ABD, Afganistan’da 500 bin askerle,174 bin ölü vererek ve 2 trilyon dolar da harcayarak 20 yıl savaştı.

Taliban’a yenildi.

Çekiliyor.

Özgürlüklerine çok düşkün Afganistanlı, ABD’den önce de Rus ordusuyla da uzun yıllar savaşmış, “yeşil kuşak” projesinin desteği ile Rusları da yenmişlerdi.

40 yıldır savaştalar.

Sırf ABD istiyor ve ABD istediği için bizim Cumhurbaşkanı da istiyor diye Afganistan’a Mehmetçik yollamayı çılgınlık diye görenler var.

Afganistanlı!

Türkiye’yi kardeş.

Türkler!

Afganlıyı dost.

Biliyor, sayıyor.

Bu iki ulusun, “boğaz boğaza gelecek” duruma düşmesi tarihe ihanet olur.

★★★

ABD ile 20 yıl süren savaş Taliban’ı “Selefi Müslümanlığının” her iyi şeyden nefret, her yeniliğe düşman, hoşgörüye kapalı, sevgiyi unutmuş ve tüm varlık enerjisini “kinden-nefretten- öldürmekten-şiddetten- onlar şeytan biz melek diye ayırıp bölmekten” alan kültürel yapılanmaya itti. Yüzü görünen kadını kırbaçladı. Kız çocuklarını okula sokmadı. Kadına peçe ile burka, erkeğe takke ve sakal mecburiyeti koydu. Cuma namazı sonrası cemaatin de katılımıyla toplu idamları ve el-kol kesmeleri, en korkunç işkenceleri ceza hukuku haline getirdi. Yanında erkeği olmayan kadını sokağa çıkartmadı. Ezan okunurken namaz vakti esnafa dükkan kapatma mecburiyeti koydu. Radyoda müziği yasakladı. Televizyonu kaldırdı. Şii mezhebinden olanları Sünniliğe geçme mecburiyeti koydu.

Şimdi ABD çekildi.

Afganistan Taliban’ın.

Türkiye gerçekten Afganistan’a “dostluk-kardeşlik eli uzatmak” istiyorsa asker değil Yunus Emre, Mevlana Celalettin Rumi, Hacı Bektaş Veli’de somut ifadesini bulan “Anadolu Müslümanlığını” götürebilir.

Anadolu Müslümanlığı:

Hoşgörü.

Sevgi.

Cömertlik.

Nefis terbiyesi.

Birlik.

Beraberlik.

★★★

Mevlana Celalettin Rumi, Afganistan’da Belh şehrinde doğdu. Geldi Konya’ya yerleşti; “İnsanlar Allah suretinde yaratıldı. Allah katına yaklaşmanın ancak sevgi ve hoşgörü ile olacağını” öğütleyen ve “şeriat yerine sevgi ve hoşgörüyü koyan” Anadolu Müslümanlığını geliştirdi.

★★★

“Aşkta güneş gibi /Dostluk ve kardeşlikte ırmak gibi ol/Cömertlikte deniz gibi/Tevazuda toprak gibi ol/Kusur görmede gece gibi/ Öfkede ölü gibi ol/Ya olduğun gibi görün/Ya göründüğün gibi ol.”

(Mevlana)

★★★

“Gel, gel, kim olursan ol, gel/ Kafir, ateşe tapan, putperest olsan da gel/ Bizim mekanımız umutsuzluk makamı değildir/ yüz defa tövbeni bozsan da yine gel.”

(Mevlana)

★★★

“Bu denizde ne ölmek var bize/Bu denizde ne gam ne dert ne keder/ Bu deniz alabildiğine muhabbet/ Bu deniz iyilikten, cömertlikten ibaret”

(Mevlana)

★★★

Hacı Bektaş Veli, “İnsanın Allah ile aynı özden olduğuna inanan ve insanı Allah ile bir olmaya teşvik eden” Anadolu Müslümanlığının kurucu önderlerinden biriydi. Balkan Hristiyanlarının Müslüman olmasında Bektaşilik yol acıcı, buz kırıcı oldu.

★★★

“Hararet nardadır, sacda değil/ Keramet baştadır, taçta değil/ Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda/ Bülbüller zevkle gelir, gül açar bağımızda/ Hırsılar, kinler yok olur aşkla meydanımızda/Aslanlar, ceylanlar dosttur kucağımızda.”

(Hacı Bektaş Veli)

★★★

Yunus Emre, İslam’ı şeriat dışında insanın kalp temizliğine ve sevgiye dayanan bir inanç olarak gören ve kendini “Ete kemiğe bürüdüm Yunus diye göründüm” diyerek tanıtan Anadolu Müslümanlığının taşıyıcılarından biriydi.

★★★

“Çiçeklerle hoş geçin balı incitme gönül/ Bir küçük meyve için dalı incitme gönül/ Mevla verince azma geri alınca kızma/ Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül/ Dokunur gayretine, karışma hikmetine/ Sahibi hürmetine kulu incitme gönül/ Sevmekten geri kalma yapan ol yıkan olma/Sevene diken olma gülü incitme gönül.”

(Yunus Emre)

★★★

Ben otorite değilim.

Dediğim dedik demem.

Ama bana göre Anadolu Müslümanlığı ile yeniden tanışmaya sadece Taliban’ın değil bizim de çok ihtiyacımız var. Hatta Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus’un yanı sıra 15. yüzyıl başlarında kendisi aslında bir İslam alimi olan fakat sonradan “İslam teolojisinin köşe taşı Cehennem kavramını reddederek” bütün insanların dinleri ne olursa olsun eşit olduklarını ilan ettiği için Serez Çarşı’sında idam edilen Şeyh Bedrettin’i de öneririm.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Afgan Kralı’nın torunundan mektup!


Çanakkale Savaşı sırasında Türk askerlerinin yanında ülke topraklarını savunmak için gönüllü olarak çarpışan Afgan askerler de vardı. Çanakkale Şehitliği’nde şehit Afgan askerleri için bir anıt üzerinde “Afgan Mehmetçik” yazar. Afgan Kralı Amanullah Han’ın torunu Hümeyra Gücük, dünkü yazım üzerine bana bir mektup gönderdi. Bu mektubu siz okurlarımla da paylaşmak isterim: “Değerli Necati Doğru Beyefendi, Bu sabah Sözcü Gazetesi’nde Afganlar ve Afganistan ile ilgili yazınızı okudum. Afganistan ve Türkiye arasındaki tarihsel bağları ne kadar güzel tarif ettiğinizi çok takdir ettim. Annem Prenses Naciye’nin babası, benim dedem Afganistan Kralı Amanullah Han’dır. Sizin de yazınızda ifade ettiğiniz şekilde Afganistan, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan devlet olmuştur. Kral Amanullah Han ve Mustafa Kemal Atatürk’ün birbirleri ile olan dostlukları, iki ülkeyi birbirine bağlamıştı. Kral Amanullah Han’ın 1919 yılında Büyük Britanya İmparatorluğu’na karşı kazandığı savaştan sonra Afganistan’ın tam bağımsızlığını ilân etmesi, akabinde ülkede önemli reformları başlatması (yeni Anayasa’nın hazırlanması, kızlara mecburi eğitim, kadın erkek eşitliği, medenî kanun) ülkesinin ilerlemesi için çok önemli adımlar olmuştu. Bu adımları atarken yanında daima dostu Atatürk vardı. Atatürk Afganistan’a doktorlar, hukukçular eczacılar göndererek Afganistan’ın ilerlemesinde Kral Amanullah Han’a destek oldu. Atatürk ve Amanullah birbirlerine “biraderim” diye hitâp ederlerdi. 1928 yılında Kral ve Kraliçe resmî gezi için Türkiye’ye geldiklerinde, Kral Meclis’te konuşmasını Türkçe olarak yaptı. Çünkü gençliğinde (şehzadeliği zamanında) Afganistan’da askerî okulda eğitim görür iken askerî eğitimciler Osmanlı Dönemi’nde Afganistan’a görevli olarak gönderilen subaylardı ve eğitim Türkçe idi. Değerli Necati Doğru Beyefendi, vaktinizi fazla almak istemiyorum, burada bitiriyorum. Saygılarımla. Hümeyra Gücük”