Sorunlu günler yaşıyoruz.

İyi yönetilen ülkelerde halkın büyük bölümü bu kadar sıkıntıya düşmez, vatandaşlar böylesine çaresizlik denizinde bocalamaz!

Ancak… Şunu da bilmemizde fayda var:

Ağlamakla, çekişmekle, kavga-dövüşle hiçbir sorunu çözemeyiz.

Oylarımızı bundan sonra, yüreğimizin hassas terazisinde tartıp, çektiğimiz acıları da düşünüp, öyle kullanmalıyız.

İçinde bulunduğumuz güçlüklerden kurtulmamızın tek çaresi budur.

★★★

2018’den beri ülkeyi geriye götüren, yoksul insanlarımızı askıda ekmeğe muhtaç eden “Tek Adam Sistemi”ni bırakıp “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e dönmenin şart olduğu görülüyor.

Okurlarım ve dostlarımdan sık sık notlar, mektuplar, mesajlar alıyorum. Bana soruyorlar:

“Bugünkü durumumuz sence nasıldır? Umutsuz mu? Çıkış yolu yok mu?”

Hayır, umutsuz değil… Her çaresizliğin bir çıkış yolu vardır. Ancak… Ulusça aklımızı başımıza toplamamız, boş vaatlere kanmamamız gerekiyor!

Bugünkü durumumuzu şöyle özetleyebiliriz:

★★★

■ Ekonomiyi uzun uzun anlatmaya gerek yok. Herkes biliyor ki, tam anlamıyla dökülüyoruz.

■ Ülkeyi saran korkunç bir dert yumağı haline gelen enflasyon ve hayat pahalılığı, vatandaşın kanını vampir gibi emiyor…

■ Buna rağmen pembe tablolar çizilerek, orada-burada hayali petrol ve doğalgaz yatakları bulunarak (!) millet avutulmaya çalışılıyor.

■ İktidar, kafasındaki hedefe doğru koşar adım gidiyor ve Cumhuriyet’in damarlarına her gün saldırıyor!

■ Türklük, bu iktidarın bakışıyla 20’den fazla etnik gruptan biri olarak görülmektedir. “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü ilkellik olarak gösteriliyor.

■ Buradaki amaç Cumhuriyet’in “Atatürk milliyetçiliği” ilkesini kaldırmaktır.

■Toplumda kamplaşma artmakta, derinden derine nefret ve kinle donanan kesimler hesaplaşma hazırlığı içinde görünmekteler.

■ Biz tüm bu karamsar tabloda bile Cumhuriyeti, ulus devlet yapımızı, vatanın bütünlüğünü, demokrasimizi ve özgürlüğümüzü savunmaya kararlıyız.

■ Bir Atatürk daha bulmak çok zordur, biliyorum ama Türkiye’yi bu kaostan çekip alacak “Gerçek bir kaptan” ve “Vatansever bir kadro” ortaya çıkarıp Türk milletinin hizmetine verinceye kadar çabalarımıza devam edeceğiz.

■ Hem Yüce Türk Milleti’ne, hem de ilâhi adalete inancımız tamdır. Biz bu vatanı sokakta bulmadık!

■ Atatürk ve dedelerimizin kurduğu Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, bizleri ortaçağ karanlığına götürmek isteyen cemaat-tarikat artıklarının yıkmasına izin vermeyeceğiz. Demokrasi ve özgürlük yolunda pes etmek yok!

TEBESSÜM

Zehir hafiyenin amansız takibi!


Şüphe huzursuzluk yaratır, insanı tedirgin eder, hayatı karartır!

Bu fıkra, şüphe içinde kıvranan bir kocanın öyküsüdür.

Adam karısından şüpheleniyormuş… “Bu kadın bana ihanet ediyor… Vallahi ihanet ediyor” diyormuş. Fakat bir türlü suçüstü yakalayamıyormuş.

Bir “özel dedektif” tavsiye etmişler. Adam gelmiş:

“Bu benim için çocuk oyuncağı” demiş ve eklemiş:

“Hiç merak etme sen! Bana ‘Zehir Hafiye’ derler. Bir haftaya kalmaz sana raporu getiririm!”

Ücrette anlaşmışlar. Adam gitmiş…

Aradan bir hafta kadar zaman geçmiş, zehir hafiyeden hiçbir haber yok!

“Yahu, ne oldu?” diye sormuş…

Hafiye:

 “Takipteyim beyim, sen hiç merak etme!” demiş.

İki hafta geçmiş. Hafiyeden hâlâ bir haber yok!

“Ne oldu bizim iş?”

“Takipteyim!”

Günler böylece akıp giderken bir ayın sonunda zehir hafiye çıkagelmiş. İşini başarmanın rahatlığı içinde:

“Tamam o iş!” demiş.

Şüpheci koca heyecanlanmış:

“Deme yaa? Nasıl tamam?”

“Anlatayım da dinle!”

“Aman hemen anlat, meraktan çatlayacağım!”

Zehir hafiye cebinden raporu çıkartıp başlamış okumaya:

“Kadın evden çıktı… Peşindeyim.

Kadın taksiye bindi… Peşindeyim…

Kadın kuaföre gitti… Peşindeyim!

Kadın bir apartmana girdi… Peşindeyim!

Evden çıktı, peşindeyim…

Köşe başında durdu… Peşindeyim!

Lüks bir araba geldi, içinde yakışıklı bir adam var… Peşindeyim!

Adamla samimi oldukları anlaşılıyor… Peşlerindeyim!

Şişli’ye geldik… Peşindeyim!

Bir apartmana girdiler… Peşlerindeyim!

Üçüncü katın ışıkları yandı… Peşindeyim!

Apartmanın karşısındaki bir inşaata çıktım, dürbünümle baktım ve elimle koymuş gibi onları buldum… Peşlerindeyim!

Burası büyük bir yatak odası… Ortada geniş bir karyola var… Peşlerindeyim!

İçki içip müzik eşliğinde dans etmeye başladılar… Peşlerindeyim!

Önce elbiselerini, sonra çamaşırlarını çıkarttılar ve perdeyi kapatıp yatağa girdiler…”

Zehir Hafiye’nin raporunu büyük bir dikkatle dinleyen koca, ellerini dizlerine vurup hayıflanmış:

“Ah şu şüpheyi bir içimden atabilsem… Baksana perdeyi kapatmışlar yahu!”

GÜNÜN SÖZÜ

Para hem kalleştir, kahpedir, düşmandır, hem de tatlıdır, dosttur!