Mavi bir atlas halı gibi denizin ortasında 6 büyük ada yan yana dizilmişler. Olağanüstü güzel doğa. Yemekler leziz. İçkiler binbir çeşit. Eğlence zirvede. Zevkler yuvalarından fırlamış. Ben, gitmiş görmüş değilim. Merak ettim, nerede bu Virgin Adaları diye internet ortamında okuma yaptım. Karşıma turizm şirketlerinin yazıları çıktı.

Burası bir cennet.

Diye yazmışlar.

Günaha bakılmıyor.

Sevap sorulmuyor.

Çok parası olan giriyor.

Hatta daha çok günaha batmışlar; kara paracılar, vergi kaçıranlar, ülkesini soyanlar, banka içi boşaltanlar, devlet bankası kredisi hortumlayanlar Virgin seviyorlar, itibar görüyorlar. Türkiye ile arasında 7 saat zaman farkı var. Dünyada köle ticareti ile sömürgecilik düzeninin ilk başlatıcısı Christopher Columbus’un da yolculuğun sonunda ilk ayak bastığı toprak bu adalar olmuş. Hatta Columbus, gemisinden adalara bakmış, güzelliğinden sarhoş olup kendinden geçmiş ve “Azize Ursala’nın 11000 Bakiresi...” diye bağırmış.

Virgin:

Bakire demek.

Adı olmuş:

Virgin Adaları.

★★★

Türkiye’den çok çok uzak; okyanusun ortasında bir cennet. Oraya varabilmek için önce New York, Londra, Paris, Amsterdam’a uçacaksın. Buralardan aktarma uçaklara bineceksin. İlk uçağa bindikten 46 saat sonra ancak varabiliyorsun cennete!

İnsanın haşatı çıkar!

Türkiye’nin devlet bankası Ziraat’ın günahkarlar cenneti Virgin Adası’nda ne işi var?

Devletin bankası!

Çiftçinin babası!

Virgin Adası’nda kurulmuş bir şirkete 2014 yılında “3 yılı ödemesiz 10 yıl vadeli 1 milyar 636 milyon dolar (bugünkü kurla 12 milyar TL) kredi” vermiş.

Dolar kredisi.

Devlet bankası, bu ismi gizlenen şirkete kredi verince mutlaka geri alacağını ve kredi vermekten kârlı, kazançlı çıkacağını hesaplamış olmalı.

Almış mı?

★★★

3 yılı ödemesiz.

2014.

2015.

2016.

2017’de ilk taksit geri ödeme dönemi gelince Virgin’deki firmadan Ziraat’a “ödeyemiyoruz” haberi gelmiş.

Taksit ertelenmiş.

Bir yıl dolmuş.

İkinci taksit zamanı da gelmiş, Virgin Adası’ndan “birinci taksiti de ikinci taksiti de ödeyemiyorum” haberi göndermişler.

Üçüncü taksit:

Çok beklersin...

Dördüncü taksit:

Bir bardak su iç...

★★★

Bu şirket kim?

İlk sahibi neci?

Son sahibi nereli?

Krediyi aldı ne yaptı, nereye yatırdı, niçin ödemiyor ya da ödeyemiyor? Bu kadar büyük çaplı dolar kredisinin devlet bankası eliyle Virgin Adası’ndaki şirkete aktarılmasına kimler aracılık etti? Aracıların siyasi bağlantıları var mıydı? Kredi zincirinin halkalarında hangi partiye yakın adlar yer aldı? Bu krediye imza atanlar hâlâ Ziraat Bankası’nda ve kredinin verilmesini teşvik edenler hâlâ siyasetin içinde ya da devletin koltuklarında oturmakta mıdır? Bu sorular; Virgin’in huzur veren mavi denizi, olağanüstü doğası, leziz yemekleri, binbir çeşit içkisi, zirveye çıkan zevklerine gömüldü?

İsimler gizleniyor

İlişkiler örtülüyor.

Aracılar korunuyor.

Türkiye’yi Virgin günahına şube yaptılar! Sayıştay ile BDDK niçin bir olup da “Bu büyük çaplı devlet bankası kredisinin buharlaştırılmasında payı olan halkalar zincirinin içindekiler kimdir ve zincirin başı nereye kadar gidiyor?” sorusuna cevap bulmazlar?

Sayıştay!

Ve BDDK!

Halk size soruyor: Kim bu Virgin seviciler?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Anam babam okul yüzü görmemişti Boğaziçi’nde hocalık yaptım!


Boğaziçi Üniversitesi için “seçkinci- zengin çocuklarının okuduğu bir üniversite” diyorlar. Bu yakıştırma kasıtlı mı yapılıyor? Dün DİKEN sitesinde bir yazı vardı. O yazının bir bölümünü aktarıyorum: “Rahmetli annem, köyünde okul görmeden büyümüş. Okuması yazması yoktu. 1980’lerde bir dönem kursa gitti, çocukları da yardım etti, okumayı söktü. Rahmetli babama; 1947’de askerde öğretmişler okuma yazmayı. Üçü kız, dört çocuk okuttular. Oğulları Ankara’ya gidip Mülkiye’de okudu. Mezun olunca dil öğrenmek için Londra’da aylarca garsonluk yaptı, lokantalarda sabahladı. Dönüp Mülkiye’nin Anayasa Kürsüsü asistanlık sınavına girdi. Asistan oldu. Boğaziçi’ndeki meslektaşlar ona ‘anayasa’ dersini önerdi. Kabul ettim. Uzun süre ‘Anayasaya Giriş’ dersini verdim. Bahar dönemlerinde, her hafta gidip geliyordum İstanbul’a. Pırıl pırıl, çalışkan, Türkiye’nin her yerinden, her inançtan, her gelir grubundan öğrencim oldu. Hepsiyle gurur duydum. Okul yüzü görmemiş bir ana babanın oğluyum Boğaziçi’nde hocalık yaptım.
MURAT SEVİNÇ.”