Sağdan baksak, soldan baksak...

Yukarıdan baksak, aşağıdan baksak...

Nereden bakarsak bakalım ülkede işler tatsız görünüyor!

Uygulanan Tek Adam Sistemi (adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyorlar) ekonomide de, hukukta da, adalette de bizi geri götürdü...

Neyi tutsak elimizde kalıyor!

Ülkeye “aşırı sertlik politikası” hâkim! İnsanlar gerginlik içinde...

Bir de koronavirüs belâsı çıkınca, yaralarımızın üzerine tuz-biber ekildi, canımız iyice yandı!

Bir de “Türkiye’de yoksulluk sorunu kalmadı”, “Her bir vatandaşımızın hayat kalitesini yükselttik!” gibisinden lâflarla hikâyeler anlatıyorlar.

Kendileri inanıyor mu acaba bu masallara?

İşyerleri, dükkânlar kapalı... Esnaf da yanlarında çalışan işçiler de umutsuzca yardım bekliyor.

Çaresiz insanlar “Emekliyim, işsizim, aç yatıyorum, imdat!” diye ağlaşıyor.

★★★

Zorda kalan herkese devletin yardım elini uzatması lâzım ama kasada vatandaşa yardım edecek para kalmadı!

Ne oldu? Paralar nereye gitti? Hepsini müteahhitler mi yedi? Merkez Bankası’nın 130 milyar doları nasıl uçtu gitti? Kimdir bunun sorumlusu?

Bu durum ayrıca incelenmesi gereken hazin bir konudur ama üzerinde duran yok!

Kötü yönetimlerden iyi sonuçlar çıkması mümkün değildir!

Rezervi eksiye düşen Merkez Bankası’nın başına Naci Ağbal getirilmesi neyi değiştirir?

Naci Ağbal sihirbaz mı ki “okus pokus” yaparak işleri düzeltiversin?

Sanırım sonunda bütün sorumluluğu ona yükleyip işin içinden sıyrılmak isteyecekler!

★★★

Bir ülkede hukuk düzelmeden, düzgün ve güvenilir bir adalet sistemi kurulmadan hiçbir iş düzelmez!

AKP iktidarı gelmeden önce, kişi başına milli gelir olarak bizden çok geride olan ülkeler bile (Romanya, Bulgaristan, Kazakistan, Endonezya vs.) bizi sollayıp geçti, biz yaya kaldık! AKP iktidarı nasıl oluyor da hâlâ 18 yılın başarısından bahsedebiliyor?

İşler iyice sarpa sarmış durumda... En hayati konu olan aşıda bile ihmal sonucu sorunlar yaşanan bir ülkede başarıdan bahsedilebilir mi?

Başarı söz konusu değildir ama onlar “Son 18 yılda Cumhuriyet tarihinin en başarılı 18 yılını yaşattık!” diyebiliyor!

★★★

Demokrasinin “Olmazsa olmaz” şartlarından biri olan “Kuvvetler ayrılığı” gitti, yerine bütün yetkilerin ‘Tek Adam’da toplandığı acayip bir sistem geldi.

Özerk olması gereken Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) artık iktidara bağımlı halde...

HSK’ya hâkim olmak, tüm yargıya hâkim olmak anlamına geliyor.

Şimdi hep reform yapılacağından bahsediliyor...

Kusura bakmasınlar ama hiçbir şey yapamazlar!

Yargıda gerçek anlamda reform yapmak, Hâkimler Savcılar Kurulu’nun özerkliği ile mümkün olur. Oysa böyle bir özerklik söz konusu değil!

SONUÇ: Boşuna reform bekliyor, boşuna huzur arıyoruz!

TEBESSÜM


“Şöyle böyle, şurada burada!”


Mahallenin kabadayısı, bir kişiyi dövmekten hâkim karşısına çıkar:

“Adın ne?”

“Cemal... Ama içinde ‘K’ harfi yok.”

“Evladım, Cemal’in içinde ‘K’ harfi olmaz ki zaten.”

“Ee, ben ne dedim? Ben de yok dedim hâkim bey.”

Hâkim biraz kızar ama belli etmez:

“Peki, nerede kalıyorsun?”

“Şurada burada...”

“Ne iş yaparsın?”

“Şunu bunu...”

“Şikâyetçi adamı tanıyor musun?”

“Şöyle böyle...”

“Nereden tanıyorsun?”

“Şuradan buradan...”

Hâkim iyice kızar ve “Atın şu herifi içeriye” der. Mahallenin kabadayısı sorar:

“Ne zaman çıkarım hâkim bey?”

“Şöyle böyle yatar, bugün yarın çıkarsın!”

GÜNÜN SÖZÜ


57 İslâm ülkesinin 57’si de Hıristiyan aşısı bekliyor! Neden?