Beklenmedik, bilinmedik, sürpriz değildi. Göstere göstere, bağıra çağıra geliyordu. Tıp insanları, sağlık tarihçileri,  dünyayı, doğayı ve insanlığı bekleyen tehlikelere dikkat çeken araştırma şirketleri, düşünce kuruluşları, üniversiteler uyarıyorlardı.

Şekli bilinmiyordu.

Gelecek dediler.

Geldi.

Geçmişte kara veba da, kolera da, çocuk felci de, verem de haber vere vere gelmişti, korona da böyle geldi.

Dalga dalga geldi.

Birinci dalgayı Türkiye insanı, “bize bir şey olmaz abi...” kör klasik mantığı ile atlatıp geçiştirmeye kalktı. Umreden dönenlerle patlama yaşandı. Bedelini başta doktorlar, hemşireler, sağlık emekçileri olmak üzere çoğunlukla yaşlılar ödedi.

Lokantalar kapandı.

Kafeler kilitlendi.

Cezalar yağdı.

Sadece Cumhurbaşkanı’nın partisi, partilileri, adamları kapanmadı, ceza yemedi, azarlanıp uyarılmadı.

Yapıldı kongreler.

Patladı o bölgeler.

Üçüncü dalgadayız.

★★★

Tıp fakülteleri, bilim kurulu üyeleri, sözü dinlenir, aklına ve bilgisine inanılır tıp profesörleri, “kafeler, lokantalar, yollar, caddeler, kıyılar, kahveler, trafik böyle dolup taşarsa maalesef yine kötü günler bizi bekliyor” diye uyarmaya dün itibarıyla başladılar.

Dinlemiyor.

Sorumluluk almıyor.

Çünkü bencil.

Taşıyıcı olabilir.

Yayabilir.

Kendi de ölebilir.

Aldırmıyor.

Ölümüne sorumsuz.

Saplanmış, “Bize bir şey olmaz abi!” kör inancına özellikle büyük kentlerde toplu ulaşım araçlarını toplanma ve dağılma meydanlarını ve özel arabalarıyla sokakları kuru kalabalık dolduruyor.

Burası kapalı alan.

Burası dar alan.

Uzak durmalısın.

Durmuyor.

Çünkü şişkin ego!

★★★

Normalleşmenin daha ilk haftasındayız. Bunu izleyen ikinci hafta ve sonra gelecek olan üçüncü haftanın bitiminde “çok ciddi vaka artışları, artan ölümler” kesinlikle göreceğiz.

Bencilik kırılamadı.

Sorumluluk almıyor.

Tabiatı bu!

Sebep varsa.

Sonuç var.

“Sebepler sonuçları doğurur” ilişkisine inanmıyor; lider ve etrafı kongrede, cenazede yan yana, iç içe, salkım saçak, sarmaş dolaş, yine de lidere ve etrafına bir şey olmadığına göre ona da olmaz diye düşünüyor.

Özgürlüğü var.

Sorumluluğu yok.

Üçüncü dalgaya girdik; “bireyin topluma karşı sorumluluğu ne olmalıdır ve devletin bireye karşı sorumluluğu nedir...” basit denklemini anlamadı, anlamak istemedi.

Ne zaman anlayacak?

Annesi ölecek.

Babası ölecek.

Yakını ölecek.

O zaman anlayacak.

O zaman çok geç olacak.

★★★

Biz içinde yetiştiğimiz çevrenin ürünüyüz. Biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz, birbirimize benzeriz. Benzer biçimde düşünür, benzer biçimde davranırız. Duyuş, düşünüş, davranış birliğimiz sonunda imam yellenir ve cemaat da yellenir. Kaymakam, salgından ötürü ilçesinin sağlığına titizlendiği için çay içen eczacıya ceza yağdırır, parti teşkilatının doğum günü kutlamalarında, toplu ziyaretlerinde salkım saçak kalabalığa aldırmaz.

Üçüncü dalgaya girdik.

Salı günü “normalleşme” başladı, bencilik perdesi iyice yırtılıp atıldığı için riskli il sayısı 17’den 26’ya çıktı. Ve çoğu ilde vaka sayısı yüzde 100 arttı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Kadınlar günü!


Bugün kadınlar günü, kutlu olsun. Her erkek annesine, kız kardeşlerine, eşine, sevdiği kadına çiçekler versin. 8 Mart Kadın Platformu adına bir konuşma yapan Nazlı Andan, “Özgürlüğümüz için bir aradayız, yaşamımızı bizler yöneteceğiz” dedi. Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de kadınlar, uzun yıllar öncesinden “eşitlik mücadelesi” başlattılar. İlk kadın ressam Mihri Müşfik Hanım, ilk kadın roman yazarı Fatma Aliye Hanım, sosyalist parti kurucusu da olmuş ilk gazete yazarı Emine Semiye Hanım Türkiye’de “kadınlara erkekler kadar özgürlük” isteme bayrağını ilk yükseltenlerdi. Bu üç kadın, yaklaşık 200 yıl önce yaşadılar. 200 yıl önce bir kadının resim yapması, roman yazması, siyasete girip parti kurması kabullenilecek kadın özgürlükleri değildi. Bugün kadınlar, “İstanbul Sözleşmesi’ni” işçi- işveren arasında yapılan iş sözleşmelerine madde olarak koydurabilme gücüne ulaştılar. İstanbul Sözleşmesi, “kadına karşı şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu” kabul ediyor ve kadının ifadesini yeterli buluyor. Bugün kadınlar iktidarları değiştirme gücüne ulaştılar. Büyük kentlerdeki son seçimlerde yönetimin el değiştirmesinde kadınların oyunun etkili olduğu görüldü. Kadınlar tarih yazıyor.