Hâlâ dünyanın bizi kıskandığını iddia ediyorlar!

Kıskanılan ülkenin şu tablosuna bakın:

Bir yanda, asgari ücretle çalışma imkânı bile bulamayan milyonlarca işsiz...

Sefalet ücretiyle çalışarak yarı aç-yarı tok yaşamaya çalışan işçiler, emekçiler...

Her geçen gün biraz daha yoksullaşan kitleler...

Semt pazarlarından artık sebzeleri toplayarak yaşamaya çalışanlar...

Diğer yanda, lüks, şatafat, görkem, zenginlik...

3-5 maaş alan yandaşlar...

Devlet kasasından beslenen müteahhitler...

Bal tutup parmak yalayanlar...

Milleti dolandıran tosunlar...

Suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker’in ortaya saçtığı vahim iddialar, ülkeyi saran dehşet verici pislikler...

Mafyadan maaş alan siyasetçiler...

Özel uçak filoları...

Süper lüks araçlar...

Yazlık- kışlık saraylar...

Kısacası aynı ülkede bir yanda içler acısı yoksulluk, diğer yanda aşırı zenginlik, lüks ve akıl almaz bir şatafat var... Yani aynı ülkede ifrat ve tefrit yan yana, koyun koyuna!

(İfrat aşırı olma, tefrit yeterli olmama anlamındadır)

★★★

“Ekonomimiz şaha kalkacak” diyorlardı, tepe taklak oldu!

Parlamento büyük ölçüde devre dışı bırakılıp, her şeye tek kişinin karar verdiği yeni sisteme geçtiğimiz 2018 yılından bu yana işler hep ters gitti!

Dolar üç yıl önce 4.54 lira idi, bugün 8.84 liraya geldi.

Motorlu araçların fiyatı yüzde 236 arttı...

Köprü geçiş ücretlerine yüzde 309 zam yapıldı...

Çarşı-Pazar fiyatları en az iki kat arttı...

Hâlâ “2023 hedefleri” diyorlar.

2023’e 18 ay kaldı. Ne olacak 2023’te?

Milli gelirimiz kişi başına 25 bin dolar olacakmış...

Dünyadaki en büyük ilk 10 ekonomiden biri olma hedefine ulaşmaya artık çok daha yakınmışız!

Öyle diyor, aklımıza alay ediyorlar!

Halen milli gelirimiz kişi başına 12 bin dolardan 8 bin dolara düşmüş durumda...  Bunun 18 ay sonra 25 bin dolar olacağını söylerseniz “Ufak at da civcivler yesin!” derler.

Dünyada hiçbir güç, hiçbir babayiğit, 8 bin dolar civarında olan milli geliri bir buçuk yılda 25 bin dolar düzeyine yükseltemez...

★★★

Ekonomimiz son 5 yıldır küçülüyor. Halen dünyanın 20’nci büyük ekonomisi durumundayız. Bir zamanlar 17’nciydik.  Sürekli düştük. Milli gelirimizin azalması nedeniyle bu sırayı bile kaybedip 21’inciliğe düşmemiz söz konusu!

Politikacıların iyimser tablo çizip vatandaşa moral vermeye çalışmaları doğaldır ama bu kadar da atmasyon olmaz ki!

Millet, hamasetle, boş sözlerle işlerin yürümediğini anladığı zaman çok daha yoksullaşmış olacağız.

Sonra da “Bütün kabahat CE-HA-PE’nindir... Ah şu CE-HA-PE” diyecekler.

Goebbels’in “Yalan ne kadar büyükse, inanan o kadar çok olur” kuralı klasik taktikleridir ama insanlarımız arasında buna inanacak kadar salak var mıdır, bilemiyorum!

TEBESSÜM

Böyle “hal-hatır” sorulur mu?


“Son yıllarda bir âdet ortaya çıktı.

Üç-beş aydır görmediğiniz bir dostunuzla karşılaşıyorsunuz:

‘Kilo mu aldın? Seni şişmanlamış gördüm.’

‘Yıpranmış görünüyorsun!”

‘ Yaşlanmış gibisin yavu! N’olmuş sana böyle?’ diye güya hal-hatır soruyorlar!

Sanki karşısındaki kişi “Aman ne iyi, benim yaşlandığımı, kilo aldığımı, çirkinleştiğimi hemen anladı be... Ne akıllı, ne dikkatli bir insan!” mı diyecek?

Hele bu sözlere bir kadın muhatapsa, o arkadaşıyla karşılaştığına pişman olacak! Açıkça olmasa da içinden ona bin bir lânet okuyacak!”

Bu notu gönderen okurum Tarık Karslı “İnsanlarımız hakaret etmekten zevk mi duyuyorlar?” diye soruyor. Zevk alan da olabilir ama sanırım bunun temel nedeni toplumsal salaklıktır!

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanların çoğunun “Bakar kör” olduğu bir dönemde yaşıyoruz!