Konya canıyla, kanıyla, ruhuyla 20 yıldır bu iktidarı destekledi; her sandık önüne geldiğinde Tayyip Erdoğan ve partisini seçtiler. 12 milletvekili çıkarıp Meclis’e yolluyorlar.

10’u AKP’li.

Hiç değişmedi.

Konyalı esnaf, bugünlerde ilk kez iktidarı eleştirmeye, kınamaya, kızıp öfke duymaya başladı. Mevlana Meydanı’nda “sandalye ve masa yakarak” seslerini duyurdular.

Demokrasi bu!

İfade özgürlüğü.

Hakları var.

Dün de sokaktaydılar.

Bıçak kemiğe dayandı!

Diye bağırdılar.

★★★

Özetleyerek hatırlatayım: Kısaltılmış adı “Eti–Alüminyum” olan Konya Seydişehir Alüminyum Fabrikaları devletindi. Bölgenin boksit maden yatakları üzerinde Cumhuriyet’in birikimiyle kurulmuştu.
Boksit rezervi onundu.
Değeri 1.5 milyar dolardı.
Oymapınar Barajı da onundu.

Barajın değeri 1 milyar dolardı.

400 civarında lojmanı vardı.

Ve 4 büyük fabrika binası.

Değeri 1 milyar dolardı.

Limanı da vardı.

Antalya Limanı da onundu.

Liman da arsalara sahipti.

Değeri 500 milyon dolardı.
Yukarıdan aşağıya topladığınız zaman 4 milyar dolar değerde olan Seydişehir Alüminyum fabrikaları; barajı, limanı, lojmanları, arsaları, boksit maden rezerviyle AKP iktidarı döneminde sadece 305 milyon dolara kapalı zarf usulüyle özelleştirilerek Cengiz İnşaat’a (CE–KA) peşkeş çekildi.

Konyalılar sustular.

Sormadılar.

Sorgulamadılar.

Destek verdiler.

★★★

Bu satış “kirli görünüyor ve hile kokuyor” diye düşündükleri için 8 yıl önce Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi Vakfı, Metalürji Mühendisleri Odası, işçilerin örgütü Tes–İş Sendikası ve Konya Milletvekili Atilla Kart (CHP) Danıştay’da dava açtılar.
Dava uzun sürdü.
Sonunda karar çıktı.
Karar: “Eti–Alüminyum’un bu şartlarda özele satılması kamu yararına değildir” diyordu. Seydişehir Alüminyum’un satıldığı Cengiz İnşaat’tan geri alınıp devlete geçmesi gerekirdi. Kanun böyle emrediyordu. Devlet (Özelleştirme İdaresi) adaletin isteğini yapmak zorundaydı ama Oymapınar Barajı dahil Seydişehir Alüminyum’u devletten alanlar; hepsinin soyadı “Cengiz” olan Mehmet, Ahmet, Ekrem, Şeref, Asım ve Kazım Cengiz adlı kişilerin kurduğu bir şirkete devredilmişti.
Danışıklı, bir devir.
Özelleştirme İdaresi, “Bu devir danışıklıdır” diye dava açtı. Bekledi, dava sürerken, hiçbir gerekçe göstermeden davasından vazgeçti. Herhalde gizli güç devreye girdi. Bu devlet malı (halkın malı) Danıştay’ın “satış kamu yararına olmamıştır” kararına rağmen bu firmadan alınmadı.

Konyalılar yine sustular.

Yine sormadılar.

Yine sorgulamadılar.

Hep iktidarı desteklediler.

★★★

Bir güç, sinmiş “kirli satışı” aklayacak zamanı kolluyordu. Devlet malı Seydişehir Alüminyum, kanun emrine rağmen geri alınamıyor; 7 yılın sonunda bir gece Meclis’te Torba kanununa bir madde sokuşturuldu ve “Eti-Alüminyum’un devlete iadesi fiili ve hukuki imkansızlık ilkesine” vidalandı, kirlilik AKP deterjanı ile yıkanıp paklandı. 305 milyon dolara satılan Seydişehir Alüminyum’un yanında bedavadan verildiği Oymapınar Barajı’nda üretilen elektriğin devlete satılan miktar yüzdesi 20’den 50’ye çıkarıldı. Ve bu limit artırma ile Cengiz İnşaat’a 330 milyon dolar avantaj sağlandı.

Konyalılar hep sustular.

Sorgulamadılar.

Destek verdiler.

Nihayet kriz derinleşince; sonunda “bıçak kemiğe dayandı, yeter artık...” diye seslerini duyurmak için sokağa indiler. Demokratik haklarını kullanıp kendilerini ifade etmeye başladılar.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Briyantinli kapandı.
Jöleli konuşmuyor.
Lacili susuyor.
Elvan Bakan oralı değil.
Para Kurulu siz açıklayın.


Murat Uysal’ın Merkez Bankası Başkanı ve Berat Albayrak’ın Hazine Bakanı olduğu dönemde TCMB’nin 128 milyar dolar döviz rezervi (halkın kara gün parası) birilerine satıldı. Cumartesi günü Naci Ağbal’ın görevden atılmasından 48 saat önce de (perşembe ve cuma) yine 1.1 milyar doları birileri ucuz kurdan satın aldılar. İktidara yakın “içeriden bilgi sızdırıp dolar ucuzken alan ve yükselince satan bir manipülasyon çetesinin varlığından” şüpheleniliyor. Bu şüpheden sıyrılmak için “128 milyar dolar artı 1.1 milyar dolarlar, kime ne zaman, ne miktarda satıldı?” sorusu cevap bekliyor. Murat Uysal sustu, açıklamadan gitti. Berat Albayrak açıklamadan gönderildi. Naci Ağbal geldi, “açıklayacak” beklentisi doğdu, ağzına fermuar çektirdi, görevden atıldı (ya da kendini attırdı) gitti. İkisi de gazeteci kökenli ve dünyanın en iyi üniversitelerinden doktoralı Cumhurbaşkanlığı ekonomi danışmanları Jöleli Dr. Yiğit Bulut ile Lacili Dr. Cemil Ertem de dillerine dikiş attırdılar, susuyorlar. Yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da içine kapandı, susuyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’da “duymazlıktan- bilmezlikten” geliyor. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu var. Bu kurul Başkan dahil 6 üyeli. Üyelerin hemen hepsi dünyanın iyi üniversitelerinden doktorası olan (biri de profesör) insanlar. Bunların oyları olmadan Merkez Bankası Başkanı tek başına “faizi artıramıyor, indiremiyor” yani bütün bilgilere, kayıtlara, alınana, satılana hakimler. Para Politikası Kurulu’nun sayın üyeleri Dr. Emrah Şener, Dr. Uğur Namık Küçük, Murat Çetinkaya, Dr. Oğuzhan Özbaş, Ömer Duran, Prof. Dr. Abdullah Yavaş, sizler açıklayın. Susmayın. Kime satıldı dolarlar?