Çin’in egemenliği altındaki Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’ne yapılan ağır baskılar Amerika’da ve Avrupa’da bizden daha fazla ses getirdi!

Birkaç gün önce Avrupa Birliği, Uygur Türkleri’ne yönelik insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin’e karşı “yaptırım” kararı aldı.

Üst düzey dört Çinli yetkili ve bir şirket yaptırım listesine alındı.

Uygur Türkleri’nin haklarını gasp eden ve onlara baskı yapan söz konusu kişilerin Avrupa Birliği ülkelerine seyahat etmeleri engellenirken, bankalardaki varlıkları dondurulup, Avrupalı şirketlerle iş ilişkileri yürütmeleri de yasaklandı.

★★★

Batı ülkelerinin gazeteleri sık sık “Çin’in Uygur Türklerini ezdiğine dair” haberler yapıyor ama nedense Türk medyası bu insanlık dramı ile fazla ilgilenmiyor.

Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin, Türkiye’de 50 bin civarında eşi-dost-akrabası var. Bunlar fırsat bulup Çin’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Doğu Türkistanlılar...

Uygurlar, zaman zaman seslerini yükseltip, soykırıma uğradıklarını iddia ederek tüm dünyaya dertlerini anlatmak istiyorlar. Çin bundan çok rahatsız oluyor.

★★★

Hollanda’nın en etkili yayın organlarından olan “De Volkskrant” gazetesi ilginç bir haber yayınlayarak:

“Türkiye’deki 50 bin Uygur Türkü tuzağa mı düşürülecek?”

Ne demek oluyor bu “Tuzak” sözcüğü?

Gazete yorumunda şöyle diyor:

“Çin, Türkiye’deki 50 bin Uygur Türkü’nü izliyor. Uygurlar, akrabalık ve kültür bağı nedeniyle Türkiye’yi, ikinci vatan olarak kabul ediyor, Türkiye’de kendilerini güvende hissediyorlar.

Ne var ki, Türkiye ile Çin arasında hazırlanan bir anlaşmanın imzalanması halinde hepsi de perişan olacaklarını düşünüyor!

Sözü geçen bu anlaşma ‘Türkiye ile Çin arasında suçluların iadesi anlaşması!’

Türkiye’nin Çin’e taviz vermek mecburiyetinde kalabileceği düşüncesi Uygur Türkleri’ni korkutuyor.

Türkiye’deki Uygurlar “Suçluların geri verilme anlaşması imzalandığı zaman hayati endişeyle yeniden göç etmemiz gerekecek” diyorlar.

★★★

Batı medyası “Uygur Türkleri ölüme mi gönderilecek?” diye soruyor.

“Suçluların iadesi anlaşması” ile Türkiye’deki Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri Çin’e iade edilirlerse bu “Cinayet” olur. Çünkü Çin, idam cezalarının en çok uygulandığı ülkelerden biridir.

İdam cezası olan bir ülkeye (suçlu bile olsa) hiç kimse iade edilemez!

Ben, Türkiye’nin böyle bir zalimlik yapacağına kesinlikle inanmam.

Bize sığınan, hayatlarını bizim şeref ve namusumuza emanet eden Doğu Türkistanlı kardeşlerimize böyle bir gaddarlık yapmamız mümkün değildir.

Türk milletinin vicdanı öyle bir şeye razı olmaz ve bunu asla kabul etmez!

Peki, Türkiye ile Çin arasında “Suçluların iadesi anlaşması” neden hazırlanıyor ya da imzalanması düşünülüyor? Bu bir muamma! Bizimkiler Çin’e şirin mi görünmek istiyorlar, nedir, onu bilemiyorum!

Tok açın halinden anlamıyor!


Korona salgını ülkedeki tüm dengeleri altüst etti.

İşçi, çiftçi, esnaf, emekli, herkes ağlamaklı!

Bir, işçi ve memur maaşlarına yapılan sadaka gibi zamlara bakın, bir de arttırılan vergilerle, azan enflasyona, çarşı-pazardaki yükselen fiyatlara göz atın...

Arada uçurum var!

Ücret artışları kaşıkla, vergi ve her türlü ürüne zam kürekle yapılıyor!

Sonra da Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve onun gibi tuzu kuru olanlar:

“Yoksulluk Türkiye için sorun olmaktan çıktı!” diyor.

20 milyondan fazla açlık sınırında insanımız var... 40 milyon da yoksul!

İktidar yetkilileri bunu biliyor ama “Lâf olsun, torba dolsun!” diye boş boş konuşuyorlar!

Söylediklerine kendilerinin de inandıklarını sanmıyorum...

★★★

“İtibardan tasarruf olmaz” diyenler, kendi harcamalarına yüzde 28, köprülere yüzde 25 zam yapıyor, garibanlara ise yüzde 8...

İktidarın bazı vekilleri (Denizli milletvekili Şahin Tin gibiler)

“Vatandaş kuru ekmek yiyorsa aç değildir!” diye insanlarımızla âdeta dalga geçiyor!

Emeklilerin hali ayrı bir dram... Aldıkları ücretlerde insaf, adalet ve hakkaniyet yok!

“Yoksulluk Türkiye için sorun olmaktan çıktı” diyen bakanların “Vatandaş kuru ekmek yiyorsa aç değildir” diyen iktidar milletvekillerinin ülkeyi getirdikleri nokta bu işte...

Atalarımız güzel söylemiş: Tok açın halinden anlamıyor!

TEBESSÜM

Temel, küçük bir çocuğu evlat edinmeye karar vermiş...
Mutlaka yabancı, mutlaka bir İngiliz çocuğu olacakmış...
Ona, Alman, Fransız, İspanyol, Rus, birçok yabancı çocuk teklif etmişler...
“Hayır, boşuna uğraşmayın, mutlaka İngiliz olacak” diye tutturmuş...
Temel, ısrarla aramış taramış, sonunda henüz iki yaşında olan minik bir İngiliz çocuğunu evlat edinmiş...
Temel’in “İlle de İngiliz çocuğu olacak” diye tutturmasına şaşıran ve biraz da kızan arkadaşları:
“Yahu, sen nasıl bir herifsin böyle? Anasız babasız bunca Karadenizli çocuk varken, neden kalktın da bir İngiliz bebeği seçtin? Söylesene niye?” diye sormuşlar.
Temel “O büyüyünce bana İngilizce öğretsin diye...” demiş.

GÜNÜN SÖZÜ

Dünya siyasetinin özeti: Düzenbazlık, kötü niyet ve ikiyüzlülük!