Konaksız, saraysız;

Evsiz, yuvasız, köysüz

Kalabilirim.

Sevdiklerim gidebilir

Sevenlerim ihanet edebilir

Her şeysiz kalabilirim

Her şeysiz olabilirim

Bayraksız olamam

(Arif Nihat Asya)

Türkçede bayrağımız üzerine yazılmış coşku dolu çok şiir var; “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü... /Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü...” dizelerini duyunca aklıma milletin birliği, beraberliği, bağımsızlığı ve en çok yurtseverlik gelir.

Yurtseverlik duygusu!

Şahane bir huy...

Eşsiz bir mizaçtır.

Bu duygu insanı iyi bir yurttaş yapar, yüksek ahlaki değerler ile dürüstlük, kendini yurduna, vatanına, din, dil, ırk, renk ayrımı yapmadan tüm yurttaşlarına feda edebilmeyi başarmak ancak yurtseverlik duygusu ile yaşanır.

Bir tehlikesi var.

Ülkeye bir düşman saldırısının olmadığı barış ortamlarında iki de bir, yerli yersiz bayrak dalgalandırarak “ben sizden daha çok milliyetçiyim” görüntüsü vermek ve özellikle buna başvurmak tek başına oldukça endişe verici bir belirti sayılır.

★★★

23 Nisan Bayramı, bütün milli bayramlar gibi aslında “yurtseverlik duygusunun” bayramıdır; 23 Nisan törenlerine katılıp “barış ve huzur ortamını” yaşamak, yaşatmak varken aynı gün Çamlıca Tepesi’ne 111 metre yüksekliğe 1000 metrekareyi bulan bayrak dikildi.

O bayrağın gözü var.

Barış görmek istiyor.

Huzur görmek istiyor.

Birliktelik.

Bağımsızlık.

Eşitlik.

Kardeşlik.

Demokrasi.

Cumhuriyet.

Halkın egemenliği.

Hukukun üstünlüğü.

Adalet görmek istiyor.

En yükseğe dikilmiş en büyük bayrak “yurtseverlik değerlerini” görmek istiyordur.

Ticaret Bakanı, kendisinin ve kocasının şirketinden bakanlığa yüksek fiyatla mikrop öldürücü dezenfektan sattı. Yalan da söyledi. Ucuza verdim dedi, tersi çıktı. Bakan görevi kötüye kullandı, nüfuz ticareti yapmış oldu, irtikap (yiyicilik) da bulundu.

★★★

23 Nisan günü.

Çamlıca’ya diktiğiniz o en büyük bayrak bu bakanın yaptığı, “nüfuz ticareti, görevi kötüye kullanma, irtikap, eşitliği bozma, rekabetin başını uçurmayı” görmedi mi?

Görmemiş olabilir mi?

En yüksekten bakıyor.

Yurtseverlikle bakıyor.

Mutlaka görüyordur.

Siz bakanı göreve atıyor, bakanı görevden alıyor fakat “bakana ve onun görevi kötüye kullanmasına eşlik edenlere hesap sorsun diye adaletin kapsını” çalmıyorsunuz.

Mahkeme kurulmayacak mı?

Giden bakan!

Hesap vermeyecek mi?

★★★

Bizim gazete SÖZCÜ’nün, iğneyle kuyu kazar gibi seçkin enerjiyle belge bulup yazan Çiğdem Toker, “Bakanın diğer bir şirketinin de Çin’den boru ithal ettiğini, bu boruları Devlet Su İşleri’ne, büyükşehir belediye şirketlerine (İSKİ- BUSKİ gibi...) sattığını ve bu borular Çin’den ithal edilirken yüzde 30 olan gümrük vergisinin Cumhurbaşkanlığı kararıyla yüzde 20’ye indirildiğini...” yazdı.

Ticaret Bakanı!

Ve Gümrük Bakanı!

Siz göreve getirmişsiniz.

Çin’den boru ithal ediyor.

Devlete satıyor ve Çin daha çok boru satsın diye boruda gümrük vergisi iniyor. Türkiye Çin’e her yıl 2 milyar dolar mal satıp fakat Çin’den yılda 22 milyar dolar mal alıyor. Bu 22 milyar dolar ithalatın içinde boru parası da var. Çin ile ticaretinde Türkiye ütülüyor. Dış ticareti fakirleşiyor.

O Bayrak!

Bunu görmüyor mu?

Görüyordur.

Mutlaka görüyordur.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Hangisine benziyor?


400 bin kişiden tahminen 2 milyar dolar toplayarak kaçan lise 2’den terk 28 yaşındaki Fatih Faruk Özer, INTERPOL’ün “kırmızı bültenle arananlar listesine” girdi ve böylece aranan Türklerin sayısı 30’u buldu. “Kripto Tosun” adı takılan Fatih Faruk Özer’e para kaptıranların çoğunlukla Türkiye’de son 20 yıllık dönemde zengin olmaya çalışan iş adamı, müteahhit, siyasetçi, yüksek bürokrat, iktidar milletvekili, vergisiz kazanan, kara para aklayan kesimin çocukları olduğu tahminleri yapılıyor. Net durum yakında anlaşılır. Okurum Muhlis Orgun, yakın çağ Türkiye dolandırıcılık tarihinin” öne çıkan isimlerinden bir liste yapıp, bu köşede yayınlayayım diye gönderdi. Liste söyle: Sülün Osman (Köprü- Galata Kulesi satımı), Banker Kastelli (mevduat sertifikası satımı), Banker Bako (çok yüksek faiz sözü), Yeşil Sermaye (Köyde fabrika), Titancı Kenan Şeranoğlu (saadet zinciri) JET Fadıl (yerli otomobil fabrikasına ortaklık), Deniz Feneri (yoksula kimsesize yardım duygusu), Çiftlik Bank (dana, inek, tavuk gelirleri ortaklığı) ve en son Fatih Faruk Özer... Bu listeye bir de “Susurluk Çetesi”ni ekleyeyim ve sorayım: Sizce lise 2’den terk gencin yaptığı “para toplama dolandırıcılığı” yukarıdakilerden hangisine benziyor?