Gazetecilere saldırılar tehlikeli boyutlara ulaştı...

Orhan Uğuroğlu’na yapılan vahşi ve kalleş saldırı, ne ilktir ne de son olacaktır.

İşin hazin tarafı, Ankara’da evinin önünde Orhan Uğuroğlu’na saldıran 4 kişi de serbest bırakılmıştır, şimdi yeni avlar aramaktadır!

Dikkat ederseniz saldırılar hep düzgün ve dürüst gazetecilere yapılıyor!

Kalemini satan gazetecilere böyle kanlı saldırılar yapılmaz!

Doğruları yazan, halkı uyaran gazeteciler hedeftedir. Yandaşlar el üstünde tutulur!

★★★

Bazı okurlarım soruyor:

“Korkmuyor musunuz?”

Dünyada korkmayan insan yoktur. Ancak, cesaret korku duygusunu yenmektir.

Ben şahsen, Allah’tan korkmayandan korkarım!

Koltuğa tapan siyasetçilerden, aç insanlardan ve cahil cüheladan korkulması gerekir!

Cesaret hiç korkmamak değil, korkuya rağmen doğruları savunmaktır.

Çakal sürüsünden aslan bile korkar.

Kırk çakala bir aslan ne yapsın?

Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu, saldırının gerçek sorumlusu olan (perde arkasındaki) bazı siyasetçileri Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na bildirdi.

Şimdi adaletin tecellisi bekleniyor, fakat...

Günümüzde adalet, dürüst ve düzgün gazetecilerden çok uzak!

★★★

Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu, benim eski yıllarda efsane Günaydın Gazetesi’nde birlikte çalıştığım değerli bir arkadaşımdır.

Bana gönderdiği mektubun bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Uğuroğlu “Selam değerli ağabeyim” diye başladığı mektupta iki “Can”dan bahsediyor.

Bu iki “Can”, benim de sevdiğim iki arkadaşım: Can Pulak ve Can Ataklı’dır...

Orhan Uğuroğlu şöyle yazıyor:

“Ağabeyim Can Pulak bana dedi ki:

‘Devletten sakın koruma talep etme. Aksi halde siyasilerin durumuna düşersin!’

Halkını koruyamayan bir yönetimden, gazeteciyi korumasını beklememeli ve istenmemelidir.

Her mesleğin bir riski var ve gazetecilik en riskli mesleklerin başında gelir (özellikle Türkiye’de)...

Eğer halkın mutluluğu ve demokrasinin sürekliliği için bir bedel ödenecekse, biz bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız!

Orhan’ım, sen Allah’a emanetsin. En iyi koruma Allah’ın korumasıdır.

İstersen ben gelir, senin koruman olurum. Seni sevgiyle kucaklıyor, başarılı gazeteciliğini tekrar tekrar kutluyorum.

Allah seni tüm kötülüklerden korusun.”

Ağabeyim Can Pulak böyle dedi. Bir Can’ım daha var. Tele-1’in süper yorumcusu gazeteci kardeşim Can Ataklı dedi ki:

Orhan’ım, biliyorum ki korkmazsın, yılmazsın, özgür gazetecilik yolundan asla dönmezsin... Allah’a emanet ol...’

Son Başbakan ve AKP eski Genel Başkanı Binali Yıldırım da arayarak dedi ki:

‘Orhan Bey, size yapılan hain saldırıyı şiddetle kınıyorum. Çok geçmiş olsun. Gazetecilik kamu görevidir. Yazılarınızda yasalara aykırı bir durum yok, olsa bile tepkinin tek yolu yargıya taşımaktır. Geçmiş olsun, biz size değer veriyoruz...”

TEBESSÜM

Kendini avize sanan adam...


Gazeteci Baki Karakol’dan bir fıkra:

Akıl hastanesinde gardiyanlar telaş içinde başhekimin odasına girer:

“Efendim, bir hasta kendisini tavana baş aşağıya asmış ‘Ben on ampullü avizeyim, yeri göğü aydınlatıyorum’ diyor. Bir türlü indiremiyoruz. Ne yapalım?” diye sorarlar.

Tecrübeli Başhekim “Gidin ona elektrikler kesildi. Artık işe yaramıyorsun!” diyerek onu inmeye ikna edin” der.

Gardiyanlar gider ama bir süre sonra yine telaşla başhekimin odasına dalarlar:

“Efendim, kendini avize sanan adamı ikna ettik, inecek. Fakat şimdi etrafını saranlar ‘Karanlıkta kalacağız’ diye onu indirtmiyorlar!”

GÜNÜN SÖZÜ


Siyasetteki virüsler parti kapatmakla yok edilemezler!