Geçenlerde hayata gözlerini yuman din şairi Sezai Karakoç bir şiirinde kendisini de anlatan tarifi, Kuran’da geçen kavramlarla yazmıştı.

Ne Cennet.

Ne Cehennem.

Ne Dünya.

Araf’ım ben.

İnanca göre günahları ile sevapları eşit olanlar, dünyadan göçüp gittikten sonra Cehennem ile Cennet arasında Araf’ta “günahlarından arınmaya” giriyorlar. Sonra nereye gideceklerine yine Allah karar veriyor. Türkiye ekonomisinin gidişi Allah’a inanmış şairin şiirine döndü. Cumhurbaşkanı Allah’ın sözü sayılan NAS’a inanarak yönettiği için ekonomi, şu anda “günahlarından arınma” arayışına girmiş olmalı. Ekonomiyi bu acılı, sancılı, kara bulutlu noktaya getiren günahı Tayyip Erdoğan işledi, arınma çilesini ise halka yükledi.

Arınabilir mi?

Allah bilir!

İşimiz Tayyip Erdoğan’ın ekonomi bilgisinden çok Allah’a kaldı ki, AKP’nin ağabeyi Bülent Arınç da “Barut bitti” diye uyarı yapma ihtiyacı duydu.

★★★

Gazeteci sormuş.

Arınç cevaplamış:

“Eskiden 10-20-30 yıl sonrasını görebiliyordum. Bugün göremiyorum. AKP 2011 yılında (10 yıl önce) yüzde 50 oy aldı. Şimdi herhalde alamayız. Bunun sebebi çok. Birinci sebep barut bitti. Renklerin hepsi güzeldi ama önce beyaz bozuldu”

Barut benzetmesi!

Yaratıcı buluş!

Taş ocağı işletenler baruta, dinamite ihtiyaç duyarlar. Ekonomi yönetiminde ise faiz var, fiyat var, döviz var, arz var, talep var, para hacmi var, artı değer var, düşük kur, yüksek kur, ekonomik büyüme, finansal küçülme, zenginleştiren ihracat, yoksullaştıran ithalat, dış borç bağımlılığı gibi bir yığın kavram var. Barut ekonomi kavramı değil.

Kale düştü.

Çünkü barut bitti.

Barut neyin temsilcisi, neyi anlatıyor? Eskiden ne vardı da, bugün bitti, kim yedi bitirdi? Arınç bu sorulara da cevap verseydi ya da o gazeteci akıl edip “barutu kim boşa atarak bitirdi?” diye sorsaydı. Arınç, “Başkomutanımız Tayyip, barutu boşa atıp bitirdi” diyebilirdi.

Benim ki, iyimserlik.

Ham hayal.

Diyebilir miydi?

Emin değilim.

★★★

Arınç gibi gün görmüş, leb demeden leblebiyi bilen bir AKP’li ağabey politikacı, gazetecinin sormasına ihtiyaç duymadan “barutumuzu boşa atıp bitiren başkomutanımız Erdoğan’dır...” demesi gerekirdi. Bu yürekliliği gösterseydi bugün halkın Araf’ta günahlardan arınmak için doldurduğu çilesi bir faydaya ve geleceği daha umutla görmeye dönüşebilirdi. Ayrıca eskiden 10-20-30 yıl öncesini görebildiğini söyleyen Arınç’ın bugün “barutun biteceğini de önceden görmesi” gerekirdi. Barut yani döviz bittiği için halk çile çekme Araf’ında kıvanıyorsa demek ki, Bülent Arınç bugünleri de görememiş.

Körelten biri var.

Gözleri bağlayan var.

Görüşü karartan var.

Kim bu?

Barutu bitiren mi?

★★★

Arınç demiş ki, “Renklerin hepsi güzeldi ama önce beyaz bozuldu” Beyaz neydi, kimdi? Yoksulluk kalkacak, yasaklar kalkacak, yokluklar kalkacak, çalma duracak, çaldırma olmayacak. Adam kayırma, kişi zengin etme, rüşvet, iltimas, hısım akrabayı kollama, müteahhit zengin etme, yüksek faizle alınan dış borçlarla “kara delik” israf yatırımları yapma, ABD’ye giderken lüks makam aracını da uçağa bindirip götürme, hiç ihtiyaç yokken 1100 odalı saraylar yaptırma, Saray’ın yıllık mutfak harcamasını 10 milyon TL’ye dayandırma, devlette hiçbir iş yapmadan sadece maaş alan 500 bin kişiden fazla adam doldurma olmayacaktı. Devleti ve ülkeyi yönetmeye talip olup seçilenler hep dürüst olacaktı. Bülent Arınç’ın “Beyaz” dediği dürüstlük müydü?

Beyazı kim kirletti?

Barutu kim bitirdi?

Gözleri kim bağladı?

Adını da söyleyin artık.

Allah’ın bildiğini kuldan niçin gizliyorsunuz? Günahı siz işlediniz halk Araf’ta çile dolduruyor.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Camiler ve Kiliseler!


Diyanet İşleri Başkanı şöyle bir açıklama yapmıştı. “Biz devlet kurumu olduğumuz için ve çalışanlar da devlet memuru olduğu için bütçemizin yüzde 96’sı maaşlara, personel masrafına gidiyor. Geriye kalıyor yüzde 4.0, yüzde 4 ile biz planladığımız hizmetlerin yarısını bile yapamıyoruz. Bizim personel sayımız fazla. 130 bin 640 kadar personelimiz var. Buna rağmen bizim şu an 15 bin imam ve müezzine, 9 bin de Kuran kursu öğretmenine daha ihtiyacımız var... İllerden, ilçelerden, köylerden “imam yok” diye sürekli arıyorlar...” Ben de bu köşede “Diyanet imamların ve hocaların maaşlarını camiye ibadete gelenlerden toplayacak” bir yol bulabilir, ekonomik kurtuluş savaşına böylece destek olabilir diye yazmıştım. Bu yazılara okurlardan çok sayıda destek görüşleri geldi. Kanada’dan Tarık Karslı şunları yazdı: “Bütün Dünya’da Hristiyanlar kendileri kiliselerini yapıp, din görevlisinin maaşını da aralarında topladıkları paralarla ödüyorlar. Devletten para talep edilmez, verilmez. Şahsen benim yaşadığım Ottawa’da mahallemizde ibadete gelenler azaldığı için kilise binasını satılığa çıkarttılar, alan da size gönderdiğim resimlerden göreceğiniz gibi, burayı butik dükkanlar yapıp kiraya verdi. İstanbul Levent’ten İlhan Göksel de şunu yazdı: “Levent’te MB arazisine yapılan dev cami kimin için yapılıyor belli değil... 250 metre ara ile iki camiye sahip bir semt olduk. İsrafın daniskasını yaşıyoruz.” Aydın’dan Turgay İşlek de şunu yazdı: “Diyanetin bütçesi tabii ki yetmez, her mahalleye bir cami yapılırsa imam da yetmez, müezzin de... Ben Aydın’da oturuyorum sizin yazınızdan sonra Google’dan baktım, Aydın il sınırları içinde 446 ilköğretim okulu ve 1496 tane cami var. Öğrenciler servislerle okula gidiyor, cemaat 500 metre uzaktaki camiye gitmiyor diye sürekli cami yapılıyor.” İstanbul Kasımpaşa’dan Mehmet Kolburan ise şunları yazdı: “93 harbiden annemler Manastır’dan babamlar Trabzon’dan İstanbul’a gelmişler. Evlenmişler. Ben (1939 doğumlu) ve ablam Kasımpaşa’da doğmuşuz. Büyük Piyale Paşa Camii ve Küçük Piyale Mescidi bizim gittiğimiz ibadethanelerdir. İmamların maaşlarını babamın mahalleden toplayıp verdiğini hatırlıyorum. Sonra DP iktidar olunca devlet memuru oldular.”