Merve Kavakçı.

Büyükelçi yapıldı.

Mariam Kavakçı.

Cumhurbaşkanı danışmanı oldu.

Gülham Kavakçı.

Cumhurbaşkanı danışmanı yapıldı.

Ravza Kavakçı Kan.

AKP milletvekili.

Erva Kavakçı Kan.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Proje Direktörlüğü’nde koltuk sahibi oldu.

Ravza Kavakçı Kan.

Merve’nin kız kardeşi.

Osman Kan ile evlendi.

Osman da...

Kayırmaya vidalandı.

Osman Kan (Kavakçı)

Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir devlet kurumu olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü yapıldı.

İkinci kız kardeş var.

Elif Kavakçı.

Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’ın moda tasarımcısı yapıldı.

Sonuç:

Kavakçı Ailesi’nde devletin üst kademesine yerleştirecek başka Kavakçı ferdi kalmadı. “Davamız... Davamız...” deyip duruyorlardı. Dava, “Kavakçı Ailesi’ni Devlete Yerleştirmeye” dönüştü.

Dava neydi?

Neye dönüştü?

★★★

Bu tabloya göre, iyi eğitim almış parlak beyinler Türkiye’den dışarı kaçıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üst koltukları ise “Kavakçı akını” ile doluyor, dolduruluyordu. Yukarıda yazdığım eski haberler zinciri. “Kavakçı Kayırma Zincirinin” son halkası olan yeni haberi ise Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Barış Pehlivan, önceki gün köşesinde; “İşte Kavakçı’nın cebine konan paramız” başlığıyla yazdı.

Habere bak!

Bak bak.

Otur ağla.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Ekrem İmamoğlu, bir belediye müfettişini görevlendirdi. Ravza Kavakçı Kan’ın, milletvekili yapılmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bir iş ilişiği oldu mu?

Olduysa nasıl?

★★★

Müfettiş, soruyu araştırdı.

Belgeleri buldu, çıkardı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’nin yönetiminde iken Ravza Kavakçı, Belediye Şirketi İstanbul Ulaşım A.Ş.’nin (şimdiki adı Metro İstanbul) çalışanı yapıldı.

Nasıl olur?

Ravza ABD’deydi.

Üstelik öğrenciydi.

Belgelere göre, Ravza Kavakçı, önce ABD’de üniversiteye doktora yapmak için başvurdu. Kabul edildi. Kabulden 7 gün sonra İstanbul Belediyesi şirketinde işe alındı.

7 gün daha geçti.

Belediye Şirketi’nin o zamanki Genel Müdürü Ömer Yıldız, Ravza Kavakçı’yı doktora öğrenciliğine kabul eden Howard Üniversitesi’ne bir mektup yazdı ve “Ravza Kavakçı Kan’ın bütün eğitim masraflarını, sağlık sigortası bedelini, ABD’de kaldığı sürece tüm geçim harcamalarını ve diğer pek çok giderinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacağı taahhüt (üstlenme) edildiğini” bildirdi.

★★★

Müfettiş durmadı!

Bir belge daha buldu.

Taahhüt!

Kitaba uydurulmuştu.

Belediye şirketi Ulaşım A.Ş., Ravza Kavakçı’yı ABD’ye “siyaset bilimi okumaya” göndermiş, uçak biletini almış, yola çıkarken eline 4.000 dolar vermiş ve her ay için de 2.000 dolar ABD’deki hesabına banka yoluyla havale etmişti.

Müfettiş topladı.

Toplam:

155.000 dolar.

Ve 59.000 TL.

İstanbul Belediyesi şirketinin genel müdürü, “Ravza Hanım ABD’de siyaset okusun diye halkın vergilerden toplanan paraya” kıydı.

★★★

Dava neydi?

Dava; “Belediye parasıyla Kavakçı kayırma” mıydı? Bu sorunun cevabını bilse bilse o taahhüt mektubunu yazıp, belediye parasını ABD’deki üniversiteye ve Ravza Hanım’a aktaran Genel Müdür biliyordur. Savcıya gidip açıklasa da öğrensek.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Sonu ne oldu?


Bir arsa üzerinden belediyeyi soyma hikayesi vardı. Anlatıldı, öğrendik. Sonu gelmedi? Niçin gelmedi? Soygun hikayesini bizzat İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu halka duyurmuştu: İBB AKP yönetiminde iken 2015 yılında belediye şirketi KİPTAŞ, Başakşehir’de bir arsayı almaya karar veriyor. Bu karardan hemen sonra Atmaca Gayrimenkul adlı özel bir şirket, 49.566.000 TL ödeyerek bu arsayı sahibinden alıyor ve 4 gün sonra 130.500.000 TL’ye belediye şirketi KİPTAŞ’a satıyor. 4 günde yaklaşık 80.000.000 TL hak edilmiş bir kazanç mı, yoksa planlı bir soygun mu? Belediye şirketine arsayı alma kararı verenler ile 4 günde 80 milyon TL farkla arsayı belediye şirketine satan gayrimenkul şirketi arasında nasıl bir ilişki vardı? İBB yeni yönetimi olayın üzerine gidecekti fakat bakanlık “soruşturma dosyasını” alıp uykuya mı yatırdı? Ne oldu sonu?