Çekirdeğe ulaşmak için yol uzun. Yöntem çetin. Sepetin içinde 415 ürün ve 915 madde çeşidi var. Gıda ürünlerini sepetin dışına at. Yetmez. Enerji ürünlerini de at. Yetmez. Tütünü de at.  Alkollü içecekleri de at. Alkolsüz içecekleri de...

Yine de yetmez.

Durma!

Ata ata azalt.

Çekirdeğe ulaş.

Bak; “çekirdek enflasyonu aynı kalmışsa” sevinilecek bir haber çıkar. Senden umudu kesmemiş olanlara, “fahiş fiyat koyanları sindirdik” diye müjde verir, lafla rahatlama sağlarsın. Merkez Bankası da “çekirdeğe bakarak” politika faizini aşağıya çeker; uzun yol kısalır, çetin yöntem kolaylaşır.

Ama!

Eylül bitti.

Ekime girdik.

Çekirdek de kımıldadı.

Üretici fiyatları da...

Tarla mevsimi bitti.

Sera ürünleri artıyor.

Doğal gaz...

Kömür...

Elektrik...

Gübre...

Hepsi birden fırladı.

Dolar: 9 TL’ye dayandı.

“Fahiş fiyat artışını1000 yeni market açarak durduracağız” vaadi de çekirdeğin altında ezildi.

★★★

Hayatın gerçeği tersini bağırıyor ama Merkez Bankası Başkanı, “çekirdek enflasyon göstergelerinin yakın dönem eğiliminde yavaşlama görüyoruz” diye açıklama yaptı. Merkez Bankası Başkanı, ne yapsın umutlu konuşmak, iyimser bakmak zorunda.

Artmayan.

Sabit kalan.

Çekirdeğe mahkum.

Elde 2 çekirdek vardı. 20 yıl iki çekirdeği çıtlatarak geçti.

BİR:

Sen ne kadar çalışırsan çalış, Tayyip Erdoğan ne yapar yapar önümüzdeki seçimi de alır.

İKİ:

Muhalefeti “kötüle”; karalama yap, çamur at, korkut, hain, bölücü, vesayetçi, darbeci ilan et geriye; “tek iyi sen” kalırsın.

★★★

Bu iki çekirdek de ıslak bir sabun gibi kayıp sepetin dışına gitti. Ne yapar, yapar önümüzdeki seçimi de alır öğrenilmiş çaresizliğine düşmüşlerin sayısı en aza indi. Görsel ve yazılı propaganda araçları olarak kullandığı ve 20 yıl boyunca her seçimde sonuç aldığı; yalan, karalama, çamur atma, korkutma yolları da etkisini sıfırladı.

Onlar kötü.

Biz iyiyiz.

Onlar şeytan.

Biz meleğiz.

Onlar vatan haini.

Biz vatanseveriz.

Onlar beceriksiz.

Biz çok çaplıyız.

Onlar çok cahil.

Biz en iyisini biliriz.

Onlar vesayetçi.

Biz mağduruz.

Onlar soyguncu.

Biz fakirden yanayız.

Bütün bu “onlar ve biz” çekirdek söylemlerdi ve şu anda bu “ikilemelere” inananlar en aza indi. AKP’nin ve MHP’nin seçmeni İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener’i daha dikkatle dinliyor. Millet İttifakı. Cumhur İttifakı’nı geçti.

İşte son tablo:

Cumhur İttifakı:

Yüzde 41.6.

Millet İttifakı:

Yüzde 44.1.

(KONDA’nın son anketi)

Son bir gösterge:

İnsan Hakları Derneği’nin KONDA’ya yaptırdığı kamuoyu araştırmasına katılanların yüzde 69’u adalete güvenmediğini, yüzde 72’si ise “insanların haksız yere tutuklandığını” düşündüğünü söyledi.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Adaya çıkan vakıf!


Bir tüccar, bir sanayici, buluş yapmış ve buluşu sayesinde zengin olmuş bir bilim insanı (son örnek aşı bulan Özlem Türeci ile Uğur Şahin) bir sanatçı, kitapları çok satan bir yazar vergisini de vererek kazandığı parayla vakıf kurar. Ve vakfı da toplumun bir sorununu çözmek için görevlendirir. Yani toplumdan kazandığını yeniden topluma döndürür. Vakıf kurmanın mantığı budur. Eğer bir kişi, başkasının bağış parasıyla, özellikle devletin malı, belediyenin mülkü ile vakıf olabiliyorsa; vakıf adı altında “devletten özele gelir transfer” ediyordur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni AKP’li başkan yönetirken TÜGVA adlı vakfa belediyenin Büyükada’daki deniz üstünde çok değerli binasını aylığı 2.500 TL’den kiraya vermiş. Belediye CHP’li başkanın yönetimine geçince “sudan ucuza kiralanan belediye binasının vakıf mantığı ile amacının dışına çıkartıldığını” görüp mahkemeye gitmişler ve “çıkın belediye mülkünden” kararı aldırmışlar. TÜGVA belediye mülkünü geri vermemek için polis çağırdı ve polis belediye zabıtasına kalkanıyla siper olup içeri sokmadı. Böyle bir vakıf örneği dünyada ilk Türkiye’de yaşandı.