Bir kitap okudum, “İkinci Dünya Savaşı”nı yaşamış gibi oldum.

...Ve yine bu kitapla, gelmiş geçmiş, en büyük, en kanlı diktatör olan Hitler’in yapısını, karakterini, ruh dünyasını ve vahşetini yakından tanıdım.

Elbette ki daha önce de Hitler ve İkinci Dünya Savaşı hakkında çok sayıda kitap okumuştum ama “İstiklal Madalyalı Büyükelçi Hüsrev Gerede”nin anıları bir hayli farklı...

Bu nedenle yazıma “Hulusi Turgut’a teşekkür ederek” başlamak istiyorum.

Hulusi Turgut, gazeteci-yazar arkadaşımız ve meslektaşımızdır... Büyük bir sabır ve özveri ile “Hüsrev Gerede’nin Hatıraları”nı derleyip tam 740 sayfalık muazzam bir eser yaratmıştır.

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan kitabın adı:

“Hitler Almanyası’nda Berlin Sefirliği Hatıralarım” (1939 – 1942)

★★★

Hüsrev Gerede, Atatürk’ün yakın arkadaşıdır ve Milli Mücadele kahramanıdır.

“İstiklâl Madalyası” sahibi olan Hüsrev Gerede, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939’dan 1942’ye kadar Hitler Almanyası’nda “Türkiye Büyükelçisi” olarak görev yapmıştır.

Berlin’de, havadan tepelerine bomba yağarken sığındığı beton sığınaklarda bile notlar almayı ihmal etmeyen Büyükelçi Hüsrev Gerede’nin anılarını derleyen Hulusi Turgut ülkemize kalıcı ve çarpıcı bir eser armağan etmiş oluyor.

★★★

İlginç kitaptan bazı notlar aldım.

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels “Halkı sevmek değil, halka akıllarının ereceği şekilde hitap etmek gerekir” diyor.

Hitler de, hitabet sanatı güçlü olduğu için halkla anlayacağı dilde konuşarak coşturup koskoca Almanya’yı kanlı bir savaşa, yani felakete sürüklüyor.

★★★

Hitler, 1933 yılında Başbakan olduktan sonra ilk kabine toplantısında:

“Dünyada hiçbir güç beni, sağ oldukça buradan atamaz!” diyor. Nitekim intihar ederek ölene kadar da iktidarı bırakmıyor!

■ İlk işi 6 Şubat 1933’te, muhalefeti ve basını susturacak bir kararname çıkartmak oluyor.

■ Cezaevleri tutuklu gazeteci ve muhalefet mensuplarıyla doluyor...

■ Meclis’ten diktatoryal kanunları çıkararak, anayasaya aykırı ve istediğini yapabilme yetkisini kazanıyor.

★★★

Askerliğini “onbaşı” olarak yapan Hitler, tüm Almanya’yı ele geçirip “diktatör” olduktan sonra gitgide gemi azıya alıyor, hiç bilmediği askerlik tekniğinde kendisini tüm generallerden üstün bir strateji dehası olarak görüyor.

Polonya’yı zapt ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlatıyor ve bütün dünyaya, naralar atarak pervasızca meydan okuyor!

Hitler, emrindeki güçlü Alman ordusu ile Avrupa ülkelerinin üzerinden silindir gibi geçiyor.

★★★

Fransa, uzun yıllar uğraşarak kurduğu “Geçilmez” denilen “Majino Hattı”na güvenerek, Almanya’ya İngiltere ile birlikte savaş ilan ediyor ama Hitler’in ordusu Fransızları paspas gibi çiğneyerek, Fransa’nın kalbi olan Başkent Paris’i işgal ediyor.

Hitler, İngiltere’ye binlerce savaş uçağı yollayıp, Başkent Londra’yı bomba yağmuruna tutturuyor ama İngilizler cesurca direniyor, Almanlara boyun eğmiyor.

Çok bağırdığı için boğazındaki ses telleri düğümlenince sesini kaybeden Hitler paniğe kapılıyor. Prof. Von Eycken’in başarılı ameliyatı ile sesine tekrar kavuşan Hitler, profesöre 25 bin mark gibi büyük bir ihsanda bulunuyor.

★★★

Hitler, başta Yahudiler olmak üzere tüm yabancılardan nefret ediyor, yüzbinlerce sivili kurşuna dizdirerek ya da esir kamplarında acımasızca öldürtüyor.

“Alman ırkı en yüksek ırktır. Ancak yüksek ırklar diğerlerine hâkim olabilirler” diyen Hitler’e göre, Yahudi ve zenci ile evlenmek yasak edilmeli, “metis” yani melez, karışık ve bozuk olan insanlar hadım edilerek çocuk sahibi olmaları engellenmeli...

Hitler, Yahudiler için “Onlar sinsi ve hain insanlardır. Hile, yalan, yolsuzluk, onlarda her şey vardır. Yahudilik sadece Almanya’da değil, dünyanın her tarafında yok edilmesi gereken bir belâdır” diyor.

Böyle uçuk bir liderin, zalim bir diktatörün peşinden giden Almanların sonu felâket oluyor.

★★★

Milletleri felâkete sürükleyen diktatörlerin feci akıbetlerini tarih sayfalarında okumaktayız.

■ 1939’dan 1945 yılına kadar devam eden dünya savaşını kaybeden Hitler’in sonu, tüyler ürpertici ve ibret alınması gereken bir sahne olmuştur.

■ Kendi siyasi ihtirası için dünyayı ateşe veren ve Almanya’nın yarısının Sovyet boyunduruğuna girmesine yol açan bu uğursuz adam, son döneminde nikâhına aldığı metresi Eva ile birlikte zehir içerek intihar ediyor.

■ Hitler sadık muhafızlarına “Ruslar cesedimi bulurlarsa Moskova’da teşhir ederler. Beni yakın, küllerimi savurun” diye vasiyet ediyor.

■ Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels de aynı şekilde, günahsız eşi ve masum çocuklarıyla birlikte intihar ediyor, cesetleri yakılıyor! (İş Bankası Kültür Yayınları)

“Vay zındıklar! Rakı ha?”

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’ten bir fıkra...

Eski dönemde Baba Erenler, arkadaşlarıyla rakı içerken zaptiyeler tarafından basılıp o devrin yargıcı olan Kadı’nın huzuruna çıkarılmış.

Kadı “Ülkede bütün Müslümanlara alkollü içki yasak! Siz ne halt etmeye rakı içersiniz behey gafiller?” diye kükremiş.

Baba Erenler paçayı kurtarmak için:

“Fakat Kadı efendi ben Hıristiyan’ım” deyince Kadı:

“Haa, öyle mi? O zaman sen içebilirsin” demiş ve diğerlerini tabanlarına 50 sopa vurulmaya mahkûm etmiş!

Arkadaşları tam dayak yiyecekken Baba Erenler, Kadı’ya seslenmiş:

“Kadı hazretleri... Eğer ben kelime-i şehadet getirip Müslüman olursam, bu gariplerin cezasını affeder misin?”

Kadı, bir Hıristiyan’ı Müslüman yapmanın sevabını düşünerek teklifi kabul edip dayak cezasını kaldırmış.

Mahkemeden çıkarken arkadaşları “Yahu sen amma yalancıymışsın” deyince Baba Erenler:

“Siz benim elimi öpün lan” demiş “Hıristiyan oldum kendimi kurtardım, Müslüman oldum sizi kurtardım. Daha ne istiyorsunuz lan?”

GÜNÜN SÖZÜ

Biz Fatih’in torunlarıyız. Peki, Deli İbrahim’in, Deli 5’inci Murat’ın torunları kim?