Kasetler, videolar, “Tayyip Abi... Korkut Abi... Ağar Abi... Alaattin Abi... Sedat Abi... Süleyman Abi... Vali Vasıf Abi... Milletvekili Selami Abi... Emniyet Müdürü Mustafa Abi... Binali Abi... Binali Abi’nin gemici oğlu Abi...” parlatmaları arasına yediriliyor: “Beraber gittik... Beraber yaptık... Beraber döndük... Beraberdik... Beraber koruma verdik... Beraber pasaport çıkarttık... Beraber maske götürdük...” anlatımları içinde ise “Vatan... Şeref... Namus... Doğruluk... Yiğitlik... Bende yalan olmaz... ” sıfatları birbiriyle yarışıyor. Parlatmalar ve anlatımlar geldi, “Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su Kutlu Adalı’nın öldürülmesi cinayetine” dayandı.

Cinayet niçin işlendi?

Mahçupluk.

Gizleme.

Örtme yaşanıyor.

Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su Kutlu Adalı kimdi, ne yazmıştı da uzi marka silahla öldürülmüş ve cinayet niçin kapatılmıştı?

Burası es geçiliyor.

★★★

İnternet ortamında var.

Uzun uzun yazmışlar.

Bir özet çıkardım.

Bugün yaşanmakta olan “İktidar adamları ile mafya adamlarının birlikteliğini anlamak ve niçin birbirilerine düştüklerini” kavramak açısından faydalı olur, diye düşündüm.

Mücevher kutusu var.

O kutu önemli.

Özeti aktarıyorum:

Kutlu Adalı, 1935 yılında Lefkoşa’da doğdu. Antalya’da ilk, orta, liseyi bitirdi. Kendi yayınevini kurdu. Kıbrıs Türk kesiminin gazeteleri: SÖZ, ORTAM, KIBRIS POSTASI, YENİ DÜZEN’de yazılar yazmaya başladı. En çok şiir yazmayı sevdi. 1961- 1972 yılları arasında Rauf Denktaş’ın “özel kalem müdürlüğünü” yaptı. O görevden ayırıldı. Denktaş’a muhalif oldu, “Kıbrıslılık” üzerine yazmaya başladı.

★★★

Denktaş’a muhaliflik yaptığı ve “Kıbrıslılık” üzerine yazdığı için değil “Başbakan’a düşen...” başlıklı bir yazıyı kaleme aldığı için öldürüldü. Bu yazı: St. Barnabas Manastırı’na gece vakti maskeli ve silahlı adamlarca yapılan baskın ve soygun sonrası kaleme alınmıştı.

Özeti şuydu:

“20 Temmuz 1974 Harekatı’nda bir binbaşı Rumların evinden, kilisesinden, bankasından, kuyumcusundan, ganimet olarak toplanan altın, gümüş, elmas, pırlanta gibi mücevherleri St. Barnabas’ın (İsa’nın öğrencisi İncil yazarı) mezarının olduğu mağaraya gömdürmüş. Savaş bitince gelip almayı amaçlamış. Bu arada generalliğe yükselip emekli olmuş. Aradan 21 yıl geçtikten sonra Kıbrıs’ta bulunan güvendiği kişilere durumu anlatmış ve bu silahlı baskın operasyonu gerçekleştirmişler... Baskını yapanlar 12- 15 kişidir ve 4 sivil araçla gelmişlerdir. İkisi beyaz Renault Toros, biri kırmızı Isuzu Jeep, öteki Vitra markadır. Mücevherleri alıp aynı gece uçakla Türkiye’ye kaçmışlar... Baskın olayı polise ertesi gün sabah O9.00’da bildirilmiştir.”

★★★

Gazeteci Kutlu Adalı, her gerçek gazetecinin yapması gereken “haber ve fikir takipçiliği çizgisinde” yürüdü. Haber takipçiliği yaptı, bu olayı tekrar tekrar yazdı. Manastır soygununu unutturmak istemedi. 6 Temmuz 1996 günü evinin önünde vurularak öldürüldü. Bu yüzden ona Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su dediler. Kuzey Kıbrıs yönetiminin başlattığı soruşturma sonuç vermedi. Cinayeti kimin işlediği belirlenmedi. Eşi İlkay Adalı, AİHM’de “Türkiye aleyhine” dava açtı. 31 Mart 2005’te AİHM “cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı” gerekçesi ile Türkiye’yi mahkum etti. Manevi tazminat olarak İlkay Adalı’ya üç ay içinde ödenmek üzere 20 bin Avro ve mahkeme masrafları için ise 75 bin Avro, toplamda 95 bin Avro, Türkiye’ye para cezası kesti.

★★★

Evet!

“Tayyip Abi... Korkut Abi... Ağar Abi... Alaattin Abi... Sedat Abi... Süleyman Abi... Vali Vasıf Abi... Milletvekili Selami Abi... Emniyet Müdürü Mustafa Abi... Binali Abi... Binali Abi’nin gemici oğlu Abi...” parlatmaları arasında geçen “Beraber gittik... Beraber yaptık... Beraber döndük... Beraberdik... Beraber koruma verdik... Beraber pasaport çıkarttık...” anlatımlarında isimleri geçenlerin mal varlıklarına bakılsa ve onlara “nereden buldun” diye sorulsa... İktidar adamları ile mafya adamlarının birlikteliğini anlamak ve niçin birbirlerine düştüklerini kavramak açısından faydalı olur...

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Bir haber takibi!


Bugün söz gazetecinin haber takibinden açıldı. Bir haber takibi de ben yapayım. Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Tuğba Özer, önceki gün şu haberi yazdı: “AKP’li Arnavutköy Belediyesi “Hadımköy Meydan Düzenlemesi” ihalesi açtı. 42 milyon liralık ihaleyi “Avlu Gayrimenkul” adlı şirkete verdi. Avlu Gayrimenkul’ün Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Celal Demirtaş yapıyor. Celal Demirtaş’ın kardeşi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bakan yardımcısı. Avlu Gayrimenkul’ün Başkan Yardımcısı ise Sefa Özçelik. Sefa Özçelik’in babası ise Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu üyesi. Bu haberde AKP’li Belediye, AKP’li Bakanlık, AKP’li Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet denetleme kurulu; kardeş ile kardeş, baba ile oğul, parti ile ihale arasında “dost- eş- kayırıma- kollama” ihtimalinin çok yüksek olabileceği akla hemen geliyor. Haberin takibi şu: AKP’li Arnavutköy Belediyesi “42 milyon TL’lik ihaleyi “Avluya” sunarken” hangi titiz, kılı kırk yaran ölçüleri gözetti?