Patates ile Mercedes!

Sanki...

Koza içinde kelebek!

Kelebek kozasını deldi.

Dışarı çıktı.

Patates üretimini, depolanmasını, üretici köylünün kazanmasını, tüketici şehirlinin ucuz patates yiyebilmesini aynı anda yönetemediği için bu yıl depolarda “patates fazlası” oluştu. Geçen yıl patates azlığı vardı, patates kuyrukları uzamıştı. Cumhurbaşkanlığı sistemi “patates ihracatını” ön izne bağlayarak kısıtladı. Türkiye patates üreticileri dış pazarlarını başka ülkelerin çiftçilerine kaptırdılar. Bu yıl ise üretim bol, patatesler depoda kaldı.

Çürümeye başladı.

Para etmiyor.

Cumhurbaşkanlığı sistemi, üreticiden patatesi alıp, kamyonlarla büyük kentlere taşıyarak; “fakire- fukaraya bedavaya yesinler” diye dağıtma kararı aldı. Kararı Cumhurbaşkanı, “garip gurebamız patates yesin...” diye açıkladı.

Kamyonlar yola çıktı.

Yoksul patatese kavuştu.

Peki!

Mercedes nereden çıktı?

Meclis’te haftalık değerlendirme yaparken ana muhalefet partisi grup başkanvekili Engin Altay; “Millete soğan patates, Saray’a 52 milyon liralık Mercedes” sloganı attı.

Kelebek!

Kozasını böyle deldi.

Mercedes ile patates, üretimi ve tüketimi ve yiyeni ve bineni birbirine hiç benzemez iki ürün dünyada ilk kez Türkiye’de birlikte anılmayla başlandı.

★★★

Engin Altay araştırmış, soruşturmuş, kayıtlara bakmış Cumhurbaşkanlığına “52 milyon TL ödenerek çok lüks sınıftan 3 yeni Mercedes makam aracı” alındığını söyledi.

Mercedes’in birine:

İbrahim Kalın biniyor.

Diğerine:

Fahrettin Altun biniyor.

İsim vererek açıkladı.

Bu iki memur Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görevli oldukları için muhalefet milletvekili; “Millet’e soğan patates Saray’a çok lüks Mercedes...” diyebiliyor ve her bir S 600 GUARD Mercedes’in bu devlete yani bu yoksul sayısı her gün arttığı için “sadaka patatese muhtaç durumuna düşürülen millete” maliyetinin 1 milyon 793 bin 411 Euro’ya patladığını söylüyorlar.

Dün 1 Euro:

9.86 TL idi.

Euro üretimi (döviz kazancı) Euro tüketiminden (döviz harcamasından) fazla olduğu için Türk ekonomisi ve Türk lirası yerlerde sürünüyor. Lira bitik durumda. Böylesine ortamlar doğduğunda başta hükümet ve devlet adamları, yüksek bürokratlar; halka örnek olsun diye “tasarruf eder, kendi zevk ve konforlarından”  vazgeçerler. Biz bunun örneğini Bülent Ecevit Başbakan iken yaşadık. Ecevit, makam aracı Mercedes’ten indi ve Türkiye’deki fabrikada üretilen Renault marka araca bindi.

★★★

Siyasi ve ekonomik tarihimizde böylesine olumlu “Ecevit örneği” varken bugün çok lüks ve korkunç döviz yutucu Mercedes makam aracına binmek hükümet adamlarına da yakışmıyor, Fahrettin Altun ve İbrahim Kalın gibi yüksek bürokratlara da...

Hele hele...

İbrahim Kalın’a hiç...

İbrahim Kalın Bey, “Açık Ufuk” adında yeni bir kitap yazdı. Kitapçılarda satılıyor. Bu kitabında İbrahim Kalın, “Varlığın bir anlamı var mı? Neden Yokluk değil de varlık var? Ben neden varım?” sorularını soruyor ve şu cevabı veriyor:

“Bu soruların ciddi ve hayati sorular olduğunu kavramak için ciddi bir tefekkür (düşünme- zihin yorma) çabasına ihtiyacımız var. İçinde yaşadığımız modern haz (zevkler- keyifler) ve tüketim çağı büyük bir eğlence sektörünün kodlarını kullanarak bize bu tür soruların yersiz, lüzumsuz, alakasız ve önemsiz olduğunu telkin ediyor. Düşünmek yerine kabul etmeyi, durup muhasebe yapmak yerine tüketmeyi salık veriyor. İnsanın ancak kendisini modern tüketim mekanizması içinde “muteber (saygı duyulan) bir tüketici olarak gerçekleştirilebileceğini söylüyor. Böylece varlığın ve insan olmanın amacı tüketim ilişkileri bağlamında tanımlanır hale geliyor. Bu muazzam bir ufuk daralmasıdır. Ufkumuzun kapanması ve kararmasıdır. Zira varlığı maddeye indirgemek demek insan olmanın anlamından tamamen kopmak demektir. Hiper modernitenin dayattığı haz, tüketim bizi yeniden Eflatun’un Mağarası’na hapsetmek istiyor...”

★★★

İbrahim Kalın Bey!

Ne hoş yazmışsınız.

İnsan, hazzının, zevkinin, keyfinin ve lüks tüketiminin kölesi olunca; ufku kararır, görüşü kapanır ve insanlıktan çıkar Eflatun’un Mağarası’na hapis olur demişsiniz.

İbrahim Kalın bey!

Önce siz çıkın Eflatun’un Mağarası’ndan... Siz bırakın o haz veren, ufku karartan, görüşü kapatan ve insanı insan olmaktan çıkaran o lüks, pahalı Mercedes makam aracını ve kitabınızı partinizin genel başkanı Cumhurbaşkanı’na da verin okusun. Çünkü yoksullara sadaka olsun diye “patates, soğan dağıtımı” başlayınca halk, “Patates- soğan güle güle Erdoğan” diye mani uydurup söylemeye başladı.

İbrahim Bey!

Sizin Mercedes!

Halkın dilinde mani oldu!