Maske dağıtımını bile becerememişlerdi...

Korona aşısında da ikmale kaldılar!

Şimdi Çin’den umutla aşı bekliyoruz... Ya gelmezse? Bunu düşünmek bile istemiyoruz. Çünkü Çin aşısının alternatifi yok!

Garip bir şekilde “Tek aşıya” bağlandık! Neden? Büyüklerimiz öyle istedi de ondan! Hikmetlerinden sual olunmaz!

Aslında halkın sağlığını göz göre göre tehlikeye attılar!

Aşı işlemleri başladı başlayacak ama kaç kişiye yapılacak ki?

İki hafta önce 3 milyon dozluk bir parti aşı geldi. Hepsi bu... Gerisi ne zaman gelecek belli değil!

3 milyon doz aşı ancak 1.5 milyon kişiye yeter... Oysa biz 83 milyonuz!

Aşıda her ülkenin gerisinde kaldık!

HHH

Salgın nedeniyle geçen yılın mart ayından bu yana toplam 40 gün sokağa çıkma yasağı uygulandı. Yasak nedeniyle köprülerden geçen olmadı... Fakat 5-6 müteahhidin keyfi gıcır... Çünkü geçilmeyen köprülerden (Hazine Garantili Ödeme nedeniyle) toplam 673 milyon lira geçiş ücreti aldılar.

Salgın yandaş müteahhitleri hiç etkilemedi! Fakat işçi, çiftçi, esnaf, herkes etkilendi.

Halk yokluk içinde, millet perişan...

Vatandaş pazarlardan çöpe atılmış sebzeleri topluyor.

83 milyon insan (Haksız Hazine Garantisi nedeniyle) 5-6 müteahhit için çalışmak zorunda bırakılıyor. Oysa müteahhitler de salgın şartlarından nasiplerini almalıydı! Hakkaniyet bunu gerektirirdi.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçince güya işler hızlanacak, ekonomimiz uçacak, sorunlarımız jet hızıyla çözümlenecekti!

Hani, nerede?

Uçmadık, yere çakıldık!

HHH

Hatırladıkça gülüyorum.

İnsanlarımız nasıl kolayca aldatılıyor?

Anayasa değişikliğinden önce ne demişlerdi?

“Bu ülke koalisyonlardan çok çekti. Bu anayasa ile koalisyonsuz bir Türkiye olacak.”

Koalisyonsuz Türkiye ha? Bu iddia hemen çöktü!

Eski koalisyon dönemlerinden beter bir koalisyon dönemi başladı. Adına “Cumhur İttifakı” ve “Millet İttifakı” filan dediler...

“Yeni anayasa ile prangalardan kurtulacağız. Ülkeye istikrar gelecek, koalisyonlara dönülmeyecek, güçlü yönetimler ortaya çıkacak” diye milleti kandırıp ülkeyi “Tek Adam Rejimi”ne teslim etmişlerdi.

Geldiğimiz nokta belli... Perişanlık!

“Batı bizi kıskanacak, Türk ekonomisi uçacak” iddiaları tamamen fos çıktı.

Uygulanan sistem, hesap sorulamayan, denetimden uzak, her şeye Tek Adam’ın karar verdiği, demokratik ülkelerde görülmeyen acayip bir sistem...

HHH

Türk ulusu böyle bir sistemi taşıyamıyor!

Türkiye bu tarz yönetimle gerisin geriye gider ve gidiyor!

Peki, çözüm ne?

Daha fazla batmamak için en kısa zamanda bu sistemden vazgeçip “Parlamenter Sistem”e dönmek gerekiyor.

Aksi halde toplum olarak çok acılar çeker, dipsiz bir kuyuda çırpınmaya devam ederiz!

Sonunda doğruluk kazanacak!


Sevgili okurlar... Kalemimizin yettiği kadar, karınca kararınca yazdığımız köşe yazılarıyla insanlarımızın dertlerini, çekilen sıkıntıları, ağır hayat şartlarını anlatmaya çalışıyoruz.

Her zaman halktan ve haklıdan yana olduk.

Sevenlerimiz çok ama “Kim bunlar yahu? Bunca yıldır nasıl yazıyorlar? Ülkeyi düzeltmek onlara mı kaldı?” diye öfkelerini ifade edenler de var.

Küfür ve hakaret olmadıkça her türlü eleştiriye açığız.

Biz nasıl herkesi eleştiriyorsak, herkes de bizi eleştirebilir. Ancak, terbiye sınırlarını aşmadan tabii ki!

Köşe yazarlığı öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Her gün değişik konular bulmak ve konulara yorum getirmek başlı başına zor bir olaydır!

HHH

Bugün muhterem basınımızın yüzde 90’ı iktidar yandaşlığı yaparak, okurları için değil, kendi çıkarları için çalışıyor!

İktidar yanlısı gazetelerde halkın çaresizliğini göremezsiniz.

Onlara göre her şey tozpembedir. Türk ekonomisi uçmaktadır!

Aslında bunların çoğu kendi yazdıklarına kendileri de inanmaz ama öyle yapmak zorundadırlar.

Emir büyük yerden gelmiştir! Hepsi de itaat etmek zorundadır.

Onlar için, emir demiri keser!

HHH

Yandaş basın sadece muhalefete muhalefet yapar. Sürekli CHP’ye yüklenirler...

“Ah şu CHP yok mu CHP, bütün kötülüklerin başı odur” diye işkembeden atarlar!

İktidarı eleştirmek akıllarının ucundan bile geçmez! Bu bakımdan başları rahattır. Haklarında soruşturma da dava da açılmaz, sırtları sıvanır ve iktidardan “Aferin” alırlar.

Muhalif basına gelince...

İktidarın şimşeklerini üzerlerine çekerler!

Vatandaşın sorunlarını yazarak iktidarın yanlışlarını dile getiren gazeteler ve yazarlar namlunun ucundadır! Akıl almaz güçlüklerle karşılaşırlar!

Düzgün ve dürüst köşe yazarları hep topun ağzındadır ama elbette ki bugünler de geçecek ve sonunda doğruluk kazanacaktır.

Mutlu bir vatandaş portresi!


Halkın sürekli olarak artan işsizlikten ve cepleri yakan pahalılıktan şikâyet ettiğini duyan devrin Başbakanı, durumu bizzat incelemek için tebdil kıyafetle sokağa çıkar, bir lokantaya girer.

Başköşede kılıksız bir adamın, görkemli bir sofra donattırıp, keyif yapmakta olduğunu görünce:

“İşte mutlu bir vatandaş... Herkes yoksul, herkes mutsuz diyenler yalan söylüyor” diyerek adamın karşısına oturur:

“Hayatından memnun musun hemşehrim?”

Adam:

“Çok memnunum” der “Hiçbir şikâyetim yok! Gördüğün gibi her akşam böyle mükellef bir sofra donatıyorum. Bir de rakı açıyorum yanına...”

“Kazancın ne kadar peki?”

“Valla işler çok iyi... Günde en az 500 lira kazanıyorum!”

“Peki, enflasyon artar, yeni zamlar gelirse kazancın ne kadar olur?”

“Belki 700 lira olur...”

“Ya her şeye her hafta zam yapılırsa?”

“O zaman 900 lira olur.”

“Ya her gün zam gelirse?”

“İşlerim daha da artar, günlük kazancım 1000 lirayı geçer!”

Bunları dinleyen Başbakan çok memnun bir şekilde:

“Güzeeel...” der “Senin işin ne hemşerim?”

Adam cevap verir:

“Ben mezarcıyım efendim!”

GÜNÜN SÖZÜ


Kulluktan kurtulamayan cahil toplumlar “En iyisini büyüklerimiz bilir!” derler