Kahraman askerler helikopter kazasında şehit oldular. Yüreklere ateş düştü. Türkiye’nin başı sağ olsun ve şehitlerin yeri cennet olsun.

Dar vadiler soğuk.

Dik yamaçlar sisli.

Donmuştu tepeler.

Nemrut kar altındaydı.

Askeri helikopter Bingöl’den saat 13.55’te havalanmıştı. Bitlis’in Tatvan İlçesi’ne gidiyordu. Nemrut Dağı eteklerinde 2 bin 200 metre rakımdayken saat 14.25’te bağlantı kesildi. 21 asker alan helikopter içinde; Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş, Jandarma İstihbarat Albay Şentürk Aydınyer, Kurmay Pilot Yüzbaşı Tayfun Kureş, Kurmay Pilot Yüzbaşı Gökhan Uysal, Yüzbaşı Salih Sarıoğlu, Astsubay Kıdemli Başçavuş Mehmet Demir, Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu, Astsubay Kıdemli Üstçavuş Nazmi Yılmaz, Teknisyen Kıdemli Çavuş Şükrü Karadirek, Piyade Uzman Çavuş Hakan Gül, Piyade Uzman Çavuş Tolga Demirli dahil 13 askerdiler.

★★★

İradesi yüksek.

İnsiyatifi üstün.

İyi eğitimliydiler.

Nemrut’un soğuğunu, karını, fırtınasını biliyor, bu dağları, dik yamaçları, dar vadilerini iyi tanıyorlardı. Vatanın bu parçasında bu tabiat onların ağzında dil, kulaklarında ses, gözlerinde bakış olmuştu. 3 bin rakıma çıkıldığında hava sıcaklığının aniden ve azgın rüzgarın da etkisiyle eksi 30 dereceye düştüğünü de öğrenmişlerdi. Bölgede yeterli meteoroloji istasyonu yoktu ama en yakın hava meydanın meteoroloji biriminden aldıkları bilgilerle havalanıyor; “açık raporu” alıp yükseldikten kısa bir süre sonra sert bir havayla karşılaştıkları hep oluyordu. 2 kurmay pilot yüzbaşı ve kıdemli çavuş teknisyen yönetiminde uçuyorlardı. Bindikleri helikopter Cougar’ın adı Türkçede “Dağ aslanı: Puma” demekti. Alman- Fransız yapımı bu helikopterlerden Hava Kuvvetleri’nde 20, Kara Kuvvetleri’nde 48 adet vardı ve 1996 yılından beri kullanılıyordu. Yüksek kabiliyetli, gelişmiş bir helikopterdi, Ordu bunların bakımını büyük bir dikkatle yapıyordu. Yapmak zorundaydı.

★★★

O gün yine sis vardı.

Hava!

Buğulu cam gibiydi.

Risk yüksekti ama bindikleri helikopter de yüksek kabiliyetteydi. Nemrut’un Şentepe üzerinde uçarlarken pilot yüzbaşılar arızayı fark etti, inişe geçtiler. Yere yaklaştıkları sırada, muhtemelen, sisle kaplı tepeyi göremeyip çarptılar.

Parçalandı Puma!

11’i canını verdi.

Yüreklere ateş düştü.

Köylüler, koşuştular ve kaza kırımdan sağ çıkabilen 2 askeri üşümesin diye ceketlerine sarıp sarmaladılar. Şehit Korgeneral Osman Erbaş’ın ablası haberi duyunca “Vatan için çalıştı. Tek erkek kardeşimizdi. Vatan sağ olsun” dedi ve basın Korgeneral Osman Erbaş’ın FETÖ’cü kalkışma sırasında; “Asker hiçbir zaman vatandaşını öldürmez. Bu katiller asker olamaz. Türk Milleti’nin askeri katil olamaz” diye elinde tabancası ile onların üzerine yürüdüğünü hatırlatan haberler yazdı.

★★★

Kaza kırımdı.

Türkiye’nin orduya, savunmaya ayırdığı kaynak hep yüksek oldu.

Çok ilginç!

Anlayana uyarı!

Dün pek çok insanın aklından “Saray yapacağınıza, sayısı 11’e çıkan VİP uçağa ve sayısı 110 olan makam aracına para aktaracağınıza askerimizi daha güvenilir taşıyacak helikopterler alaydınız” hayıflanması geçti.


TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Aşının altı hâlâ karanlık.


Çin şirketi Sinovac’ın Türkiye temsilcisi mi, aracısı mı, dağıtıcısı (distribütörü) mı? Hangisi? Çin Sinovac ile Türkiye Devlet şirketi DMO arasında aracılık yapan Keymen İlaç’ın sahibi Cantürk Alagöz SÖZCÜ’den İsmail Saymaz ile söyleşi yaptı ve “ilaç dağıtıcısı olduğunu, Çin şirketinin temsilciliğini de yaptığını” açıkladı ve “1 milyon doz aşı benim adıma gümrüğe bedelsiz olarak geldi, ben onları DMO’ya fatura ettim, aldığım 12 milyon dolar para yaptığım masrafların karşılığıdır, aşının üzerine tek kuruş kar koyup devlete satmış değilim” diye özetlenebilecek cümleler kurdu. Niçin Çin şirketi 1 milyon doz aşıyı “bedelsiz olarak” gönderme ihtiyacı duydu? Bu soruya ise “Türk Devleti’nin peşin ödeyecek durumu yoktu, ben peşinata garanti oldum” açıklaması getirdi. Bu açıklamaya göre Türkiye Cumhuriyeti, aşı için peşinat bulamadı, ayrıca ucuz olsun diye dökme (likit) getirilen aşıyı Vial’e (dolum yapılan şişeye) dönüştürebilecek tesis de bulamadı. Tabloya bak! Keymen İlaç olmasaydı Türkiye aşısız kalacaktı. Sağlık Bakanı, “aracı şirket” yok demişti. Keymen’in sahibi ise “ben dağıtıcıyım” diyor. Sağlık Bakanı’nın söylediğine göre, görüşmeleri doğrudan Sağlık Bakanlığı ile Sinovac karşılıklı yaptığına göre, bir milyon doz bedelsiz aşı; gizli indirim, promosyon, FAZ çalışmaları içinse, aşılar doğrudan T.C. Devleti’ne verilmiştir. Neden Keymen’e bunlar için 12 milyon dolar ödendi? Ayrıca bir doz aşı Türkiye’ye kaç dolara satıldı? Niçin gizleniyor? Arada ayrıca pay alan birileri mi var? Aşının altı hâlâ karanlık.