Pandemi yasakları sebebiyle yurtdışına gitme ya da yerleşme düşüncesi kesinlikle hız kesmedi. Gençler ülkesinin çöken sosyo-ekonomik durumundan kaçmak istiyor ve orada part-time bir garsonluk işinden bile buradakinden fazla para kazanacağını biliyor.

Pandemiler, depremlerden daha kötü felaketlerdir. Salgınlar, ekonomisi zaten güçlü olmayan ülkeleri derinden sınar ve alt yapı eksiklerini yüzüne yüzüne vurur. Ne yazık ki, bizi de teğet geçmedi. Bu süreçte, vaka sayılarında dünya ve Avrupa birinciliklerimiz oldu. Bir liralık maskeyi dağıtmayı beceremeyerek, alay konusu olduk. Virüsün bulaşacağı kişileri seçebildiğini öğrendik. Bu süreçte ne sağlığımızı koruyabildik ne de kilitlenen ekonomimizi çözebildik. Oysa, sağlığı korumak ekonomiyi, ekonomiyi korumak sağlığı korumaktır. Bu ikisini sağlarsanız, nüfusu içeride canlı tutarsınız. Fakat Türkiye, pandemiden önce birçok insanını pratikte kaybediyordu.

Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre; Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci, yurtdışına okumaya gidiyor. TÜİK verilerine göre; 2019 yılında Türkiye’den yurtdışına 330 bin 289 kişi göç etti. Üstelik, artık beyin göçü liseden başlıyor. Araştırmada; LGS sonuçlarında yüzde 1’lik dilimde bulunan İstanbul Erkek Lisesi mezunlarından 145’inin tercih yaptığı ve bunlardan 77’sinin üniversiteyi okumak için yurtdışını tercih ettiği belirtildi. En çok tercih edilen ülkeler arasında Almanya, İsviçre, Avusturya ve ABD yer alıyor. Aslında şaşılacak bir şey de yok. 1960’ların Türkiye’sinden Almanya’ya yaşanan işçi göçü dalgasından bile kimse geri dönmemişken, gençlerin dönmesini bekleyemezsiniz.

PANDEMİDE BİLE DURMADI

Peki, pandemide koyulan yasaklar veya artan vakalar sebebiyle yurtdışına gitme ya da yerleşme düşüncesi hız kesti mi? Kesinlikle hayır. Bu ay, tüm üniversitelerde Erasmus sınavı yapılmaya devam ediliyor ve her üniversiteden yaklaşık 150 kişi programa başvurmuş durumda. Gençlerin, gittikleri ülkede de bu süreçte kısıtlamasız dolaşmaları mümkün değil. Zaten istedikleri gezmek de değil. Yine evde oturacak olsalar da Türkiye’de oturmak istemiyorlar. Ülkesinin çöken sosyo-ekonomik durumundan biraz olsun kaçmak istiyor ve “iş bulursam orada kalırım” diyor. Çünkü, orada part-time yapacağı bir garsonluk işinden bile buradakinden fazla para alacağını biliyor.

Pandemi süresince işsizlik oranı tüm Avrupa’da arttı. Fakat Türkiye’de salgından önce, 2019’da istihdam zaten 733 bin azalmıştı. Mevcut ekonomik yapı zaten iç açıcı değildi, salgınla beraber sadece dibi gördü. TÜİK verilerine göre; 2000 yılında 64.729.501 olan Türkiye nüfusu, 2018 yılı itibari ile 82.003.882’ye yükselmiştir. Nüfusun her yıl yaklaşık 1.000.000 arttığı Türkiye’de, işsizlik sorunu her geçen gün daha fazla gündeme geldi.


İşsizlikte sürekli bir artış eğilimi gözleniyor


Türkiye’de 2000-2018 yıllarına ilişkin olarak, her geçen yıl önemi giderek artan istihdam ve işsizlik istatistiklerine şöyle bir bakalım:

2000-2001 yılında Türkiye’de yaşanan krizler ile işsizlik oranı %10’ların üzerine çıkmış, 2008’de Amerika’da başlayan krizinin küresel etkilerinin bir sonucu olarak, 2009 yılında %12.6 ile son yılların zirvesini yaşamıştır. 2013 yılından sonra ise, işsizlik oranında sürekli bir artış eğilimi gözlenmektedir. 2018 itibarıyla Türkiye’de işsizlik oranı %11.14 olarak gerçekleşmişti. 2021 yılı şubat ayında Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak, 4 milyon 236 bin kişi oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %13.4, istihdam oranı %43.4 ve işgücüne katılma oranı %50.1 olarak gerçekleşti. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı %26.9 ve istihdam oranı %28.1.

Gelinen nokta gençlere “Türkiye’de sizlere gelecek yok” mesajı veriyor


Devletin açıkladığı hiçbir rakam doğru olmadığı gibi, işsizlikle ilgili açıklanan rakamlar da maalesef doğru değil. Pandemi döneminde bile işsiz sayısının azaldığına ilişkin sonuçlar çıkartan TÜİK yönetimi bu başarısına rağmen, sürekli başkan değiştirmekten bir türlü kurtulamadı. Ülkemizde bugün itibarıyla nakdi ücret desteği alan 2 milyon 600 bin kişi, kayıtdışı istihdam oranı ve geniş işsizlik tanımını dikkate aldığımızda; 11 milyonun üzerinde işsiz vatandaşımız var. Bu 11 milyon içinde en önemli grup, üniversite mezunu genç işsizler. Her ile üniversite açtık ve üniversite mezunu işsizlerin sayısını artırdık. Yazık değil mi buralarda geçen sürelere, harcanan paralara, bu öğrencilere ve bu öğrencilerin velilerine. Liyakatin sadece kitaplarda kaldığı ülkemizde, iktidar yanlısı olmayan bir üniversite mezununun “ağzı ile kuş tutarken, ayak parmakları ile keman çalsa bile” işe giremeyeceğini, hepimiz biliyoruz.

Gelinen nokta, gençlere “Türkiye’de size gelecek yok” mesajını çok net vermektedir.

Ülkeyi yönetenlerin bu sonuca üzülmek yerine sevinmelerinin takdirini, sizlere bırakıyorum.