Her yere olduğu gibi yavaş yavaş Bodrum’a da sonbaharın hüznü çöküyor.

Yapraklar sararmaya başladı, eskiye göre yollarda araçlar azaldı, sahiller tenhalaştı...

Halk plajlarında ve “beach”lerde denize girenlerin sayısında büyük azalma var... Neredeyse parmakla sayabilirsiniz...

Dün Bodrum’un şirin beldesi Gündoğan’da köpekbalığı heyecanı yaşandı.

İnsanlar sahilde toplanmış şaşkınlıkla denize bakıyor, ağızlarından hayret nidaları yükseliyordu:

“Aaa... Köpekbalığı var!”

“Nereden gelmiş bu canavar?”

“Denize nasıl gireceğiz?”

“Camgöz cinsi köpekbalığı bu...”

“Sahil Güvenlik’e haber verelim...”

“Yok yok, belediye bakar bu işlere...”

“Öldürsünler onu...”

“Yazık değil mi hayvana? Neden öldüreceklermiş onu?”

“Öldürmesinler de gelip bizi mi yesin?”

“Amma da ödleksin ha? Kime zararı var hayvanın? Zavallı yolunu şaşırmış... Ya da küçük balıkları kovalarken düşmüş bu sulara...”

“Zavallı hayvan dediğin bir köpekbalığı yahu... Hem de Camgöz... En yırtıcı cinsinden...”

Sahilde her kafadan bir ses çıkıp konuşmalar böyle devam ederken, şaşkın köpekbalığı (daha dorusu köpekbalığı yavrusu) “Terzi Mustafa’nın Restoranı” önündeki sahilde tur atıp duruyordu.

Yavru-mavru ama köpekbalığının boyu (kuyruğundan burnunun ucuna)
2 metre
kadar vardı. Üçgen şeklindeki sivri yüzgeci suyu bıçak gibi yarıyordu.

Camgöz türü yetişkin bir köpekbalığının boyu 6-8 metre, ağırlığı da  2-3 ton civarında olabilir. Bunların soyu azaldığı için koruma altındadırlar. Gündoğan’da görülen, henüz büyümekte olan bir köpekbalığıydı...

İki cesur balıkçı çıktı, lastik bir bota atlayıp kürek çekerek hayvana yaklaştı. Köpekbalığı kaçmadı, botun etrafında dönmeye başladı.

Balıkçılar mesleklerinde ustaydı. Çok geçmeden hayvanı yakaladılar.

Sahilde olayı izleyen insanlardan bir zafer çığlığı yükseldi:

“Eti yenir mi bu balığın?”

“Izgarası nasıl olur acaba?”

“Yavu, yazık değil mi zavallıya? Bırakın gitsin hayvancağız...”

“Biz insanlar, onlardan daha vahşiyiz valla...”

“En iyisi, açık denize götürüp serbest bırakmalı...”

“İyi de... Motor lâzım... Ancak motorla götürülür.”

Sahildeki insanlar “Köpekbalığını ne yapmalı?” diye tartışırken, lokanta sahibi Terzi Mustafa (Mustafa Özçelik) imdada yetişti...

Köpekbalığını motorlu teknesine alıp Gündoğan Koyu’nun dışına çıkartarak açık denize bıraktı.

Sahile döndüğü vakit, bir canlının hayatını kurtarmanın memnuniyeti içindeydi. Şöyle dedi:

“İyilik yap, denize at, balık bilmezse Halik bilir, derler. Fakat, bizim balık da yaptığımız iyiliği anladı galiba... Açık denizde bir güzel yüzdü, bir güzel manevralar yaptı ki, sormayın...”

TEBESSÜM

114 yıl önce ve bugün!


Salgın nedeniyle sarsılan ekonomi ve peş peşe gelen zamlar halkı canından bezdirmiş durumda...

Ay sonunu bile zor getiren veya getiremeyen vatandaşlar inliyor ama onların derdini sadece muhalefet dinliyor. İktidardan tık yok! Zamlara devam!

Bundan 114 yıl önce de o günün Osmanlı Hükümeti, iğneden ipliğe kadar her şeye zam yapınca ortalık karışmış, ağır zamlar halkın büyük tepkisine yol açmıştı.

O dönemin ünlü bilgesi Şair Eşref (1847-1912) halkın ağır zamlar altında ezilmesi üzerine şu taşlamayı yazmıştı:

“Her biri kendince zulüm etmekte,

İnsan bir vergi memuru görünce eşkıya sanıyor,

Ey zavallı, boş yere yakınma, bağırıp çağırma,

Çünkü ezilen halkın ahını işiten hükümet,

Bunu musiki sanıyor!”

100 küsur yıl önceki padişahlık döneminde bile, yazarlar, şairler böyle sert eleştiriler yapabiliyor, haklarında dava bile açılmıyordu.

Cezaevleri gazeteci ve yazarlarla dolu değildi.

Basın özgürlüğünde 100 yıl öncesinden daha geriye mi gittik, nedir?

GÜNÜN SÖZÜ


Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz (Demirel)