New York’ta 32 katlı yüksek bina “devlet hazinesinden aktarılan parayla” dikildi. New York’ta ayrıca bir de öğrenci yurdu yapılıyor. Bunu da TÜRKEN adlı bir vakıf üstlendi. Bu vakfın yönetiminde cumhurbaşkanının yakınları da var diye haberler yazıldı.

Olsunlar.

Ziyanı yok.

Vakıf hayır işi.

Yeter ki vakıf kurma, vergiyi kaçırma aracı ve devleti soyma aleti yapılmasın. Bu açıdan baktığı için olsa gerek Devlet, Amerika’daki TÜRKEN’e bağış yapanların yaptıkları bağışı “matrahtan düşebilecekleri” imkanını tanımamış. TÜRKEN’e doğrudan bir bağış yaparsan bu parayı “vergi matrahından” düşemiyorsun. Ama Kızılay’a bu imkan verilmiş. Bağışı onun üzerinden geçirip Amerika’ya yollar ve “matrahtan düşersen” bu “peçeleme” oluyor. Benim uydurduğum bir sıfat değil vergi ve maliye uzmanları “peçe giydirme- peçe içine saklayıp gizleme” tabirini bulmuşlar.

Hatırlıyorsunuzdur:

BAŞKENT adlı bir şirket, ENSAR adlı bir vakfı ve onun üzerinden de Kızılay’ı kullanarak Amerika’ya 7 milyon 925 bin dolar peçeleyip bunu da vergi matrahından” düşmüştü.

Kızılay’ı takkeci yapmışlar.

Bağışa takke giydirmişler.

Vergi kaçırmışlardı!

★★★

Kaçırılan kuş değil.

Milyon dolar vergi!

Türkiye’de okurun merak ettiği konuları yazan gazeteler ile TV haber kanalları, o günlerde “Kızılay’ın peçeleme yoluyla vergi kaçırılmasına alet edilerek” New York’ta TÜRKEN adlı vakfa 7 milyon 925 bin dolar gönderilmesini haber yapıyor, açıklama istiyorlardı. Cumhurbaşkanının iktidarı destekleyen gazete yazarları ile bir araya geldiği siyasi bir etkinlik de yapılmıştı. Cumhurbaşkanlığı görevlileri, o siyasi etkinliğe katılan gazetecilereKızılay hakkında ve Kızılay üzerinden New York’ta TÜRKEN’e yapılan 7 milyon 925 bin dolarlık bağış hakkında hiçbir soru sormayın” tembihini yapmışlardı.

Tembihe uyuldu.

Soru sorulmadı.

Konu uyutuldu.

★★★

Maliye Bakanı da sustu.

İstifası kabul edildi.

Bakanlıktan gitti.

Yerine gelen şimdiki Maliye Bakanı Lütfi Elvan da bu konuyu ele alıp, toplumu aydınlatıcı bir açıklamayı bugüne kadar yapmadı. Tablo buyken şimdi “New York’a bir Türk şirketi bir Amerikan şirketi ile ortaklaşa inşaatını yaptığı; 20 bin metrekare oturumu olan 171 metre yükseklikte, yakınındaki Trump Tower’ın cam giydirmesine benzesin diye sadece dış cephe camları 50 milyon dolar tutan ve toplam maliyeti 291 milyon dolara ulaşmış lale şekli verilmiş görüntüsü ile gökyüzüne yükselen
bu yapının, Türkiye’den giden kalabalık bir heyetle açılışı yapıldı. İktidar partisinin sözcüsü “New York’taki Türk Evi’nin açılışını 500 yıllık dış politika tarihimizin en önemli günlerinden biri” ilan etti.

Gururlanalım.

Sevinelim.

Neye?

Peçelemeye...

Betonla övünmeye...

★★★

171 metre yükseklikte camdan, betondan bina diktiğimiz New York’un o mahallesi dünyanın gökdelen ormanı diye yazılıyor. 200 gökdelen vardı, bizimki ile 201 gökdelen oldu. Betonun neyiyle övüneceksin?

Üstten bakan.

Toplumdan kopmuş.

New York’a yüksek bina dikmeyle övünmek içe propaganda oldu. Yanına kolay yaklaşılmayan, her şeyin doğrusunu yalnızca kendisi bilir, her şeyin iyisini yalnızca kendisi düşünür, her şeyin iyisini sadece kendisi yapar diye etiketlenip sunulan bir peçelenmiş modeli dayatmanın da ömrü doldu.

Toplum yemiyor.

Betonla övünmeyi...

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Barınamıyoruz!


Gençler, demokrasinin getirdiği ve topluma kazandırdığı bir nimet olan “kendini ifade etme hürriyetini” kullanmaya başladılar. “Barınamıyoruz Hareketini” önce Sakarya kentinde başlattılar. Artan yurt ve kira fiyatları nedeniyle “mağdur olduklarını” ifade ederek sorun çözülünceye kadar sokakta, parkta, kaldırımda uyuma kararı aldılar. Gençlerin eylemi yurt çapına yayılıyor. Polis ise gençleri “parkı, caddeyi, kaldırımı işgal ederek kanuna aykırı davrandıkları gerekçesiyle” gözaltına alıyor. Gençlerin, yatacak yurt bulamadıkları için sokaklarda ve parklarda yattığını gören büyüklerin de aklına “iki uçağını satsan 81 ile yurt yapardın... Üç saraya harcadığın parayı yurt yapmaya ayırsaydın hiçbir kentimizde hiçbir öğrenci “barınamıyoruz” diye sokakta yatma eylemi yapmazdı” diyorlar. Türkiye yeni bir çıkış arıyor.