Ne kadar tanıdık, bildik, alışılmış bir haber değil mi... Sizin için özetleyeyim. Bakın ne olmuş:

Milli projeler üretiyoruz.

Yerli projeler.

Çok önemli yatırımlar.

Çağ kapatıyoruz.

Çağ açıyoruz.

Milletimiz var olsun.

Devletimizle beraberiz.

Fatih’in İstanbul’u aldığı yaştayız. Savunma Sanayi alanında çalışıyoruz.

Evet bu!

Bu tanıtımla başlıyor.

Fotoğrafı da var.

30-35 yaşlarında olduğu tahmin edilen Mesut Alver isimli şahıs “dolandırıcı” çıktı.

Yakalandı.

Cezaevine kondu.

Bu dolandırıcı!

Kimi örnek almış olabilir?

★★★

Size bir ipucu vereyim.

Başkent Ankara’nın seçkin semtinde Sipahi Köşkü’nü kiraladı. Bahçe içinde beyaz, ahşap, zengin görünümlü, güven aşılayıcı köşkün kapısına büyük harflerle “TR-STS Savunma ve Harp Sanayi Genel Müdürlüğü” tabelasını astı.

Tabelayı.

Logoyu.

Devlet şirketi izlenimi verecek şekilde yaptırdı. “Devlete çalışıyoruz” içerikli ilanlar vererek savunma ve uçak sanayi teknolojisinde Türkiye’nin en önemli mühendislerini yüksek maaşlarla işe aldı.

Bu adam!

Dolandırıcı çıktı.

Yakalandı.

Hapse kondu.

Kimi örnek almış olabilir?

★★★

Bir ipucu daha:

Ne yaptı etti, Sayıştay Başkanı’ndan makamında görüşme ayarladı. Sayıştay Başkanı’na plaket verirken fotoğraf çektirip sitesinde yayınladı. İçişleri Bakanlığı binası ana kapısı önünde ayakta dudu. Arka fonda “İçişleri Bakanlığı” yazısı görülen büyük boy fotoğrafını çektirdi.

Bunu da sitesine koydu.

Bu adam!

Dolandırıcı çıktı.

Yakalandı.

Hapse kondu.

Kimi örnek almış olabilir.

★★★

Biraz daha ipucu:

Sipahi Köşkü’ndeki iş yerine gelirken ve giderken çok sayıda silahlı koruma ordusu ile göründü. Kendisinin ve korumalarının kullandığı araçlarda “çakar lamba” olmasına özellikle özen gösteriyordu.

Önce korumaları gönderiyor.

Sonra kendi gidiyordu.

Telsizle konuşuyorlardı.

Telsizlerinde Terörle Mücadele Müdürleri’nin (TEM) kullandığı “3810” kodunu kullanıyordu. Şirket binasına dinleme cihazı ve sinyal kesici “jammer” taktırdı. İşe aldığı mühendislere maaşlarını zarf içinde veriyordu. Mühendisler, “niçin bankaya yatırmıyor da zarf içinde veriyorsunuz” diye sorduklarında “gizli ve önemli projeler yürütüyoruz, deşifre olmamamız için elden ödeme yapıyoruz” diyordu. Zaten köşkün iç girişine de “Bu tesiste NATO ve Milli Gizlilik Dereceli Projeler” nedeniyle ses ve görüntü kaydı yapılmamaktadır” diye yazdırmıştı.

Bu adam!

Dolandırıcı çıktı.

Yakalandı.

Hapse kondu.

Kimi örnek almış olabilir.

★★★

Başka bir ipucu daha:

Savunma sanayi ile iş yapan pek çok şirketi tespit etti. Onların sahipleri, genel müdürlerini tehdit etti; “işini bozarım” diyerek yüksek komisyonlar aldı. Bazılarının da şirketlerini ellerinden aldı.

Bu adam!

Dolandırıcı çıktı.

Yakalandı.

Hapse kondu.

Kimi örnek almış olabilir.

★★★

Son bir ipucu:

Taşıt garantili, yolcu garantili, hasta garantili boğaz tüp geçiş, köprü, hava meydanı, hastane gibi “Yap- İşlet- Devret...” modeli projelerin tutarı 150-160 milyar dolar oldu. Önümüzdeki 30-35 yıl içinde bu 160 milyar doları halk ödeyecek. Özel hukuk sözleşmeleri ile yapılan, çok pahalıya mâl olan ve “Türkiye’nin geleceğini de ipotek altına” alan bu projeleri üstlenen özel şirketler ve onlara finansman sağlayan dış bankalar ile projeyi hep bilinen şirketlere ihale eden bakanlıklar arasında çok sayıda aracı yer alıyor. Acaba bu aracılar hangi ilişkileri kullanıyor ve her bir projeden ne kadar pay alıyor ve kimlerle bölüşüyorlar? Bu projeleri devlet kendisi yapsaydı 160 milyar dolar yerine 50 milyar dolara mâl eder miydi?

Evet bir adam!

Dolandırıcı çıktı.

İfadesinde; “Devletin üst kademesiyle çalışıyoruz, milli projeler yürütüyoruz. Çok önemli projelerim vardı. Yakalanmasaydım projeleri başlatmak üzereydim” dedi.

Son bir not: Bir iktisatçı çıksa. “160 milyar dolarlık” projeleri devlet kendi yaptırsaydı kaça mâl ederdi? Bunu yapmadığı için aracılara ne ödeniyor? Bütün projeler 5 şirkete verildi fakat her bir projede kaç aracı var?” bulsa, açıklasa!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Afiş hakkını arıyor!


Aksoy Araştırma Şirketi’nin sıcağı sıcağına yaptığı anket sonuçlarına göre yurttaşların yüzde 66.7’si “128 milyar dolar nerede?” afişlerinin “Cumhurbaşkanına hakaret etmediğini”  aksine şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik istediğini belirtti. Hatta MHP’ye oy vermiş vatandaşların yüzde 51.8’i de “bu afişlerde hakaret yok, sorgulama var” sonucunu çıkarabilecek yönde cevap vermişler. Özetle afişler halk desteği buldu ve şimdi afiş hakkını arıyor ve şu sorulara cevap bekliyor: 1- Hangi bankaya, şirkete ya da kişiye ne miktarda ve hangi fiyattan dolar satıldı? 2- Merkez Bankası’ndan dolar alan kamu bankaları bunu aynı gün içinde hangi fiyattan kime ya da kimlere sattı? 3- Kamu bankalarının Merkez Bankası’ndan doları alış maliyetinden daha düşük fiyata sattığı kişi ya da şirketler var mıdır? İsimleri ve kimlikleri nedir?