Beden, dürtü küpüdür. Doğuştan istek ve arzularla doludur. Karanlık ihtiraslar yumağı. Düşünce tanımaz. Doymak, dinmek bilmez. Babalarımız, annelerimiz buna “nefis” derdi. Babam, gençliğimde beni sık sık “nefsini zincire vur, nefsinin köpeği olma insanlıktan çıkabilirsin” diye uyarırdı.

Psikiyatride:

“0” diyorlar.

(Sıfır değil o)

Bilinçaltı.

Bilinci zorlar.

Hep tatmin arar.

★★★

 Ben, bedenin istek ve arzularının yol açıcısı, izin vericisidir. Başkasını düşünmez. Empati yapmaz. Tek kendini düşünür. Karaktere sızar, işler. Hep iktidar arar, sürekli iktidarda kalma araçlarını geliştirmeye uğraşır. Kendini her şeyin merkezine koyar. İyilik, fedakarlık tanımaz. İyilik yapsa bile yine kendini merkeze koyar. Annelerimiz ve babalarımız, “bencil, hodbin, hodkam” diye anlatırlardı.

Psikiyatride:

“Ego” diyorlar.

Öz perspektif.

Üst beni zorlar.

★★★

Vicdan, bedenin ve benin bekçisi, terbiye edicisi, gem vurucusu. Başkalarının hakkını gözetir, kanunlara, kurallara uyar. “Beden”den ve “Ben”den gelen iştah, arzu, karanlık ihtiraslar, sürekli iktidar arayışı ve iktidarda kalma ihtirasını (ben merkezciliğini) frenler. Vicdan, neyin iyilik, neyin kötülük olduğunun filtresidir. Dinin “kul hakkı yemeyeceksin” ya da “insan öldürmeyeceksin” emirleri vicdanın dışa vurmasıdır.

Psikiyatride:

“Süper Ego” diyorlar.

Ahlaki bilinç.

Yani üst ben.

Benciliği geriletir.

★★★

Üçüncü dalga yaşanıyor. Vaka sayısı dört misli, ölenlerin sayısı iki misli arttı. Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi genel başkanı, Ankara’da “Büyük kongreyi” derya kalabalıkla topladı. Cumhurbaşkanı üstelik dalga geçer gibi “kar mikropları öldürüyor...” diye yarenlik bile yaptı.

Bu tabloda:

“Beden” nerede?

“Ben” nerede?

“Vicdan” varsa.

“Vicdan” nerede?

★★★

Kayseri şehrinde de salgının göstergeleri “kan kırmızıya” döndü. Ölen sayısı ve hastaneye yatan sayısı iki-üç misli yükseldi. Kayseri Belediye Başkanı, “kurallara dikkat edelim, maske, mesafe, temizliğe dikkat kesilelim” diye özetleyebileceğim tembihleri paylaştı fakat kendisi o salkım saçak kongre salonuna gitti, oturdu.

Bu tabloda:

“Beden” nerede?

“Ben” nerede?

“Vicdan” varsa.

“Vicdan” nerede?

★★★

Salgın var ve maçlar da seyircisiz oynanıyor. Stadyumlardaki bomboş türbinlerin hepsine Cumhurbaşkanı’nın apartman boyutunda posterlerini asmışlar. Yanına MMT (Maske-Mesafe-Temizlik) yazmışlar. Top her ayak değiştirdiğinde bu posterler de TV ekranına vatandaşlar görsün liderin görüntüsünü belleğine kazısın diye geliyor. Fakat Edirne’den Ardahan’a, Samsun’dan İskenderun’a, Yozgat’tan İstanbul’a ülkemizin tüm şehirlerinden Ankara’daki parti kongresine Cumhurbaşkanı’nı alkışlasınlar diye kalabalıklar taşındı.

Bu tabloda:

“Beden” nerede?

“Ben” nerede?

“Vicdan” varsa...

“Vicdan” nerede...

★★★

Virüsü bulaştırma ihtimali yüksek tüm esnaf dükkanları ve iş yerleri 10 aydır kapalı olmaya devam ediyor. Çünkü salgın kırmızıya döndü. Önceki gün bir kahvehane sahibi, kapalı kalmanın ekonomik yıkıntısını kendine yakıştırmadı, bunalıma girdi ve intihar etti. Herkesin vicdanını önüne koyup “beden ve benin” ittirdiği arzu, istek, ihtirasları gemlemesinin gerektiği bir dönemde Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi genel başkanı “oylarım erimiyor” görüntüsü vermek için derya kalabalık kongre topladı.

Bu tabloda:

“Beden” nerede?

“Ben” nerede?

“Vicdan” varsa.

“Vicdan” nerede?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)


Briyantinli sustu Jöleli sen konuş


Yazıda “Ben” demek ayıp, bağışlayın. Ben, Cumhurbaşkanı’nın şimdiki ekonomi danışmanı Yiğit Bulut ile aynı gazetede (VATAN’da) birlikte çalışıyorduk. O yıllarda yine “özgür yazılar” yazıyordum. Yiğit Bulut da aynı çizgideydi ve hatta “benden daha keskin” yazıları kaleme almaktan çekinmiyor, Başbakan Tayyip Erdoğan’a eleştiriler yağdırıyordu. Gazete yazarına yakışır doğru yazılardı onlar. Yiğit Bulut ile hiç yüz yüze gelmişliğim yoktur. Çünkü gazeteye gelmez, yazılarını evinden yazıp gönderirdi. Telefonda konuşmuşluğumuz ve ona “kalemin keskin olsun Yiğit yazar...” diye duygu paylaşması yaptığım vardır. Saçını jölelerdi ve bu ona yakışırdı. Gel zaman git zaman Yiğit Bulut gömlek değiştirir gibi fikir değiştirdi, iktidarın destekçisi haline geldi. Söylemesi ayıp ben de ona “Jöleli” adını takan bir yazı yazdım, o günden beri adı “jöleli” kaldı. Şimdi ona buradan sesleniyorum: Başı briyantinli Naci Ağbal ile yeni başkan Şahap Kavcıoğlu, “doların deli yükselişini indirmek için Merkez Bankası’nın rezervinden (Milletin kara gün parası) 128 milyar doların” satılarak eritildiği günlerde kimler dolar aldı ve ayrıca Naci Başkan’ın görevden atıldığı gecenin 13-14 saat öncesinde cuma günü Merkez Bankası’ndan 450 milyon doları satın alarak “voleyi vuranlar” da kimlerdi? Briyantinliler susuyor, sen açıkla jöleli. Cumhurbaşkanı ekonomi danışmanısın, gizleneni bulma imkanın var. “Yiğit” olan adının hakkını ver, bul doları ucuza toplayanları ve şeffaflık adına, eşit rekabet adına, demokrasi adına açıkla... Vatan sana minnettar kalacaktır.