Sağlık Bakanı Koca, Bilim Kurulu toplantısına Almanya’dan “çevrimiçi katılan” Uğur Şahin Hoca’ya “vatandaş sizin ağzınızdan duymak istiyor” dedi. Böylece anlaşmalı canlı yayın sonunda “Yetiş Uğur Hoca, bize inanan kalmadı” çağrısı hedefine ulaşmış oldu.

Bakan, biten itibara:

“Can suyu” istedi.

Yiten güvene:

“Nefes kredisi” çekti.

Koca ile Hoca!

Anlaşmışlar.

“Nefes kredisi” verildi.

“Can suyu” servis edildi.

Uğur Hoca vatandaşa, “120 milyon doz aşıyı partiler halinde eylül ayı sonuna kadar göndereceğim...” dedi. Uğur Hoca sözü şimdilik güven veriyor. Bakan Koca sözüne ise bildiğiniz gibi güvenen kalmadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde iktidarın önde gelen kadrosunda; en katıksız, en yalın, en net, en şeffaf görünenler içinde güvenilen hiçbir kimse kalmadı. Türkiye, Sedat Peker’in 1 tripod, 1 kamera “devamı yarın videosundan” duyup, inanmaya kilitlendi.

★★★

Sedat Peker, Dubai’de 1 tripod ve 1 kameradan Hürriyet’i Ziraat Bankası’nın 700 milyon dolar kredisiyle satın alan yeni sahibine; “Senin oturduğun o koltukta benim payım var ulan...” diye seslendi:

AKP’li milletvekili istedi.

Geldi, rica etti.

Hürriyet’i ben bastım.

O koltukta payım var.

1 tripod.

1 kamera.

Yer Dubai.

Sedat Peker, halkın da duyabileceği ses tonuyla İçişleri Bakanı’na seslendi:

Devletin karakolunda.

Eski AKP milletvekilini.

Ben dövdürdüm.

1 tripod.

1 kamera.

Peker, ilgilisine seslendi:

Karar almışlar.

613 kişiyi dinliyorlar.

1 tripod.

1 kamera.

Peker bu kez halka seslendi: “Büyük skandallar benim gibi insanların anlattıklarıyla ortaya çıkar, ömrü devletin içinde geçmiş, istihbaratta, poliste, askeriyede, siyasette, sokakta geçmiş... Söylediklerimden çıkacak skandallar bakkaldan değil ki... Soydunuz devleti tarihin her döneminde...”

1 tripod.

1 kamera.

Yer Dubai.

Peker, yine seslendi:

Bana korumayı sen verdin.

Beni yurt dışına sen gönderdin.

Dönüş biletim de sendin.

“Sen” dediği Bakan’dı.

★★★

2 gazeteci.

1 kamera.

Yer TRT.

2 gazetecinin karşılarında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ekrandan duyup izlesin diye Dubai’ye Sedat Peker’e seslendi:

“Keklemişler seni.

Ben ne yapayım.

Kim keklemiş (kandırmış- aldatmış) ise git hesabını ondan sor... Ayda 10 bin dolar hangi siyasetçiye gönderiyorsan ondan sor...”

1 gazeteci.

1 tripod.

1 kamera.

Yer Ankara.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazeteciye yazsın ve halka duyursun diye konuşuyor:

“Bugünkü çürümüşlüğün, yozlaşmanın ve yolsuzluğun temelleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte atılmıştır. Emniyet içinde yeni bir paralel yapı oluşturuldu.”

★★★

Yetiş Uğur Hoca!

Doğru mu bütün bunlar.

Senin ağzından duyalım.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Benzin zammı ve Ferrari seven AKP Milletvekili!


Otomobil ve her tür taşıt aracı sahibi “varlığı olan” diye kabul edildi. Varlığı olmayan, bitmiş, tükenmiş, batma noktasına gelmiş olanlar da korona döneminde kapanmalar yüzünden müşterisini kaybeden esnaftı. İlk tahlilde ve son tahlilde akaryakıt ürünlerine yüzde 54 ile yüzde 189 oranında yapılan zam; olandan alıp, olmayana verme yol ve yöntemidir. Esnafa en son verilen “yardım” böylece taşıt sahiplerinden çıkarılmış oldu. Savaş zamanlarında, salgınlarda, deprem vurduğunda yokluk içine düşene devlet, olandan alıp olmayana” veriyor. Ancak “gerçekten varlığı olanı bulup” ondan alıyor. Örneğin yüksek hız yapan otomobil seven AKP’li Milletvekili Kenan Sofuoğlu, alış fiyatı yurt içinde 680 bin Euro (yaklaşık 7 milyon TL) Türkiye fiyatı ise vergiler dahil 16 milyon TL olan en son model Ferrari satın aldı. Ancak 9 milyon TL vergiyi ödemedi. Ferrari’yi yabancı uyruklu eşinin üzerine yaparak “vergiden kaçınma” hızında gaza sonuna kadar bastı. Cumhurbaşkanı, AKP milletvekili gibi “vergiden kaçınanları yakalayarak” olmayana verebilseydi kimsenin söyleyecek lafı olmayacaktı.