Montrö Lozan’ın canı sayılıyor. Montrö ile oynarsanız; “Türkiye’nin bağımsızlığı ve varlığının zedelenmesi tehlikesi doğar. Bugünün dünyasında Çin ile Rusya bir yanda, ABD ile AB öbür yanda çok keskin bir kutuplaşma içine girdiler. Bu kutuplaşmadan bir yeni dünya savaşı belası bile çıkabilir. Dünya böyle alevli bir belanın eşiğindeyken Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi ile elinde tuttuğu egemenlik hakkını zedeleyecek girişimler doğru olmaz. Montrö Karadeniz’de ne kadar savaş gemisinin kaç gün kalabileceği kararını verme hakkını Türkiye’ye sunan sözleşmedir.” diye özetlenecek görüş bildirdiler. Aynı görüşü, neredeyse satırı satırına benzer cümlelerle 126 emekli büyükelçi de dile getirmişti.

Demek ki:

Ağrıyan diş var.

Dil, acılı dişi karıştırır.

“Montrö’yü zedelemeyin” açıklamasının gece vakti yayımlanması ve altında 104 emekli amiralin imzasının yer almasından “darbeci niyet ile darbe kokusu...” çıkardılar.

İşte bu!

Beklenen niyet belirdi.

Bana bir darbe niyeti ver, mağduriyet sepetim boşalmıştı onu yeniden doldurayım.

Düğmeye basıldı.

Çürütmecilik başladı.

Emekli amiraller milli iradeye saldırdı, dış düşmanla iş birliği yaptı, darbe ortamı hazırlığına girdi, ülkeyi karıştırmak istiyorlar, muhalefet de bu hainliğin içinde, hadsizler, apoletlerini sökmeli, emekli maaşlarını kesmeli. Bunlar darbeci.

Köpürsün mağduriyet.

Dolsun boşalan sepet.

★★★

Denizci subaylar hayatlarını, “demirden ve çelikten savaş gemilerinin kamera penceresinden vatanın deniz sularına bakmaya zincirlenmiş” insanlardır. Türk Ordusu’nun geçmişinde darbe var ama bu 104 amiralin geçmişinde darbecilik yok, tersine 6 yıl önce yapılan FETÖ’cü darbe girişimine karşı çıkmışlar, “MAVİ VATAN” vizyonunu geliştirip, bu iktidara destek de vermişler.

MAVİ VATAN:

Düşman azaltma.

Dost çoğaltma.

Komşularla birlik.

Emperyalizme dikleniş.

Coğrafyamızda barış.

MAVİ VATAN, bir cephe ülkesi olan Türkiye’yi muhtemel bir dünya savaşında beladan koruyan, barış içinde komşularla bir olup; denizi, toprağı, havayı, suyu, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını eğitimli insan becerisiyle hep birlikte kullanma, işleme, ilerleme ve zenginleştirmenin adıydı. Bu emekli amiral insanlar, Mavi Vatan perspektifinden bakıp; Türkiye’nin deniz yolları ve boğazlarla ilgili “başarıyla yürütülmüş Montrö Sözleşmesi’nin zedelenmesi tehlikesini görmüş” uyarmışlar, okunsun diye makale ve kitap yayınlamışlardı.

Birlikte görüş açıkladılar.

Yazılı görüşten!

Darbe kokusu.

Darbe niyeti.

Çıkarıldı.

Buraya bir not düşeyim: Bu bildirinin niçin gece vakti yayınladığını ve bunun planlanmış bir köstebek işi olup olmadığını da yakında anlarız.

★★★

Ankara Başsavcılığı, “hangi belgeyi- kanıtı-şahidi bulup” bu bildirinin bir yeni darbe hazırlığı olduğunu ortaya koyacak.

Beklemek gerekirdi.

Bekleyemediler.

Mağduriyet sepeti boşalmıştı.  Bir darbe niyetine ihtiyaç vardı.  Kokainci partili gençle çekilen fotoğrafların ve ekonomideki çöküşün, soygun, talan ve yolsuzlukla yandaş zengin etmenin unutturulması gerekiyordu. Emekli amirallerin bildirisi “unutturma macunu” yapıldı. Kulaklar gerçeğe bu macunla tıkanıyor, gözler bu macunla kapatılıyor.

Korkunç olan şu!

Emekli amirallerin suçlu olup olmadığını savcılar henüz araştırmaya soruşturmaya oturmamışken ve henüz gözaltına alınan 10 amiralin ifadesi bile alınmamışken yüksek adalet kurumları Yargıtay ile Danıştay ve Adalet Bakanı’nın bizzat kendisi emekli amiralleri suçlu ilan eden siyasi görüş yayınladı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Mağduriyet köpüğü gerçeği örtmüyor!


Emekli amirallerin görüş açıklamasından “darbe kokusu” çıkarıp mağduriyet köpürtmek gerçeği örtmüyor. İşte iktidarın emrindeki TUİK’in rakamları: Son bir yılda yumurtanın fiyatı yüzde 64, ayçiçek yağı yüzde 60, mısırözü yağı yüzde 55, mercimek yüzde 45, margarin yüzde 35, zeytinyağı yüzde 34, tavuk eti yüzde 44, portakal yüzde 42, balık yüzde 30, karnabahar yüzde 29, bal yüzde 27, havuç yüzde 26 ve un bile yüzde 24 artış gösterdi. Türkiye yüksek yapışkan enflasyon kıskacına girdi. Yüksek yapışkan enflasyon yoksullaşmayı artırdı, gelir dağılımını bozdu. Köpükten mağduriyet bu gerçeği örtemez. Türkiye, yüksek yapışkan enflasyon, yüksek yapışkan kur, yüksek yapışkan dış açık, yüksek yapışkan işsizlik, yüksek yapışkan yolsuzluk, yüksek yapışkan yolsuzluk kıskacında kıvranıyor.