İklim krizi, aşılama oranları, Suriyeli-Afgan mülteci sorunları derken Türkiye’de kendisini sürekli besleyen sosyal, ekonomik ve psikolojik problemimiz işsizliği biraz unuttuk. Gencinden yaşlısına her işsiz insanın karşı karşıya kaldığı “gelir kaybı” ilerleyen zaman içerisinde psikolojik bir yıkım sürecini başlatıyor. Bunun en acı örneğini pandemide intihar eden 103 müzisyen ve 400’e yakın esnafın kaybıyla yaşadık. Özellikle aile ve mali sorumlulukları olan yetişkinler için “gelir kaybı ve fakirlik” bu tür ekonomik intiharlara sebep olabiliyor.

RAKAMLARI MANİPÜLE EDEREK GERÇEKLERİ ÖRTEMEZSİNİZ

TÜİK’in açıkladığı haziran verilerinde, haziran ayında iş gücüne dahil olmayanlar 309 bin kişi artmış, işsiz sayısı 823 bin kişi düşmüştü. Yani işsiz sayısının yüzde 20’sine TÜİK bir ayda iş bulmuştu.

Geçtiğimiz günlerde TÜİK temmuz ayı işsizlik verilerini açıkladı. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre 506 bin kişi artarak, 3 milyon 902 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 1.4 puanlık artış ile yüzde 12 seviyesinde gerçekleşti. İş gücü 631 bin kişi artarak 32 milyon 632 bin kişiye ulaşırken, iş gücüne katılma oranı 0.9 puanlık yükselişle yüzde 51.2 düzeyinde gerçekleşti. Verilere detaylı bakıldığında, yaz aylarında normalleşme ve turizmdeki hareketlenmenin etkisiyle istihdam edilenlerin sayısının temmuzda hizmet sektöründe 454 bin kişi arttığı görülüyor. Öte yandan işten çıkarma yasağının 1 Temmuz 2021’de sona ermesinin ardından sanayi sektöründe istihdam edilenlerin sayısı 287 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin sayısı temmuzda önceki aya göre tarımda 17 bin kişi arttı, inşaatta 60 bin kişi azaldı.

Şimdi ise TÜİK verilerine değil, biraz realiteye bakalım. Türkiye’de çalışabilecek nüfus sayısı 63 milyon 744 bin kişiyken, çalışan sayısının 32 milyon 632 bin kişi olmasından Türkiye’de bir kişinin çalışıp iki kişiye baktığı sonucu çıkmaktadır. Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 8.4 milyon ve Türkiye işsizlikte Avrupa’da üçüncü sırada. “Ekonomi yeterince yeni istihdam yaratamıyor” denildi. İşsizlerin bir kısmı işten çıkarma yasağının kalkmasıyla işsiz kalmış, bir kısmı ise iş gücü piyasasına yeni girişlerin artmasından dolayı işinden olmuş.  Temmuz  2021’de işten çıkarma yasağının kalkmasının ardından dar tanımlı işsiz sayısında patlama yaşandığını biliyoruz. Yeni istihdam sınırlı kaldığı için işsizlik artıyor. Geniş tanımlı işsizlikte tepe noktası olan Temmuz 2020’ye göre kısmi bir azalma olsa da Temmuz 2019’dan bu yana 1 milyon 789 bin kişilik artış yaşandığını görüyoruz. Ve maalesef özellikle kadınların iş bulma konusunda daha dezavantajlı durumda olduklarını da görüyoruz. Üniversite mezunu genç kadınların işsizlik oranı yüzde 42.1 ile aynı durumda olan erkeklerden yaklaşık 7 puan daha yüksek.

Öte yandan memleketin emeklisi bile emekli maaşıyla geçinemiyor. 9.5 milyon emeklinin 3 milyonu aç kalmamak için yaşlarına bakılmaksızın hâlâ çalışıyor.

DEVLET ELİYLE HAKSIZ REKABET

İşsizliğin bu kadar artmasının göz ardı edilen bir sebebi ise kayıt dışı çalıştırılan göçmenler. Türkiye’de kayıtlı 3 milyon 690 bin 896 Suriyelinin yüzde 20.4’ü 15-24 yaş grubunda bulunuyor. Bu nüfusun yüzde 29.8’i ise 10 yaş altı çocuklardan oluşuyor. Yaklaşık bir milyon Suriyeli göçmen, kayıt dışı olarak istihdam ediliyor. Türk vatandaşlarından çok daha düşük ücretlere çalıştırılan göçmenler işverenlerin daha çok kazanma ve kâr hırsını körüklerken, gençlerin geleceği karartılıyor.

ASGARİ ÜCRET ALABİLECEĞİNİZİN EN FAZLASI

Peki vatandaş neyle geçiniyor? Türkiye’de vatandaşların yaklaşık yüzde 57’si, asgari ücretin altında veya asgari ücretin yüzde 10 üzerinde bir ücretle çalışıyor. Bahsi geçen asgari ücret ise brüt 3 bin 577 lira, net 2 bin 825 lira 90 kuruş. AB ülkeleri arasında en düşük asgari ücret 213 Euro ile Arnavutluk’ta. Bu ülkeyi Bulgaristan (312), Karadağ (331), Sırbistan (343) ve Türkiye (yaklaşık 390 Euro) izliyor. Türkiye’nin asgari ücrette geride bıraktığı tek AB üyesi ülke Bulgaristan. Asgari ücrette kademeli bir ödeme planı izleyen Çin, her şehre farklı ödeme yapıyor. Örneğin, Şangay’da asgari ücret 3 bin 46 lira 34 kuruşken, Pekin’de bu rakam 2 bin 884 lira 82 kuruş. Tayland’da ise bireysel aylık geliri 26 bin Tayland Bahtı’nın altında olan kişiler, gelir vergisinden muaf tutuluyor. 26 bin Tayland Bahtı güncel kurla 6 bin 600 Türk Lirası değerindedir.

GENÇLERİN ZORUNLU GÖÇÜ


Bu rakamlarla, bizim asgari ücreti ve meslek maaşlarını mukayese ettiğimizde, 20-27 yaş arası gençlerin Türkiye’de iş aramak veya mecburi “zabıta” olmak yerine neden Almanya’ya işçi olarak gitmek istediğini, Kanada’ya sığınmacı talebinde bulunduklarını ya da Hollanda’ya nitelikli göçmen başvurusu yaptıklarını anlamak güç değil. Gençlerin geleceği olmazsa, toplumsal huzur da olmayacak. Sosyal patlamalar ve radikalleşme artacak. Halihazırda kötü olan ekonomik durum pandemiyle birlikte daha sık duymaya başladığımız kavramlar getirdi hayatımıza: Genç işsizliği, suç, göç ve intihar. Biliyoruz ki; Türkiye’de en çok gençler işsiz, işi olanların da geliri düşük. Asgari ücret ya da buna yakın bir gelir elde edenlerin açlık sınırı civarında bir gelire sahip oldukları söylenebilir. Genç işsizleri evli olmayan-çocuksuz bir çalışan olarak tanımlasak bile bunların “yaşama maliyeti” aylık 2 bin 564.52 lira olarak açıklandı.

Umutlarını yitiren, gelecekte bir ışık göremeyen ve bu çaresiz durumdan çıkış yolu bulamayanların hayatlarına son verdiklerine tanık oluyoruz. Gönül ister ki; ülkemize değer katsınlar, kendilerine ait bir hayatları olsun. Bunun için bir “iş”e ihtiyaçları var. Şanslı kesim, çalışmayı sadece ekonomik özgürlük olarak görüyor. Ama günümüzde birçok genç için çalışmak aslında bir hayata sahip olmaktır.