Kahramanlık hikâyeleriyle, parlak sözlerle, ona-buna posta koymakla işler yürümüyor.

İktidar, eğer ülkemizin selamete çıkmasını istiyorsa “Hukukun üstünlüğü” kuralını kabul eder.

2019 yılında söz vermişlerdi... Hâkim ve savcılara “Coğrafi teminat” getirileceği açıklanarak:

“Kararların daha sağlıklı olması için hâkim ve savcılara coğrafi güvence getirerek, hem yargı teminatını güçlendireceğiz, hem de kararların hızlanmasını sağlayacağız” denilmişti...

Vaat edilen “coğrafi teminat” önemli bir güven sorununu çözecekti...

Hâkim ve savcıların, iktidarın hoşuna gitmeyen bir karar vermeleri halinde, herhangi bir zarara uğramamaları, ülkenin ücra köşelerine, istenmeyen mahrumiyet bölgelerine sürülmelerinin engellenmesi demekti bu teminat...

Yargı kararlarına ancak böyle güven sağlanabilirdi...

★★★

Demokratik hukuk devletinde yargı bağımsızlığı “olmazsa olmaz” bir şarttır.

Hâkim teminatı olmayan ülkeler çağ dışı kalmaya mahkûmdur.

Bugün Batı ülkeleri yargı bağımsızlığı sayesinde olağanüstü ilerlemeler sağlamış, bizim gibi ülkelere tur bindirmiştir.

Peki, AKP’nin “coğrafi teminat” vaadi ne oldu?

Aradan 2 yılı aşkın bir süre geçtiği halde iktidar bu sözünde durmadı. Her vaatlerinde olduğu gibi bunda da pek samimi olmadıkları ortaya çıktı.

Bugün yargı siyasetin baskısı altında...

Hâkimler Savcılar Kurulu’nun elindeki “tayin silahı” hâkimlerin ve savcıların tepesinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanıp duruyor.

★★★

Şu, kesin bir gerçektir:

“Adalet olmayan bir ülkenin iki yakası bir araya gelmez.”

Hz. Muhammed’in “Kâfirlerin iktidarı bile, eğer âdil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı, eğer adaletsiz ise mutlaka yok olur!” şeklindeki gerçekçi sözleri ünlüdür.

Türkiye’de yargıya güvenin yüzde 38’e düştüğü bir süre önce bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından açıklanmıştır.

Yabancı ülkelerde Türkiye’nin hukuk düzenine güvenen yok. Dünya hukuk endekslerinde maalesef son sıralarda, yani güvenilmez ülkeler arasında yer alıyoruz.

Bu nedenle Türkiye’ye yabancı yatırımcı gelmez oldu. Elin oğlu parasını güvende hissetmezse nasıl gelsin ki?

★★★

Bizde elbette ki düzgün, dürüst hâkimler var. Fakat “Hâkim teminatı” yok!

Bu yüzden yargının önemli bir bölümü, iktidarı kızdırıp oraya-buraya sürülmekten endişe ettiği için bağımsız ve tarafsız karar vermekte güçlük çekiyor.

Ülkemizin esenliğini istiyorsak, ilk yapılacak iş “Hâkim güvencesi”ni getirmek olmalıdır.

Kendisini güvende hisseden hâkimler ancak o zaman çeşitli baskılara göğüs germe cesaretini bularak adaleti tesis edebilirler...

★★★

Ülkemiz, yargı bağımsızlığında 50-60 yıl önce çok daha iyi bir düzeydeydi. 1960-1970’li yıllarda, iktidarın beğenmediği kararları veren hâkimler görevden alınamazlar, başka yerlere sürülemezlerdi...

Bugün geçmiş yıllardan çok daha gerideyiz.

Kısacası; eller Ay’a, biz yaya!

★★★

Bir Metin Feyzioğlu vardı... Adını duyan herkes saygı duyardı...                                Hukuk alanında çok parlak bir isimdi...

Fakat... Her sözüne, her görüşüne önem verdiğimiz o hukuk adamı da diğer bazı hukukçular gibi iktidarın yörüngesine girip, sarayın çevresinde dönmeye başlayınca, güvendiğimiz dağlara karlar yağdığını anladık.

Yıllarca yargı bağımsızlığını savunan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu artık yargı bağımsızlığından söz etmiyor, iktidarın dümen suyunda durumu idare etmeye çalışıyor.

Yargı bağımsızlığı, adalete güvenin birinci şartıdır, teminatıdır.

Eski yıllarda çok takdir ettiğimiz Feyzioğlu, mücadele etmekten vazgeçmiş, havlu atmış olacak ki artık söylemlerini iktidardan yana değiştirdi.

Bence kendine de ülkeye de yazık etti... Işıldayan bir umut söndü!


TEBESSÜM

Kurnazlığın böylesi...


Adam, randevu evinin kapısını çalar:

“Merhaba, ben Bayan Raşel ile görüşmek istiyorum.”

Adamı içeri alırlar. Bir süre sonra güzel bir kadın merdivenlerden inip gelir:

“Beni aramışsınız.”

“Evet, bu gece sizinle beraber olmak istiyorum.”

“Hay hay! Fakat benim tarifem hayli pahalıdır. 1000 dolar!”

“Paranın önemi yok... Sizinle beraber olmak istiyorum!”

Beraberce yukarı çıkıp güzelce eğlenirler.

Ertesi gün adam yine randevuevine gelir:

“Bayan Raşel ile görüşmek istiyorum...”

Genç kadın gelir:

“Yine mi sen?”

“Evet ben... Fiyatı da biliyorum. Haydi yukarı çıkalım” der. O gece de beraber geçer.

Üçüncü gün de aynı şey tekrarlanınca genç kadın merakla sorar:

“Bana bu kadar ilgi göstermen güzel ama anlayamıyorum. Üç gece üst üste 1000 dolardan toplam 3000 dolar ödedin. Nerelisin sen?”

“Tel Avivliyim... İsrail’den geldim.”

“Aaa, İsrail mi? Benim ablam da İsrail’de yaşıyor...”

“Biliyorum, ablan sana, benim vasıtamla 3000 dolar yollamıştı da... Sana onu takdim ettim!” 

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan vücudu için jimnastik neyse, akıl için de okumak odur!