Yurt dışından dördüncü video kaset de yayınlandı. Yurt içinden ise “Ben burada olmazsam marinaya mafya çöker...” açıklaması geldi. Eski adalet bakanı, eski meclis başkanı, eski hukukçu ve Cumhurbaşkanlığı YİK (Yüksek İstişare Kurulu) üyesi de “videoda söylenenlerin binde biri bile doğru olsa felaket... Felaket... Felaket...” diye feryat figan etti.

Binde biri!

Doğru olsa!

İktidarın yanındaydı. Reis diyor, başka bir söz etmiyordu. Reis’i eleştirenlerin yüreklerine korku salacak; “sizi elektrik direklerine asacağım...”  açıklamalarını yapıyordu.

Ne oldu?

Şimdi kaset yayınlıyor.

Yurt içindeki de “Bugün bu marinaya mafya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır” diyor. Marina korumacı da; Reis diyor başka bir şey demiyor ve oğlunu iktidar partisinden milletvekili yapıyordu.

Bir savcı çıksa ya...

Biz alık mıyız?

Çıkamaz.

Çünkü lağımlar patladı.

Çıksaydı.

Lağımlar patlamazdı.

Sanki ülkede hukuk devleti kalmış ve hukuk devletinin bağımsız savcıları varmış gibi “tiyatro mu” oynayacağız?

★★★

Bugüne kadar, bu iktidar adamlarına “lağımların nasıl dolmakta olduğunu” anlatan, izah eden, dikkat çekip uyaran olmadı mı?

Bu kadar saf mıyız?

Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat birimleri, Ordu’da Jandarma istihbarat ve bunun gibi “kimin ne yaptığını, kimin kiminle ne alıp sattığını, kimin devlete güvenmeyip korunmaya, kollanmaya ihtiyaç duyduğunu ve mafya denilen kabadayılık örgütlenmelerinin bu yapılardan doğup filizlendiğini” hiç anlatan olamadı mı?

Mümkün değil.

100 kez anlatılmıştır.

Cumhurbaşkanı dahil 20 yıllık iktidar önde gelenlerini bu istihbarat bilgileri, raporları ya yazılı olarak ya da özel brifinglerle sunulmuştur. O yurt dışındaki ile o marinadaki adam, “yoktan bir günde canlanıp” olmadılar. Bir yapının ürünü olarak doğdular. Bugün yurt dışındaki adam; “herkes her şeyi bilecek...” diyen dördüncü kasetini yayına sokuyor, yurt içindeki adam da ona cevaben; “marinayı mafyadan devlet koruyamaz duruma düştü, ben koruyorum...” anlamını çıkartacağımız cümleler söyleyebiliyor.

★★★

Lağımlar, bağırarak, seslenerek, uyararak doldular. Azerbaycan doğumlu “bir gecede dolar milyarderi olabilme kısmetlisi” gemiler, petrol tankerleri, Türkiye’den PETKİM’i satın alan Azeri şirketinde pay sahibi iki kişinin, Türk vatandaşlığına geçip Türkiye’nin pırlanta Akdeniz sahillerinde bir marinayı ele geçirmeleri sonrasında “seni koruyalım” diyen devlet dışı örgütlenmeler, polisten, jandarmadan, istihbarattan, iktidar partisinden, iktidar bakanından, yakınından, yöresinden habersiz, onaysız çıkabilir mi?

Çıkamaz.

Devlet içinden, polis örgütünden güç ve destek bulamazlarsa asla var olmaz, “seni koruyalım” diyemezler.

Düşünsenize!

Azeri devletini soyup Türkiye’de marinayı satın alan “gece zengini” adamlar neden “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hukuk ve adaletine güvenmeyip kendilerini koruyacak bir başka güce sığınmak” zorunda kaldılar.

Lağımlar patladı!

İçişleri Bakanı ise bütün bunlar olurken suçlu gazetelermiş gibi bizim gazeteye de parmak sallıyor.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Mafyaya özenmişti!


Biz Türkler de onu yakından tanıyıp izlemiştik. Mafya türü davranışları seven biriydi; manken kızlar, bol içkili partiler, çılgınca eğlenme, yasalara çalım atma, maço tavırları vardı.  İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, iktidardan düştükten sonra “vergi kaçırdığı” mahkeme kararıyla doğrulanınca 4 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Daha sonra bu cezası “zorunlu sosyal hizmete”  çevrilmişti. Berlusconi hakkında Milano’nun banliyösündeki bir huzurevinde en az haftada bir gün ve en az dört saat çalışmasına karar verilmişti. Kilise yardım kuruluşu olan Fondazione Sacra Famiglia’ya (Kutsal Ev Vakfı) ait huzur evinde çalışmaya başlayan 77 yaşındaki Berlusconi, çöpçü üniforması ile yerleri süpürürken görüntüleri gazetelerde yayınlanmıştı. Mafya türü yapılar her yerde var ancak hukuk devletinde lağımlar patlama aşamasına gelmesin diye Başbakanları bile çöpçü yapabiliyorlar.