ABD Kongresi son sözünü “demokrasiden yana” söyledi. Kongre binasını basanların bağırtısı sürerken kongre üyeleri toplandı, tescil kararı aldı.

Şunu demek istedi:

Ben demokratım ve Kongre binasını basan sizler de demokrat olduğunuzu söylüyorsunuz. Ama siz benden değilsiniz. Kongre, sandıkta kazanan Biden’ı başkan ilan etti. “Seçimlerde hile yapıldı, oylarım çalındı” diyerek taraftarlarını “militan demokrat” rolü oynamaya yönlendirip Kongre binasını bastıran Trump ise “oyların çalındığını gösteren bir belge sunamadığı” için kovboy filmlerinde dama çıkmış şerife ateş eden kötü adam misali çatıdan yere çakıldı. Her kovboy filminin o karesinde; çatıdan iyi adama ateş ederken vurulup yere çakılan kötü kovboyun ölüsünü sürükleyerek götürürler.

Trump!

Çatıdan ateş ediyordu.

Sürüklenerek götürüldü.

Trump, “Her ne kadar seçimlerden çıkan sonuçları kabul etmesem de 20 Ocak’ta düzenli bir geçiş olacaktır” dedi.

Düzenli geçiş!

Yani:

Seçimle gelen.

Seçimle gidecek.

★★★

Yalancı kötü kovboyun damdan yere çakılmasıyla biten filmin Türkiye’de de gösterimi sonrasında dün çok olumlu ve umut verici sözler edildi. İktidar partisi AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik, şunları söyledi:

“Dünyanın her yerinde olduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri’nde de demokratik süreçlerin üstünlüğünü ve hukukun meşruiyetini savunuyoruz. Herkes seçim sonuçlarını olgunlukla kabul etmelidir. Kesinleşmiş seçim sonuçlarını ve hukuku tanımayan eylemler meşru değildir. ABD’de yaşanan olaylarda seçim sonuçlarını tanımayıp şiddete başvuran protestolar yanlış ve hukuksuzdur. Demokratik süreçlerin üstünlüğüne karşı çıkmak meşru değildir. Şiddet asla bir hak arama yöntemi değildir. Herkesi demokratik değerlere saygılı olmaya davet ediyoruz.”

Çok doğru cümleler.

Ömer Çelik’i kutlarım.

Sözleri umut verdi.

Türkiye’de seçimler olacak.

Yüksek Mahkemeler.

YSK..

Hakimler ve Savcılar.

Güvenlik güçleri.

İçişleri Bakanlığı.

Külliye Sarayı.

Diyanet.

Tarafsız kalacak.

Seçimlere hile girmeyecek.

Sandıktan çıkan sonuçları Türkiye’de başta Cumhurbaşkanı, herkes demokratik olgunlukla kabul edecek. Atı alan Üsküdar’ı geçti olmayacak.

Seçimle gelen.

Seçimle gidecek.

İşte bu!

Bravo Ömer Çelik’e!

Halkın duymak istediğini söyledi.

★★★

Biz de dönelim halkın gerçek gündemine: Yüksek fiyat artışları. Sıkılan kemerler. İçilen acı ilaç. Küçülen aylıklar, maaşlar, ücretler, büyüyen işsizlik, yoksulluk, kapanan dükkanlar ve alev olup halkı yakan zamlar.

Yıllık artış:

Ayçiçek yağı:

Yüzde 80.

Zeytinyağı:

Yüzde 66.

Beyaz peynir:

Yüzde 35.

Zeytin:

Yüzde 67.

1 kilo tavuk:

Yüzde 53.

15’li yumurta:

Yüzde 130.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)




Emekli Rektör’den yeni seçilen rektöre!

İstanbul Üniversitesi eski rektörü Mesut Parlak’ın dünkü yazısında şu dikkat çekici cümleler vardı: “Ben de rektörlük yapmış bir akademisyen olarak merak ediyorum. Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan bu yeni rektör arkadaşımız, nasıl rektörlük yapacak? Huzuru olmayan yüksek prestijli bu kurumda (Boğaziçi’nde) bilimsel üretim, çok kısa sürede, kim bilir nerelere düşecek. Protesto eylemlerinde öğrencilere polisin takındığı tutum içimi acıttı. Niye mi? Çünkü geçmişteki öğrenci olaylarında rektör istemediği sürece polisler kampüse girmezdi. Yani rektör bir yerde öğrencileri koruma hakkına sahipti. Sizler de çok iyi hatırlarsınız: 2 soru soracağım. 1)- Geçmişte türban yasakları dolayısıyla her cuma Beyazıt Meydanı’nda İstanbul Üniversitesi’nin büyük kapısının önünde protesto için toplanan kızlarımıza hiç polis operasyonu yapılmış mıydı? 2)- Peki, o kalabalık içinde kızlara “sen hangi üniversitedensin” diye sorulmuş muydu? İkisine de cevabım: HAYIR. Hele hele sabaha karşı kapıları kırılarak gözaltına alınanlara ne demeli...” Evet rektör Mesut Parlak, soruları sadece yeni rektör için değil herkes üzerinde düşünsün diye soruyor. Bu arada Prof. Ergin Kısakürek de Boğaziçi’ne atanarak gelen yeni Rektör’ün “Boğaziçi Dünya sıralamasında ilk 500’de değil, hedefim bunu gerçekleştirmek” diye atamayı savunduğuna işaret ediyor ve “Bu hedefe yönelen kişinin önce kendisi ilk 500 içinde olmalıdır” diyor.