Organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle geçmişte hüküm giyen, halen yurt dışında yaşayan Sedat Peker, Mehmet Ağar’ın Bodrum Marina’ya tehditle el koyduğunu öne sürmüştü.  Bu iddiaya karşın Ağar, SÖZCÜ’ye, “Madem tehditle el koydum, bu kişinin (Mübariz Gurbanoğlu) tehdit davası açması gerekirdi” demişti.

Bir dönem muhalefeti hedef alan ve iktidara yakınlığını açıklamalarıyla ortaya koyan Sedat Peker, yasal yollarla, yani hiçbir engelle karşılaşmadan yurt dışına çıkmıştı. Yürütülen soruşturma kapsamında, aile mahremiyeti dikkate alınmadı. Peker, eşinin odasında erkek polisler girmesini eleştiriyor. İddiası doğruysa, Peker haklıdır. Bütün olaylarda yatak odasına kadın polis aramaya katılırken, çocukların bulunduğu odaya silahlı girilmezken, Peker’in evi için farklı bir uygulama yapılmamalıydı.

ORGANİZE ÖRGÜTLER

Organize suç örgütleri yalnız ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de faaliyette. Bölgesel, yerel düzeyde faaliyet gösterenler gruplar saymakla bitmiyor. Nedim Şener’in ve Tolga Şardan’ın  gündeme getirdiği yazıya göre 881 organize suç örgütünde 13 bin 691 eleman bulunuyor.

Suç örgütlerinin amacı çıkar sağlamaktır. Ortamı uygun bulunca paylaşım savaşı da yaşanıyor, yeni gruplar halkaya ekleniyor. Mücadele boşluk kaldırmıyor. İçişleri Bakanlığı’ndan organize suç örgütleriyle ilgili bilgi almamız ise hiç mümkün olmuyor. Basına yardımcı olması gereken görevliler, bırakın bilgi vermeyi, gazetecilerin telefonlarına cevap verme gereği bile duymuyor.

Bakan, muhalefet partilerinin liderlerini, bazı gazeteleri hedef gösteriyor. Ama onu da hedef gösterenler oluyor. Hiçbir dönemde, organize suç örgütü liderleri, iktidarda bulunanların aleyhine açıklama yapmazdı, buna cesaret edemezdi. Şimdi İçişleri Bakanı ile ilgili iddialar gündeme getirildi. Bakan boş durur mu o da muhalefete ve bazı gazetelere yüklendi. Gelinen nokta ülkemiz adına üzücü bir durum. Suç örgütlerinin siyasileri, siyasilerin basını tehdit etmediği, saygısızlığın son erdiği günlerin gelmesini diliyoruz.

AĞAR’IN SÖZLERİ

Eski İçişleri, Adalet Bakanı Mehmet Ağar’ın, Bodrum Yalıkavak Marinası’na “çöktüğü”, tehditle Mübariz Gurbanoğlu’nun hissesinin el değiştirmesinde etkili olduğu, Sedat Peker tarafından gündeme getirildi. İddialara karşı, Mehmet Ağar da SÖZCÜ’nün sorusu üzerine şunları söylemişti:

“Ben alnı açık gezerim. Böyle olduğumu devlet de millet de bilir. Benden, ehli namus olan, ehli vatan olan kimse şikayetçi olmaz. Ama son dönemlerde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), PKK siteleri  marina ve benimle ilgili yalan haberler üretiyor. Bunlar karşılık bulmuyordu. Şimdi farklı taktikler uygulanıyor. Beni gündeme getirmelerinin asıl nedeni de bizi buradan uzaklaştırmak. Bizi buradan uzaklaştırınca yapılacak olan da belli: Buraya mafya çökecek. Bugün eğer mafya buraya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır.”

GÖNLÜNÜ KIRDIKLARIM

Ağar, yazımdan sonra bana teşekkür etti. Ancak, sözleri de  tartışma konusu oldu. Ağar sözlerine dün açıklık getirme gereği duydu ve şöyle dedi:

“Olayın haksızlığı karşısında sürçi lisan etmişim. Devlet her şeye hakimdir. Hukuk ve adalet nizamını sağlamada kudret sahibidir. Devletin olduğu yerde hiçbir mafya düzeni hakim olamaz. Bugün de devlet bu kudrete fazlasıyla sahiptir. Gönlünü kırdığım bütün meslektaşlarımdan  özür dilerim.”

Marinada profesyonel yönetici olarak görev yaptığını belirten Ağar, “Türkiye ve Azerbaycan kardeşliğinin daha da pekişmesi için marina sahiplerinin ricası üzerine kabul ettim. Daha önce, özel sektörden gelen yönetim kurulu üyeliklerinin hiçbirini kabul etmedim. Buradaki amacım, Türk turizminin nadide bir mücevherine katkıda bulunmak ve gönülden inandığım Türk-Azerbaycan kardeşliğinin pekişmesine katkıda bulunmaktır” dedi.

Keşke bu ülkede saygısızlıklar son bulsa, herkes görevini yerine getirse, bu kirlilikler olmayacak.

İmamoğlu dosyası henüz kapanmadı


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında elini arkadan bağlaması ve Diyarbakır’da eski HDP’li iki belediye başkanıyla bir araya gelmesi üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

İçişleri Bakanı, kanunda suç sayılmayan bu suçlamalar için soruşturma izni vermedi. Ama, dosya da henüz kapanmadı. Devlet Memurları ve Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 9. Maddesi’ne göre, soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı Cumhuriyet Başsavcılığı veya şikayetçinin, kararın kendilerine tebliğinden itibaren 10 gün içinde Danıştay 1’inci Daire’ye itiraz hakları var.

İtiraz doğrudan Danıştay’a yapılabileceği gibi İçişleri Bakanlığı yolu ile de Danıştay’a yapılabilir. Şu aşamada Başsavcılık ve şikayet eden ile İçişleri Bakanlığı’ndan başka durumdan kimsenin bilgisi olamaz. Çünkü bakanın ne yapacağı belli olmaz.


Polis niçin etek giydiriyordu


“Babalar Dünyası”nın kendine özgü geleneklerine karşın, polisin de onlara karşı uyguladığı bazı taktikler vardı. Bir dönem polisin onlara yaptığını, şimdi “Baba”lar kendilerine ihanet edenlere ya da haraca bağlamak istedikleri iş adamlarına karşı kullanıyor.

Yine adettendir, bir ile emniyet müdürü olarak atanan kişi, bir şekilde “Baba” olarak bilinen kişiyi gözaltına aldırır, onu uyarır. Güçlü emniyet müdürlerinin yaptığı ise “Ben geliyorum, şehri terk etsin” mesajı oluyordu. Bu mesajı alan “Baba”nın, bulunduğu kenti terk ettiği de bir gerçekti. Ama tüm baskılara, kötü muameleye karşın etek giymeyen “Baba”lar olduğu da anlatılır. Onların bazıları hayatta.

AHLAK BÜROSUNA

Organize Şube kurulmadan önce “Baba”lar ya da onun adamları Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi’nin Gasp, Cinayet bürolarına değil, özellikle Ahlak Bürosu nezaretine atılırlardı. Orada travestiler de bulunurdu. Gelen kişiye travestinin sarılması, öpmeye çalışması söylenir, onlar da bunu yerine getirirdi. Böylece, “Baba”ya itibar suikastı yapılmaya başlanır, bunun görüntüleri de alınırdı.

En ağırı, “Baba”ya etek giydirilmesiydi. Baskıyla ona etek giydirilir, bazen de dansöz kıyafeti bulunur, o kıyafetle “Baba”nın babalığını çizerlerdi. Bununla kalsa hadi neyse, daha beteri de var. Dansöz kıyafetiyle fotoğrafları çekiliyordu. Onu aşağılamak için Emniyet’in odalarını paspas yaptırmak da vardı. Çekilen fotoğraflar başkasının eline geçmesin diye müdürün odasında saklanıyordu.

“Baba” bırakılırken, kendisine sıkı sıkıya; “Bak, en küçük bir olaya karışırsan bunu basına servis ederiz” deniliyordu. Belli çevreleri titreten “Baba”nın kadın elbisesi giymiş ya da dansöz kıyafetli olarak fotoğrafının yayımlandığını bir düşünün...

“BABAANNE YAPTIK”

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’nin efsane başkanlarından rahmetli Atilla Aytek, en büyük “Babalar Operasyonu”nu yapmıştı. Dönemin ne kadar ünlü “Baba”sı varsa hemen hepsi gözaltındaydı. Konur Sokak’ta bulunan daireye gidip operasyonla ilgili bilgi alırken, ilk sözü şu olmuştu:

-Baba, mama kalmadı. Biz bütün babaları “Babaanne” yaptık.

“Babalar Dünyası”nı yakından tanıyan emekli bir emniyet müdürü bugün gelinen noktayı şöyle anlattı:

“Babalara etek giydirip fotoğrafları çektirilirdi ama bunlar asla basına servis edilmez, sadece gerektiği zaman edileceği söylenirdi. O korku onlara yetiyordu. Kabadayılık ile bugünkü ‘Babalık’ çok farklı. Kabadayı geçinenlerin hepsi iş adamı oldular. Siyasetçilerle kol kola olanlar var. Devletin ağırlığı olmalı ve isimleri organize suç örgütüyle birlikte anılan kişilerle kol kola görüntü verilmemeli. Bu durumda Polis, onlara operasyon yapamaz.

Şunu da gördük, muhalefet partisi liderlerinin aleyhine ‘Baba’ konuştuğu zaman sesini çıkarmayanlar, şimdi kendi aleyhine konuşulunca harekete geçtiler. Mitingler yaparken bunlar suç örgütü lideri değil miydi? Böyle çifte standart olmamalı. Düne kadar devletin desteğini alanlar, gelişen olaylar nedeniyle dışlanınca, bu dışlanmayı hazmedemiyor. Konuşmaları da iyi oluyor. En azından toplum bazı konularda bilgilenmiş oluyor. Önemli olan bu iddiaların araştırılmasıdır. Araştırma yapılmazsa bu konular gündemden hiç düşmez.”

BİR ETEK HİKAYESİ

“Baba”, aleyhine konuşan bir akrabası hakkında “Etek giydirin, kendisini vursun” mesajı gönderiyor. Devamını, İzmir’de bir Ağır Ceza Mahkemesi duruşma tutanağından aktaralım:

“O kişiyi yakaladılar, bir eve götürdüler. Babanın istediği gibi pembe etek alıp giydirdiler. Kendisini vurmasını istiyorlardı. Görüntülerde birisi tabancayı uzatıyor, diğerleri, ‘Hadi vur kendini. Şerefsiz, alçak bir adam olduğunu söyle’ diyorlardı. Birisi tabancasını uzatıyor, ‘Hadi hakkını ver’ diyordu. Genç, tabancayı aldı, bacağına sıktı. Elebaşı ‘Tamam, hakkını verdin’ deyip hastaneye götürdü.”

Aslında, o baba, ilk kez birisine etek giydirilmesini istemişti. Daha önce yanlış yapan için talimatı “Kendi kendini vursun!” oluyordu. Ama bu kez aleyhinde konuşan kişiye hem etek giydirilmiş, hem de kendisini vurdurtmuştu. Etekli görüntülerini birkaç gün sonra internette görmüştü. Bu olayla ilgili dokuz kişi gözaltına alınmıştı.

PARALARI KİM ÖDÜYOR?

Emniyet ve jandarma, gümrük muhafaza geçen yıl 158 bin uyuşturucu operasyonu yaptı. 229.156 kişi gözaltına alındı, 23.693 kişi tutuklandı, 87 ton esrar ele geçirildi. İçişleri Bakanlığı’nın basına yardımcı olması gereken birimi basın görevlilerinden bu bilgileri bile alamadığımızdan bakanın da bilgisi olmalı.

Yurt dışından satın alınan bir malın bedeli ya satıcının ülkesinin liman tesliminde (FOB) ya da varış yerinde yani alıcının malı teslim aldığı ülke limanında (CİİF) ödenir. Son dönemlerde varış ülkesi Türkiye olan önemli miktarda kokain gemilerde yakalandı. Peki bu kokainin parasını ülkemizde kim ya da kimler ödüyor. Bunun da aydınlatılması gerekiyor.

Bu kadar parayı kimler nasıl ödüyor?