SABAH Gazetesi, tıpkı HÜRRİYET Gazetesi gibi devlet bankalarının (Ziraat- Vakıflar- Halk Bank) kredi pompalamasıyla patron değiştirip iktidar partisi AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın yayın organı” haline getirildi. Ben bu tip gazetelere, “iktidar borazanı” diyorum. (Deyimi ben bulmuş değilim, daha önce bulunmuş, ben unutulmasın diye tekrarlıyorum) Afganistan’da Taliban, ABD ile anlaşıp ülkeyi ele geçirince SABAH Gazetesi’nin Başyazarı Mehmet Barlas, TALİBAN olayı Türkiye’deki laikliğin değerini ön plana çıkardı” başlıklı bir başyazı yazdı.

Eğmeyen.

Bükmeyen.

Doğru bir yazıydı.

Aynı görüşteyim.

Mehmet Barlas’ın yazısındaki şu cümlelerin altına ben de imzamı atarım: “Bölgenin (bizim coğrafyamızın) çarpıcı gerçeklerini bir gün İran’ın Humeyniciliğini, bir gün Afganistan’ın Talibanı’nı Türkiye’nin laik düzeni ile karşılaştırdığımızda ülkemizin değerini daha iyi anlarız. 1930’larda Afgan Kralı Emanullah Han, Atatürk’ü ziyarete geldiğinde bu ülke de Türkiye’nin çizgisindeydi. Biz Türkiye olarak kendimizi ve laik sistemimizi koruyabildik. Bir de bugünkü Afganistan’a bakın... Dilerim bu gerçekleri Afganlılar da görürler...”

★★★

Evet!

Ben de dilerim.

Bir değil.

İki defa dilerim.

Taliban da gerçeği görür.

Türk Ordusu’nu “havaalanı işletmeye” çağırmak yerine Afganistan’da “laik bir Cumhuriyet kurulması için” ülkemizin yetişmiş Anayasa hukukçusu bilim insanlarını yardıma davet eder. Ben ayrıca tarikatların devletin tüm temel kurumlarına sızıp ele geçirmelerini teşvik eden İslamcı çizgideki iktidar partisi AKP ile onun lideri Tayyip Erdoğan’ın da laiklik gerçeğini” görmesini isterim.

20 yıllık iktidar.

İşte gelinen nokta:

Türkiye’de laikliğinin altın anahtarlı kapıları olan 23 Nisan Bayramı’nı, 19 Mayıs’ı, 30 Ağustos’u, 29 Ekim’i sevmeyen bir toplumsal yapı kurdular. Bir bahane bulup kutlanmasına katılmıyor, bazı yıllar yasaklıyor, yasağı dinlemeyip kutlayanları kınıyorlar. 23 Nisan özürlü bir kitle yarattılar. 19 Mayıs’ı da sevmiyorlar. Samsun’a çıkış, Amasya Kongresi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi; hem Milli Kurtuluş Savaşı’nı ve hem de “Cumhuriyetin laik yapısını” hazırlama adımlarıydı. 19 Mayıs’ı da küçümsüyorlar. 19 Mayıs özürlüler. 10 Kasım’ı da istemiyor, bahane bulup saygı duruşuna gitmiyor, laikliğin yılmaz savunucusu aydınlanma devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm gününde ona “5 dakikalık saygı duruşunu” putperestlik sayıyorlar. Beton Mustafa...” diye akıllarınca aşağılayıcı bir deyim uydurdular. Mustafa Kemal özürlüler. Kiliseyi camiye dönüştürme günlerinde Mustafa Kemal’e küfür etmeyi dindarlık diye sunuyorlar. 30 Ağustos’u da sevmiyorlar, milli heyecan duymuyor, “keşke Yunan kazansaydı...” diyenleri hastanede ziyarete gidiyorlar. 30 Ağustos özürlü bir kitle yarattılar. Bu kitle şimdi Taliban’ı haklı gösterecek yalanlara sarılma seanslarına hemen başladı. Bugün Türkiye’de İslamcılık gömleği giyip iktidara gelmiş olanlar, Afganistan’da Taliban’ın burka giymedi diye kaldırımda elleri arkadan bağlı kadını kafasına kurşun sıkıp öldüren Katı Fıkıh anlayışına” dayalı modelini yan gözlerle izliyorlar. 30 Ağustos olmasaydı çok büyük bir olasılıkla biz Orta Anadolu’ya sıkıştırılmış Taliban benzeri bir yönetime mahkum edilmiş insanların küçük ülkesi olacaktık.

★★★

99 yıl önce 1922 yılında dönemin küresel jandarması İngilizler, bütün Ortadoğu ülkelerinin gözünü korkutmak için “Türk’ün belini Yunan Ordusuna kırdırma” planı yapmıştı. İngiliz, Fransız destekli Yunan ordusu İzmir’e çıkmıştı. O yıl, İstanbul’un sokaklarında açlıktan can vermiş insanların cesetleri çöplükten toplanıyordu. İstanbul’da İngiliz süngüsünü görüp Ankara’ya canını atan milletvekilleri, bulabildikleri ahşap evlerin kömür mangallı odalarında birkaçı bir arada yatıyordu. Bütün Anadolu’da şehit ve gazi vermemiş tek Türk ailesi yoktu.

99 yıl önce tablo şuydu:

Vatan işgal altındaydı.

Vatansız kalıyoruz korkusu, özgürlük arzusu bir araya geldi. 3 askeri şahlanış oldu:

İNÖNÜ Zaferi

(İlk düzenli ordu)

SAKARYA Zaferi

(İşgalci orduyu durdurma)

30 AĞUSTOS Zaferi.

(İşgalcileri kovma)

30 Ağustos olmasaydı.

Yok oluştan.

Var oluş.

Çıkmayacaktı.

Laik Cumhuriyet.

Kurulmayacaktı.

★★★

30 Ağustos olmasaydı, Türkiye Suriye olurdu. Mısır olurdu, Irak olurdu, Yemen, Çad, Libya, Bahreyn, Suudi Arabistan olurdu. 30 Ağustos olmasaydı, yenilenmiş, dünyada saygı gören, bölgesinde sözü geçen Türkiye olmayacaktı. Afganistan’ın Taliban’ı gibi bir yönetimle yönetilen sadece Orta Anadolu’da sıkışıp kalmış, denize çıkışı olmayan geri ülke olacaktı.

30 Ağustos olmasaydı!

Bugünün “23 Nisan Özürlüleri- 19 Mayıs Özürlüleri- 30 Ağustos Özürlüleri- 29 Ekim Özürlüleri- 10 Kasım’a putperestlik çamuru atıcı, dayatmacı, üstenci özürlüleri” de olamayacak, parti kuramayacak, özgür seçimlere katılamayacak, adaylıklarını koyamayacak, halktan oy isteyemeyecek, iktidara gelemeyeceklerdi.

30 Ağustos!

Bir açıdan bağımsızlığın, vatan ve ulus bilincinin, öbür açıdan da laikliğin altın anahtarıdır. 30 Ağustos sevincini yaşayanlara, coşkusunu duyanlara, kadir kıymet bilenlere kutlu olsun!

Son söz:

Dilerim İslamcı AKP ve Lideri, Afganistan’a bakıp “İslamcı gömleğini gözden geçirme ihtiyacı” duyar.