20 yıl önce iktidara gelişini kadınlar hazırlayıp hızlandırmıştı. Türban giydikleri için üniversiteye alınmayan kızlar, kol kola girerek zincir oluşturan bir ifade biçimi” geliştirmişlerdi.

Yaptıkları siyasetti.

İktidar istiyorlardı.

Erkekler arkada duruyor, türbanlı kızlar zincir oluşturuyorlardı. 20 yıl önce çok etkili olmuştu. Sadece türbanlı kızların aileleri, yakınları, anne, baba, ağabey, kardeşleri değil türban takmayan anneler, başı açık kızlar da “üniversitede okumayı hak etmiş kızların sırf türban taktığı için fakültelere alınmamasını” doğru bulmamışlardı. Bu eylemler Tayyip Erdoğan liderliğindeki siyasi kadronun Erbakan liderliğindeki Refah Partisi içinden “yenilikçi hareketi başlatmalarından”  önceydi.

Türbanlı kızlar zincir oldu.

“Yenilikçiler”  kazandı.

AKP’yi kurdular.

Kadın desteği aldılar.

20 yılı tamamlıyorlar.

★★★

Adını tam olarak koymalıyız: 20 yılın sonunda kurulan Saray düzeni” türbanlı kadını ters kelepçe ile karakola götürmeye başladı. Ters kelepçe vurmak ile dövdürmek aynı şey. Saray düzeni, türbanlı kadın dövdürüyor.

Karşılığı olur.

Mutlaka olur.

İktidar destekçisi ve ittifak ortağı partinin türbanlı Kadın Kolları

başkanı Fatma Yümlü, bir süre önce düzeni eleştiren cümleler paylaşmış; “Bu ülkede konuşursan seni içeri atarım korkusu oluştu. Biz niçin korkuyoruz hükümetten? AK Parti genel başkanından korktukları kadar Allah’tan korkmuyor bu insanlar. Savcılar ve hakimler bile sürgün korkusu yüzünden konuşamıyorlar” diye yazmıştı.

2 gün geçti.

4 polis geldi.

Götürmek istediler.

Kadın direndi.

Ters kelepçelediler.

Kadın Kolları Başkanı Fatma Yümlü, polislerin kendisine karakolda  “öl...” dediklerini de iddia etti. Gerçi Ordu Valisi, “iktidarı eleştirdiği için değil Covid-19 temaslısı olduğu ve karakola gelmeye direndiği için ters kelepçelendiğini” söylediler ama sonuçta bütün Türkiye’nin gördüğü:

Türbanlı kadın.

4 erkek polis.

Tekme. Sille.

Ters kelepçe.

★★★

Aynı günlerde bir başka türbanlı kadının yine saray düzenine karşı isyanı gazetelerde birinci sayfa haberi oldu. Sivas Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesi Hatice Kurt, bir yerel TV kanalının (Vizyon 58) sahibi olarak, “Yeter artık. Basını özgür bırakın. Yayınlarımızdan dolayı baskı ve tehdit görüyoruz” diyordu.

Erkekler susuyor.

Kadınlar öne geçti.

Gelişlerini kadınlar hazırlamıştı, gidişleri de kadınların elinden olacak. Çok sayıda türbanlı kadın ve kızın üyesi olduğu dernekler de İstanbul sözleşmesinden vazgeçilmesine” karşı olduklarını ilan etmişlerdi.

Özetle...

Reis’in kurduğu saray düzeni, türbanlı kadınlarca da en yüksek düzeyde eleştiri almaya başladı.

Bu yeni bir dip dalga.

Erkekler arkada suskun.

Kadınlar önde:

“Yeter artık” diyorlar.

Yeni dip dalga geldi.

Saray düzenini sallıyor.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Sırt dönüş 185 günü buldu!


Boğaziçi Üniversitesi’nin “atanmış değil, seçilmiş rektör istiyoruz” diye başlattıkları direniş 6 ayını doldurdu. Atanmış rektör Prof. Dr. Melih Bulu, “direnişin uzun soluklu olamayacağını ve 6 ay içinde sönüp biteceğini” umut eden açıklamalar yapmıştı. Tersi oldu. Üniversite öğrencileri ile öğretim üyelerinin birlikte başlattıkları direniş 6 ayı geçti. Boğaziçi öğretim üyelerinin; “rektörlük binasına sırtlarını dönüp durmaları” ve bu yolla “atanmış rektör istemediklerini” ifade etmeleri dün 185’inci gününü doldurdu. 185 defa sırt döndüler. Atanmış rektör Melih Bulu, “kendisine karşı 185 gündür sırt dönülmesinin istenmediği anlamına geldiğini” ne yazık ki henüz anlamak istemedi.