Ne kadar ilginç bir kaçış oldu: Sanki İstanbul ilk sırada olmak üzere nüfusları milyon ve milyonları geçen 25 kentin insanlarının bir bölümü “tam kapanmayı” bekliyorlarmış gibi “kaç... kaç...”a giriştiler.

Otomobilleriyle.

Otobüslerle.

Uçaklarla.

Ve hatta kamyonla kentleri terk ettiler; “yeşili- temiz havayı-huzuru ve şairane tabiatı” düşünerek ilk doğdukları köylere, kasabalara, kentlere ya da sonradan edindikleri yazlıklarına, Akdeniz ve Ege’nin seçkin tatil ve turizm bölgelerine aktılar.

Kovid-19’dan kaçıyorlardı.

Aslında Kovid-19 taşıyorlardı.

Salgını Anadolu’ya taşıdıktan sonra 17-18 ve belki de 20-25 gün sonra tekrar daha fazlasıyla büyük kentlere geri getirecekleri kesindi.

Virüs Anadolu’ya taşındı.

20-25 gün dinlenecek.

İstanbul’a geri gelecek.

Ve diğer büyük kentlere...

Cumhurbaşkanı.

Sağlık Bakanı.

Bilim Kurulu.

Bu “yoğun kaç kaçı ve arkasından gelecek büyük tehlikenin hesabını” iyi yapamadı.

★★★

Neyi iyi yaptılar ki?

Birinci aşıyı olup da ikincisi için “randevu” tarihi almış olanlar; “nerede bizim ikinci aşımız...” diye dövünüp bağırmaya başladılar. Sağlık Bakanı, göklerden yeni haber almış gibi “ikinci aşının vurdurma süresini 4 haftadan 6 ile 8 haftaya” uzattığını açıklarken “aşının gelmesi de zorlaştı” dedi.

Ciddi bir skandal kapıda.

Belli ki para yok.

Aşı bulunamıyor.

Bulunanlar yetmiyor.

“6 hafta içinde ikinci aşı olunmadığında aşının koruyucu etkisinin sıfırlanacağı” gerçeği de toplumdan gizlendi, gizleniyor. Zaten Çin aşısının da devlete maliyeti ve neden aracı firmaya ihtiyaç duyulduğu açıklanmamıştı. Bu arada ilaç şirketleri de Sağlık Bakanlığı kapısına “izin ver aşıyı biz ithal edelim...” teklifiyle dayandılar. Bu teklif bakanlığın kusurunu, bugüne kadar yaptığı ayıbını, yönetim beceriksizliğini de örtemeye yarayacak bir işadamlığı önerisiydi. İlaç şirketlerinin bu teklifi; “Türkiye’nin aşısız kalmasının ya da hızlı ve zamanında aşı bulamamasının altında parasızlık yattığını” ortaya çıkardı.

Saray yapmaya para var.

Lüks makam aracına...

VIP uçaklara...

İsrafa...

Para var.

Aşıyı yok!

Kendisine saray yaptırıp halkına aşı parası bulamıyorsa ve emeklisinin ikramiyesine 2 kilo et alamaya bile yetmeyecek 100 TL artış veriyorsa hiçbir lider, kendini topluma izah edemez.

Kaç kaç ayna oldu.

★★★

Ucuz ramazan pidesi satan Halk ekmek büfelerinin önünde ve kasabın yarı fiyatına kıyma alınan Et ve Balık Kurumu marketlerinin kaldırımlarında uzun kuyruklar oluşturanlar, “kaç kaç”a katılacak gelirden yoksun oldukları için büyük şehirlerde kaldılar ve “Tam kapanma tamam da... Biz ne yiyeceğiz... Ne içeceğiz...” diye avunup dövünmeye başladılar.

Saray yaptırıyor.

VİP uçaklar alıyor.

Lüks makam araçları.

300 eskortlu koruma.

En büyük camiler.

En uzun bayrak direkleri.

Ama Korona-19’dan korunsun diye yoksul insanına destek sunacak parayı bulamıyor. Araştırma iki gün önce yayınlandı: Türkiye dünyada Korona-19’dan korumak için halkına en düşük destek sunan ülkeler grubunda yer aldı. Korona-19 salgının iyi yönetilmemesinden doğan ekonomik sıkışma salgın öncesi başlayan derin krizle birleşti, ülke insanın hayatını derinden sarsıyor.

NOT: İKİ DÜZELTME!

Dün bu köşede “Jeton nihayet düştü” başlığı ile yazdığım yazı; VIP torpil listelerinde yer alıp da çift koltuklu, üç koltuklu, beş koltuklu (17 koltuklu olan bile var) hısım, akraba, oğul, yeğen, bürokratların yakın akrabalarının devlet şirket ve kurumlarında koltuk sahibi edilmelerini konu almıştı. Bu yazıda ismi değil de makamının adı geçen Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın oğlunun da bir devlet kurumunda uzman yardımcısı yapıldığı bilgisi vardı. Bu bilgi yanlış çıktı. Benim kusurum bilgiyi kontrol etmeden yazdım. Düzeltirim. Yine aynı yazıda makamının adı geçen AKP Genel Merkez Özel Kalem Müdürü Behçet Kaynar’ın kardeşinin de sınavsız olarak bir devlet kurumuna uzman yapıldığı bilgisi vardı. Bu bilgi de yanlış çıktı. Düzeltirim. Aslında yazının esası; isimler ve makamlar değil “çift koltuklu-üç koltuklu-17 koltuklu VİP torpil listesi düzeninin” iktidar partisine oy veren seçmenin bile yüzde 61’nin “artık bu tip koltuk ikram edip iktidarın ömrünü uzatma düzenini” onaylamadığını anlatmaktı. Yazı kendini anlattı ama yanlış bilgi olmamalıydı, özür dilerim.