Boğaziçi Üniversitesi’ne yeni bir rektör atandı. Üniversitenin öğrencileri yeni rektörün geçmişine, başarılarına, akademik siciline baktılar.

Bak, bak!

Otur ağla.

Rektör!

Milletvekili olmak istemiş.

İktidar Partisi ve çok muhtemelen tek karar vericisi Genel Başkanı, bu aday adayının partisinden milletvekilliğine uygun olup olmadığına bakmıştır.

Liyakat:

Eğitimi uygun mu?

Beceresi yeterli mi?

Geçmişi temiz mi?

Sadakat:

Lidere bağlı mı?

Biat’ına güvenilir mi?

Yandaşlığı hakiki mi?

“Sadakat ile liyakat” üzerinden “güven” duymamışlar. “Milletvekilliği yapamaz bu...” deyip, aday bile yapmamışlar.

Sicilinde şöyle yazıyor:

Milletvekili olamadı.

Aday bile yapılmadı.

Aday adayı olarak kaldı.

★★★

Rektör durmamış!

İktidar partisinden bu kez Belediye Başkanı aday adayı olmak istemiş.

Ben ilçeyi yönetirim.

Partimi de yükseltirim.

Diye başvurmuş.

Yine bakılmış.

Liyakat:

Geçmişi temiz mi?

Eğitimi yeter mi?

Zekası kusursuz mu?

Sadakat:

Liderin ağzına bakıyor mu?

Biat’ı defolu mu?

Dava adamı mı?

Yine ince eleyip, sık dokumuşlar, tartıp kıyaslamışlar. Bundan “belediye başkanı da olmaz” demişler.

Siciline not koymuşlar.

Aday bile yapılmadı.

Aday adayı kaldı.

★★★

Çapı yetmez, kalibresi tutmaz buldukları adamı yıllar sonra; Devlet üniversitesi Boğaziçi’ne rektör seçtiler. Daha mürekkebi kurumadı; “Liyakat - Sadakat açmazında” Milli Güreşçi Hamza Yerlikaya olayında “liyakat” geride kalmış “sadakat” öne geçmişti. Lise diploması sahte olmasına rağmen Pehlivan, devlet bankası yönetim kurulu başkanlığına getirilmişti. Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör seçme sürecinde de belli ki, “Liyakat mı- Sadakat mı açmazında” yine “liderin ağzına bakışı ile yandaşlığı tam” görülmüş olmalı ki; milletvekilliği ile belediye başkanlığına uygun bulunmayan akademisyen Boğaziçi’ne rektör yapıldı.

Otur ağla!

Ağlamak yetmez.

Hüngür hüngür ağla!

★★★

Boğaziçi Üniversitesi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri... Bu üniversiteye çok yüksek puan alabilen öğrenciler giriyor. Boğaziçi’nde ders veren profesörler, doçentler, öğretim üyeleri; akademi dünyasında isim yapmış, kendini ispatlamış hocalar. Böyle bir üniversiteye, öğrencilerinin ve profesörleri ile doçentlerinin bilimsel kariyerine saygı duyacağı ve bilimsel kalibresini sadece Türkiye’de değil, dünyada ispatlamış, makaleleri, kitapları olan, görüşlerine atıf yapılan birinin rektör olması gerekirdi. Bu özelliklere sahip Amerika’da, Avrupa’nın lider ülkeleri Almanya, İngiltere, Fransa üniversitelerinde ders veren 500’ü aşkın Türk profesör var. Bunlardan birini Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör seçmeyi düşünmek; “Reformlar yapacağız- Batının bir parçasıyız” diyenlerin aklına gelmesi gerekirdi. Ne kadar büyük bir şanstı!

Liyakat ne!

Sadakat...

Sadakat...

Otur ağla!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



İlk Cumhurbaşkanı’ndan Son Cumhurbaşkanı’na: 1 SÖZCÜ değil 2 SÖZCÜ al!


Son Cumhurbaşkanı’nın, “Ben SÖZCÜ okumuyorum. Kimse de buna para verip almasın” öğüdü üzerine yazdığım yazıya dün ilk elektronik posta okur İlknur Boray’dan geldi; “Tüm okurlarınız gibi ben de desteğimi sürdüreceğim” demiş ve mektubuna ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün basın- gazete- gazeteci hakkındaki görüşlerine eklemiş. 97 yıl önce 1923 yılında ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk“Gazetelerden korkmamak icap eder. Onlar mevcut kanunlar dairesinde hürdür. İlmi ve toplumsal tenkitler için kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur... Matbuat (basın) hürriyetinden doğan mahsurların (sakıncaların) çaresi yine daha fazla matbuat (basın) hürriyetidir” diyor. Yani ilk Cumhurbaşkanı son Cumhurbaşkanı’na “1 SÖZCÜ değil 2 SÖZCÜ al...” öğüdü veriyor. İkinci elektronik posta okur Rıdvan Budak’tan “Yarından itibaren 1 SÖZCÜ yerine 2 SÖZCÜ alıyorum” diye geldi ve onları okur Mehmet Kılınç, “Ben paramı SÖZCÜ gazetesi almaya veririm”. Okur Cem Demirci, “Cumhurbaşkanı’na teşekkür borçlusunuz. SÖZCÜ’nün satış rakamları patlayacak, göreceksiniz”. Okur Raşit Selçuk, “Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarısından sonra günde 2 SÖZCÜ almaya başlıyoruz”. Okur, Sylvie Şahinöz“Türkiye’ye gelince ben birkaç SÖZCÜ gazetesi alıyor ve uçakta bırakıyorum”. Okur, Kemal Aslan“SÖZCÜ okumak ayrıcalıktır”. Okur İsmail Balabanoğlu, “Almanya’da çalışıyorum. Türkiye’deyken de ve Almanya’dayken de gazetem SÖZCÜ’yü alıyorum.” Okur, Yusuf Özer, “Necati Abi, çizginin değişmeyeceğini biz biliyoruz, seni SÖZCÜ’den önceki gazetelerde yazılarından biliyoruz”. Okur Haydar Mustafa, “Sabah’ın erken saatlerinde yazınızı okudum. Hiçbir zaman kasta dayanır ne yalan ne iftira görmedim”. Okur Korcan Koçdağ, “Avusturalya’dan yazılarınızı her gün okuyoruz. Çizginizi değiştirmediğinizi biliyoruz.” Okur Bahri Turgut, “Her gün 2- 3 SÖZCÜ alıp, okuyan komşularıma veriyorum. Başka semtlerde oturan arkadaşlarımız da sözleşmiş gibi 2- 3 SÖZCÜ alıyorlar...”  Dün bunlar gibi onlarca elektronik mektup geldi: 1 SÖZCÜ değil 2 SÖZCÜ al!