Kalbim bana ihanet etme belirtisi gösterdi, ciddi bir sağlık sorunu yaşadım.

Mersin’e gittim.

Az rastlanır dostlukla ve aile sevgisiyle karşılandım. Bir cümle okumuştum; şöyle diyordu:

Fizyoloji bilimdir.

Doktorluk sanattır.

Mersin’deki doktorları tanıyınca “doktorluk sanattır” sözünün ne demek istediğini daha net anladım. Sağlık sorunu yaşarsanız; “kendinizi Mersinli doktorlara teslim edin” diye öneririm.

Döndüm geldim.

15 gün olmuş.

Birikmiş gazeteleri taradım. Ben izne çıkarken “On bin dolar aylığa bağlanmış politikacı kim?” sorusu vardı. Bakan’ın kendi bakanlığına dezenfektan hortumculuğu yapması, Sedat Peker’in eski Başbakan’ın oğlunun Venezuela marifetlerini ve gazeteci görüntüsü altında arabuluculuk yapan yüzsüzler ile bir yığın zincirleme rezil çürümeyi videolarında anlatması, dilden dile konuşulur olmuştu. 15 günde buna bir de “on milyon Euro gönder” diyen video kaydı eklenmişti. Yazılan haberlerden anlıyorum ki, bu rezil çürüme gidiyor gidiyor en tepelere dayanıyor...

★★★

Baktım: İktidar yalaması olmuş gazeteler ve onların kaşarlanmış yazarları bu konuya hiç girmemişler.

Yok saymışlar.

Görmüyorlar.

Duymuyorlar.

Köşeleri var.

Yazmıyorlar.

Gerçeği gizliyorlar.

Gizleneni bulup yazmak isteyen gazetelerin ise attıkları haber başlıkları; “Peker’den 10 bin doları alan kim?” sorusuna vidalanmıştı. İçişleri Bakanı, Meclis Başkanı’na gitmiş... İsmi vermiş... Meclis Başkanı ismi biliyor ama açıklamıyor. İçişleri Bakanı biliyor. O da açıklamıyor. Bu iki yüksek makam sahibinin bildiğini Cumhurbaşkanı da biliyordur.

O da açıklamıyor.

Bu üç büyük koltuk sahibinin bildiğini en az 3000 kişi duymuştur. Üç bin kişinin bildiğini halktan gizliyorlar, unutulsun, gündem değişsin bekliyor olmalılar.

Bir savcı çıkmadı.

Ne yapsak?

İtalya’dan savcı mı ithal etsek? Ülkemizi ve adaletimizi ithal savcı istemek durumuna düşürenler utansın.

Rezilliğe bak!

Sedat Peker, bir iktidar bağlantılı politikacıya ayda 10 bin dolar verdi peki bu politikacı Sedat Peker’e ne verdi? İktidar gücüyle hangi “kamu kolaylığını, desteğini, imtiyazını, torpilini, kayırmasını Sedat Peker’e sundu?”

Asıl soru bu.

Örtülüyor.

★★★

Sedat Peker’den ayda 10 bin dolarlık emziğe bağlanan o siyasetçinin partisini, genel başkanını, devletin üst bürokratları ile birlikte yedikleri, içtikleri, edindikleri servetleri, hızla büyüyen mal varlıklarını bizim yerli savcılar da bulabilir. Kulis bilgileri yazan gazeteciler, “Ankara’da ve İstanbul’da 10 milyon Euro’ya iş bağlama” iddiasını araştırma hazırlığına başlayan savcılarımızın olduğunu yazmışlar.

Savcı var.

İstekli.

Niyetli.

Kararlı.

“10 milyon Euro rüşvet isteğinin” üzerine gidecek ama bağlı oldukları Ankara ve İstanbul Başsavcıları’ndan “soruşturma emri” bekliyorlarmış. Ankara ve İstanbul Başsavcıları da; “kara para aklama otelinde yatmayı seven ve iktidar yandaşı televizyon gazetecisi Veyis’in “10 milyon Euro’yu kimin için istediğinin” üzerine gidin ve işin ucu bakana dayansa bile geri durmayın” güvencesi bekliyorlarmış. Bu güvenceyi Hakimler ve Savcılar Kurulu verecekmiş. Hakimler ve Savcılar Kurulu da iktidara bağlı.

Gidiyor.

Gidiyor.

En tepeye...

İtalya’ya başvuralım.

İthal savcı getirtelim.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Işıldaklı otobüs!


Ayın 19’unda Cumartesi günü İstanbul’a kendi aracımla dönüyordum. Sol şeritteydim. Otobüsler genelde orta, kamyonlar sağ şeritten yol alıyorlardı. Saat sabah 09.30 sırasında İzmit girişine yakın noktada arkadan kırmızı-mavi ışıldaklarla hışım gibi gelen kocaman bir otobüs yaklaştı. Vurdu vuracak gibiydi... İktidar partisi ya da Cumhurbaşkanı otobüsüdür diye düşündüm. Hem vururlar, hem de niye yol vermedin diye tutuklamaya kalkarlar diye düşündüm. Orta şeride geçtim, yol verdim. Işıldaklı hışım otobüs hızla geçti, uzaklaşırken üzerinde büyük boy Kemal Kılıçdaroğlu portresi ile CHP yazısı gördüm. Ben aracımı 110 kilometre hıza sabitlemiştim, CHP otobüsü en az 150 kilometre hızla gidiyordu ve öndekiler sol şeridi onun için hemen boşaltıyordu. İktidarın parti ya da lider otobüsleri gibi “Çekilin... Açılın... Yolu bize verin... Biz devletiz... Ezer geçeriz...” tavrını CHP otobüsü şimdiden sergiliyordu... Görebildiğim kadarıyla otobüsün içi boştu ve onu konvoy halinde izleyenler de yoktu. Belli ki otobüsün şoförü kendine “yolda öncelik imtiyazı” kullanıyordu ama görenler için o bir CHP otobüsüydü. Bu şoför uyarılmamıştı. Siz bugünden hışımlı otobüslerle “devlet kabadayılığı” yaparsanız, yarın iktidara gelince 20 yıl da sizinle mi uğraşacağız! Işıldaklı otobüsle üstünlük taslayanlar bizden değildir.