi bile bi şi... Zaten ülkede fiyatların artığını kabul etmeyen bir tek İstatistik Kurumu kaldı! Ona inansan zam oranı son bir yılda ortalama yüzde 19’da...

★★★

Bu işin suçlusu kim? Bu sefer yurtdışından mihrak bulamayınca yine iç kaynaklara yöneldi. Fiyat pahalılığının sebebi esnaf mı? Böyle konuşunca vatandaş da sanıyor ki; esnaf 5 liraya alıp 15 liraya satıyor. Bir eli yağda bir eli balda yaşıyor!

Diğer yandan serbest piyasa ekonomisinde isteyen malını istediği fiyattan satar. Devletin ilgili organları ancak rekabete aykırı ve tekel oluşturacak uygulama var mı diye kontrol edebilir. Neyin kontrolü?



★★★

Peki, yine mi ülkede tanzim satışı rezaleti yaşanacak? Savaş yok, kıtlık yok millet sebze, meyve sırasında... Sebzeyi sen bekle, meyveye çocuğu yolla... Darısı doğalgaz ve elektriğin başına... “Kriz yok” dersiniz soran olursa...

Bu yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acıklı manzaralarından biridir. Ülkeyi 20 yıldır yönetirken bu hale getiren sorumlu acaba kimdir?

İktidarı kime şikayet edelim?


Sahi ne oldu bize ucuz sebze ve meyve yedirecek “hal yasası” adlı düzenlemeye? Başarmadılar! Neden? Yeterli donanıma, bilgi ve beceriye sahip değiller...

Gıda fiyatları neden yüksek? Arz-talep meselesi... Arz az! Üretilen ürün 84 milyon kişiye yetmiyor. Ülkeye yerleşen 8 milyona yakın Suriyeli, Afgan ve bilumum mülteciyi de besleyemiyor.

★★★

Yıllardır ne yapıldı? Fiyatlar artmasın, vatandaş hayıflanmasın diye ithalatın önü açıldı. Çiftçi ürettiğini zararına sattı. Para kazanamadı. Tarlayı ekemedi. Çocukları kente gitti. AVM’lerde işe girdi. Şimdi çekiyoruz ceremesini...

İthal ederken masanın üstüne nakit koyuyorsun... Yabancı ülkelerin çiftçilerini memnun ediyorsun ama kendi çiftçini üç lira destek için aylardır bekletiyorsun. Bir de hava atıyorsun. Valla helal olsun! Bu işi biliyorsun.

Marketçi terörist, kabzımal terörist, pazarcı terörist, esnaf terörist, aracı terörist... Herkes vatan haini... Sütten yeni çıkmış ak kaşık kendileri...

Sahi fiyat artışlarını kime şikâyet edecektik? Zabıtayı mı arayacaktık? Zam yapan devletse ne yapacaktık?

Madem fiyatları düşürebiliyordun!


Madem fiyatları düşürebiliyordun!

Son birkaç haftadır AKP’nin trolleri, gazeteci tetikçileri bile pahalılıktan yakınmaya başlayınca konuşma yapma zamanı geldi belli ki! Konuşmasında ne dedi? Kendi de şikayet etti!

Teessüflerini bildiren kişi 20 yıldır tek başına yönetiyor ülkeyi... Sorumluyu da “raftaki fahiş fiyat” olarak deklare etti. Şimdi “fiyatlardaki artışın önüne geçmekten” bahsediyor.



★★★

Bu durumda iki seçenek öne çıkıyor.

Ya fiyatları düşürecek yetkinliğe sahip olmadığı için başarısızlığın suçunu başkasına yüklüyor. Ya da yapabilecek yetkinliğe sahip ancak iş bu raddeye gelinceye kadar izlemekti tercihi...

İnsanları süründürecek kıvama getirip “düzelteceğiz” vaadi hakikaten yürek incitici... Zira o fahiş fiyatların büyük bir kısmı vergi... Sizce de biraz düzenleme yapmak gerekmez mi?

İşe yaramaz!


Bu kadar goy goydan bir şey çıkar mı? Şöyle anlatayım...

Tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ile Hazine ve Maliye Bakanı
Lütfi Elvan’ın ev sahipliğinde gıda fiyatlarındaki gelişmeleri görüşmek üzere Ticaret Bakanı ile Tarım ve Orman Bakanı’nın katılımı, Merkez Bankası Başkanı ile Strateji ve Bütçe Başkanı’nın da iştirakiyle toplantı yapmışlardı.

Fahiş fiyatlara karşı “erken uyarı sistemi” kuruldu. Telefon ile “Haksız Fiyat Şikayet Sistemi” mobil uygulaması, vatandaşların şikayet edebilecekleri “Alo 175 Tüketici Danışma Hattı” hizmete sokuldu. Sonuç ne oldu?

Neden bir işe yaramayacağı şimdi kafamıza oturdu mu?