Merkez Bankası Başkanı, aldığı emirler doğrultusunda “faiz silahını” çekti, yine vur yoksula, vur garibe, vur geliri giderine yetmeyene, vur geçim zorluğu çekene yaptı!

Ön görenler.

Parayı bilenler.

Paradan kazananlar.

İçeriden bilgi alanlar.

Tahminciler.

Piyasa kurtları.

Ekonomistler.

Baba iş adamları.

Değme CEO’lar.

Hepsi ters köşe.

Bunlar; dünkü toplantıda “faiz en fazla 100 puan iner” diye bekliyorlardı. 200 baz puan indi. Faiz böylece yüzde 18’den yüzde 16’ya düşürülünce beklenen de oldu. Dolar 10 TL’ye dayandı, Euro 11 TL’yi geçti. Türk Lirası erim erim eriyor. Tek kişinin iradesi. Bilerek yapıyor, isteyerek.

Ya herro.

Ya merro.

Ya tut.

Ya bırak.

Ya kal.

Ya git.

Cumhurbaşkanı, “kalmak ile gitmek” noktasına geldiği için Merkez Bankası’nın başkanı da “Ya tut ya bırak” duvarına dayadı.

★★★

Değerden iyice düşmüş Türk Lirası ile daha çok ihracat yapmaya bel bağladılar. 1 Dolar 5 TL iken “yurt içinde satılan patates, soğan, mercimek, patlıcan, biber, gömlek, çorap, buzdolabı, çimento, mermer, makine, otomobil, insansız hava aracı aklınıza ne gelirse hepsi...” 1 Dolar 10 TL’ye dayanınca yurt dışından alıcı bulacak.

Dış borca alıştırdı.

Cari açığa alıştırdı.

Yüksek faize alıştırdı.

Sıcak paraya alıştırdı.

19 yılı böyle geçirdi.

Tutturamadı.

Şimdi Türk Lirası’nı hızla değersizleştirerek dış pazarlardaki alıcıları “ucuz Türk ihracat malına alıştırma” sürecini başlattı.

Ne kadar değersiz TL.

O kadar bol ihracat.

Buna mecbur kaldı. Çünkü TL’nin aşırı değer kaybı bütün dengeleri, hedefleri, amaçları, plan ve programları, beklentileri bozuyor. Değersiz TL hayat pahalılığı yangına benzin olup yoksulu kavuruyor. Bir tek ihracat hedefi kör topal tutuyor. Kör topal diyorum çünkü 2023 ihracat hedefini 500 milyar dolar koymuştu. Türk Lirası’nı değersizleştirerek ancak 200 milyar doları aşabildi.

★★★

Daha yeni yaşadık.

Tükürüğü kurumadı.

Bir önceki toplantıda (23 Eylül) politika faizi yüzde 19’du, yüzde 18’e indi.

Mevduat faizi.

İnecek dedi.

İnmedi.

Tahvil faizi.

Düşecek dedi.

Düşmedi.

Kredi faizleri.

Gerileyecekti.

Gerilemedi.

Maliyetler ise arttı.

İşsizlik alev olmuştu.

Daha da alevlendi.

Evet ihracat arttı ama ithalat da yükseldi. Çünkü Türkiye’nin dışarıya ihraç ettiği malların içinde yüzde 40 oranında ithal malı (özellikle Çin malları) var. Bir tek olumlu gösterge ihracatın artış hızının ithalatın artış hızını geçmesi ve büyümenin yüzde 9 gibi iyi bir rakama doğru koşması oldu. Ama bu yüksek büyüme işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin, küçük esnafın, yoklusun, garibin, hayatına yansımadı.

★★★

Halk dayanırsa.

Yani bir 19 yıl daha beklerse sorun yok. Öyle umut ediyor: Türkiye ucuz mal ihracatını daha kaliteli ve daha pahalı mal ihracatına çevirebilirse (Japonya’nın, Güney Kore’nin 40-50 yıl önce yaptığı gibi) bu yolla çıkış bulur diye bekliyor.

Ama sorun yoksulluk.

Halkın dayanma gücü.

Tayyip Erdoğan, halkın dayanma gücüne yaslanmak noktasına gelmiş bulunuyor. Türkiye’de açlık sınırı 3.000 TL’yi ve yoksulluk sınırı da 10 bin TL’yi aştı. Dünya Bankası, günlük harcayabileceği parası 5.5 doların altında olanları “mutlak yoksul insan” diye tanımlıyor. Buna göre Türkiye için şu tabloyu çıkartmışlar:

Yıl 2018:

Mutlak yoksul sayısı:

6 milyon 639 bin kişi.

Yıl 2019:

Mutlak yoksul sayısı:

8 milyon 420 bin kişi.

Yıl 2020:

Mutlak yoksul sayısı:

10 milyon 171 bin.

Yıl 2021:

Mutlak yoksul sayısı:

İkiye katlanır.

2021 yılı bitti, bitiyor. Türkiye’de 2022 yılı Nasrettin Hoca’nın eşi ile iddiaya girip “eşeği açlığa alıştırma hikayesine” dönebilir. Hoca eşeği açlığa alıştırma deneyine başlamış. Su veriyor başka bir şey vermiyormuş. 19’cu gün uyanmış, eşeğinin öldüğünü görmüş ve eşine “tam açlığa alışıyordu...” diye seslenmiş.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)


Zihniyet devrimi geliyor!


Bir zihniyet devriminin sanki eşiğindeyiz. Politika geçinme, zenginleşme, hısım akrabayı kayırma mesleği ve lüks tüketim ile şatafatlı yaşamın itibar sayıldığı bir zihniyetten kurtulma belirtileri görmeye başladık. Ana muhalefet partisi CHP’den 32 kişilik heyet (içlerinde genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve partinin önde gelenleri de var) Reis’in şehri Rize’ye gittiler. Ve Rizelilere “Biz iktidara geldiğimizde kamuda lükse, şatafata, savurganlığa, 110 odalı saraylara, 600 makam aracı, 19 VIP uçak filosu, asgari ücretlinin aylığı 300 doların altına indiği ülkemizde Cumhurbaşkanı’na aylık 100 bin 750 TL maaşa son vereceğiz” dediler.