“Söyledim Dışişleri Bakanı’mıza, bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz!”

Bu sözleri Afrika gezisi dönüşünde Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi.

10 devletin Ankara’daki büyükelçilerinin ortak bir bildiriyle, 4 yıldır hapiste tutulan İşadamı Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istemelerine Cumhurbaşkanı’nın tepkisi böyle olmuştu.

Bu sözler doğal olarak 10 devletin büyükelçilerinin “Persona non grata” (İstenmeyen adam) ilan edilerek sınır dışı edilmesi anlamına geliyordu.

Aradan üç gün geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün “10 büyükelçinin ‘İstenmeyen adam’ ilan edilmesi talimatını verdim” dedi.

10 Büyükelçi daha önce Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp, yaptıkları bu işin “Hadsiz ve kabul edilemez!” olduğu kendilerine bildirilmiş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “Çadır devleti değiliz, haddinizi bilin!” diye tepki göstermişti...

Siyaset bilimciler, devletlerarasındaki bu tür çekişmelerin yanlış olduğu görüşünde...

★★★

Hadsiz davrandığı belirtilen 10 büyükelçi şu devletleri temsil ediyor:

“ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Kanada ve Yeni Zelanda.”

Hepsi de güçlü olan bu devletlerin, tutuklu olan Osman Kavala’dan ne menfaatleri olabilir ki, onun serbest bırakılmasını istemektedir?

Aslında onlar, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymasını istiyor ve hukuk dışı bir iradenin Kavala’yı hapiste tutmak için özel çaba sarf ettiğine inanıyor.

Peki, gerçek nedir?

Ülkemizin en yetkin hukukçularından olan eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk bu konuda özetle şöyle diyor:

★★★

“10 ülke büyükelçilerinin girişimi, diplomatik bakımdan, görev ve yetkileri dışında bir müdahale niteliği taşımakla birlikte, ortada Türkiye Devleti’nin çözmesi gereken bir insan hakları sorunu bulunmaktadır.

Kavala, avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuş, mahkeme insan hakkı ihlâli saptamasıyla Kavala’nın serbest bırakılmasına karar vermiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de “Tutuklu işadamı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın derhal tahliye edilmesini” istemiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre Türkiye, AİHM’nin verdiği bir kararın gereğini yerine getirmek durumundadır. Kavala en azından denetimli serbestlikten yararlanabilir, dava tutuksuz devam edebilir. Aynı söz, AİHM Büyük Dairesi’nde verilmiş tahliye kararı olduğu halde tutukluluğu devam eden Selahattin Demirtaş için de söylenebilir.

AİHM kararlarının gereğini yerine getirmek Türkiye’ye bir şey kaybettirmez, tersine insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti olduğunu göstermek fırsatını verir.

Aksi, takdirde 47 üyeli Avrupa Konseyi’nde Bakanlar Komitesi’nin önerisiyle Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınması söz konusu olabilir!”

★★★

“Önce hukuk” diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak, imzaladığımız uluslararası sözleşmelere uymaz, evrensel hukukun üstünlüğünü kabul etmezsek, dost-düşman herkes bizi “Hukuk özürlü bir ülke” olarak görür.

Sonra da, yabancılar gelsin, Türkiye’ye güvenip yatırım yapsın diye boş yere bekleriz!

TEBESSÜM

Kimlerle dost olunmaz?


Bir eski zaman bilgesi dost olunmaması gereken insan tiplerini şöyle sıralıyor:

- Cahil ile dost olma,

İlim bilmez, irfan bilmez,

Söz bilmez, üzülürsün!

- Saygısızla dost olma,

Usul bilmez, adap bilmez,

Doymak bilmez, üzülürsün!

- Açgözlü ile dost olma,

İkram bilmez, kural bilmez,

Doymak bilmez, üzülürsün!

GÜNÜN SÖZÜ


Evrensel hukukun işlemediği bir ülkenin itibarı ne kadar olur?