Her yıl ramazan ayı “pide fiyatları arttı” haberiyle gelir. Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı; Ankara’da 275 gram pidenin 3 TL, İzmir’de 250 gram pidenin 3 TL ve İstanbul’da 365 gram pidenin 4 TL’den satılacağını açıkladı.

Bakıyorum.

Tepki olmadı.

Pide 4 TL olur mu (!)

Diye yakınan çıkmadı.

Bu kez gazetelerde; “Halkın pidesi üzerinden fırıncı vurgunu” haberleri çıkmadı. Ben uzun süre ekonomi muhabirliği yaptım. Her ramazan ayı başında; “Halk pide derdinde. Fırıncı vurgun peşinde” haberleri yazardık.

Şimdi yazılmıyor.

Çünkü!

Halk Ekmek var.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen “tek adam idaresi” ülkeyi ve ekonomiyi çok kötü yönettiği için hayat pahalılığı alev oldu, işsizlik patladı, yoksulluk zirve yaptı, yoksul aile gelirleri giderleri karşılayamaz oldu. Büyük kentlerde ve onların kenar mahallelerinde yoksul halk yığınları “ramazanda sofrasına manevi lezzet katacağını düşündüğü pidenin fiyatını hesap eder” oldular.

Pide fırında: 4 TL.

Halk Ekmek’te: 1 TL.

Bilen bilir. Yaşayan tatmıştır: Yoksul bir aile için “ramazanda pideyi 3 TL daha ucuza alabilmek” piyango biletine büyük ikramiye çıkmış duygusu yaratır.

Ramazan pidesinin dili var!

Aç kulağını dinle.

Çok şey anlatır.

★★★

Bu yüzden bugün TV habercisi gazeteciler; Halk Ekmek büfeleri önünde kuyruğu girmiş pide almayı bekleyen yoksullara mikrofon tutuyor; onlar da “Allah belediyeden razı olsun” demekteler.

Fırıncılar da anlayışlı.

Halkın durumunu.

Görüyorlar.

1 pideyi 3 lira daha ucuza alabilmenin yoksul aile için bugün ne demek olduğunu en iyi fırıncılar biliyorlar. Bu yüzden olmalı; belediyeye “zararına satış yapıp haksız rekabet yaratıyor” diye kızmıyorlar. Sadece Halk Ekmek büfelerinin yerini fırınlardan uzak noktalara kursun demekteler. Ben hatırlıyorum. İstanbul’da Ahmet İsvan’ın Belediye Başkanlığı (CHP) döneminde Halk Ekmek Fabrikası, binbir güçlük içinde ve Almanya’dan ithal edilen makineler türlü zorlukla gümrükten çekilerek kurulmuştu. Halk Ekmek’in kurulmasına en keskin karşı çıkış kendisi de CHP Belediye Meclis üyesi olan Fırıncılar Dernek Başkanı İsmail Hakkı Keçeli’den gelmişti. İsmail Hakkı Keçeli, “Belediye (devlet) fırıncılık yapamaz, kötü işletir, zararı büyütür, bir süre sonra kapanır, kaynak israfıdır” diyordu. Tersi oldu. Ahmet İsvan’ın özel çabası ile Halk Ekmek’in ilk genel müdürü Nusret Avcı, fabrikaya makine satan Alman firmasında eğitime gönderildi. İstanbul’da fırıncılara rakip iyi kalitede ve ucuza ekmek üretimi böyle başladı. Diğer kentlere örnek oldu. Nusret Avcı, yaşıyorsa kulağı çınlasın. Söylemesi ayıp Halk Ekmek fabrikasının kuruluşu ve üretime başlaması haberlerini 1977 yıllarında basında (Günaydın Gazetesi muhabiriydim) ilk yazan ben olmuştum.

★★★

Bugün yoksulluk patladı.

İstanbul Halk Ekmek günlük 800 bin olan üretimini 1 milyon 200 bine çıkardı. Ankara, İzmir, Adana ve diğer büyük kentlerin Halk Ekmek fabrikaları da üretimlerini artırdı, ekmeği mal ettiğinden daha ucuza satıyorlar. Halk memnun. Yeni belediye başkanları, “bu zararı geçmiş dönem belediyede yapılan büyük israfları ve soygunları önleyerek kapattıklarını ve bunun da yoksulu, fakiri, çaresizi koruyan halkçı belediyeciliğin gereği olduğunu” söylüyorlar.

Özetle:

“Türkiye’nin fakiri, fukarası, garip ve gurabasının yanında biz varız” söylemini iktidar partisi başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın elinden yeni seçilmiş CHP’li belediyeler aldı. Hatırlayın korona salgını patladığında CHP’li belediyelerin “yardım toplayıp halka dağıtmasına” karşı çıkılmış ve “soruşturma” başlatılmıştı.

Ramazan pidesinin dili var!

Aç kulağını dinle.

Çok şey anlatıyor!

Dün Karabük’te bir fırının camına; “Ekmek: 1.1 TL. Bayat: 0.7O TL” etiketi asıldı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Ey iktidar gazetecileri!


Cumhurbaşkanı uçağına binenler. Saray’a çat kapı gidebilenler. Meclis Başkanı’yla arkadaşlık ilişkisi kurup bu ilişkiyi makale diye sunanlar. Devletin üst kademesinden gizli bilgi alıp yazabilenler. Her tür bağlantıya sahip, her çeşit bilgiye anında ulaşabilenler. Ey iktidar gazetecileri! Amirallerin bildirisinden “Ankara’nın havasını yeni bir darbe kokusu sardı” sonucunu çıkartarak yazı yazıp “askeri vesayet hortlatılmak üzere” diyorsunuz. Yargısı bağımsız, yasaması bağımsız, yürütmesi bağımsız, basın özgürlüğü bulunan, rehberi bilim (laiklik) olan bir Türkiye varsa hangi askeri vesayetçi, hangi yeni darbeci düdük çalmaya kalkışabilir? Ey iktidar gazetecileri! Bu soruya cevabınız nedir? Yazsanız. Size Ankara’nın havasında “askeri vesayet kokusu var…” diye yazdırarak aslında iktidar saflarındaki dağılmayı mı gizliyorlar?