Avrupa hayali ile yanıp tutuşan vatandaşlar, bakın neler yapıyorlar...

En çok kullanılan ve en bilinen yol sahte evlilik yöntemiydi.

Almanlar, aynı kadının tüm köyle evlenip boşanarak tüm köyünü Almanya’ya taşıdığını anlaması ile bu yola sıkı denetim geldi.

Alman memur gelini yan odaya çekerek, “Söyle bakalım eşinin donu hangi renk, eşin hangi pozisyondan hoşlanır?’’ gibi sorular sormaya başladı.

Yan odada durumdan habersiz Avrupa hayali kuran çakma damada aynı soru sorulunca iş ortaya çıkıyordu.

Sonra, bunun önünü kesmek için gelin veya damat adaylarına Almanca dil sınavını geçme şartı getirdiler. Böylece Türk’e çakma evlilik yolu kapanmış oldu...

Sonra bizimkiler birden bire spora merek saldı. Avrupa’da maçları olan Türk takımlarının taraftar kafilesine sızıp, stadyuma gitmeden soluğu başka yerde alıyorlardı.

Beşiktaş’ı Saraybosna’ya götüren uçaktaki taraftarlardan 19 tanesi Beşiktaş kalecisinin ismini bilemeyince durum anlaşılmıştı. Bu durum ilk değildi. Yine bir Avrupa ülkesine giden taraftar uçağı Türkiye’ye boş dönmüştü.

Bu yol da anlaşılınca, bizimkiler yeni bir yol icat etti. Sanatçı kafilesi! Nede olsa Avrupa sanata ve sanatçıya saygılıydı. Kahramanmaraş’ın bir ilçesinden Frankfurt havalimanına inen uçaktaki sanatçı kafilesi Alman Polisi’nin dikkatini çekmişti. Tipler pek sanatçıya benzemiyordu. Kimi eline keman, kimi klarnet almıştı. Kimi davul, kimi zurna... Polis, çalın ulan! Deyince olan oldu. Davul ve zurnayı çalan dışında hepsi çakmaydı. Gruptaki tek kadın ise, oynamaya başladı. Davulcu, zurnacı ve dansçı durumu biraz kurtarmıştı, ama diğerleri yakayı ele vermişti.

Sonra Avrupa’nın eşcinsellere karşı hoş görülü olduğunu duyan ilticacı takımı bu yola da başvurmaya başladı. 1 Ağustos 2001’de Almanya’da eşcinsel evlilik yasası çıkar çıkmaz ikisi kadın 10 Türk Köln evlendirme dairesine başvurdu. Başvuranların, eşcinsel değil, PKK’dan ilticası kabul edilmeyenler olduğu kısa sürede anlaşıldı.

Almanlar durumu çok inceliyordu ve Türkler konusunda tecrübe sahibi olmuşlardı. Bu durumun üstesinden gelmek için Hollanda makamları önünde “Yıldırım nikah’’ başvuruşunsa bulunan iki pala bıyıklı Türk’e evlendirme memuru, “Öpüşmezseniz nikahı kıymam’’ deyince, parayı vermiş olan ilticacı, “Beş bin Euro verdim, bir kere öpecem’’ deyip can havliyle diğer palaya sarılmıştı.

Olay Avrupa tarafından çakılmaya başlanmıştı. Çünkü kanun çıkar çıkmaz başvuranların büyük çoğunluğu yabancı delikanlılar olmuştu. İngiltere makamları,“Eşcinsel olduğunuzu ispatlayın öyleyse” deyince, 2013 yılında İngiltere Parlamentosu İçişleri Komisyonunda, eşcinsellere yönelik ispat istemeyin diye çok sert tartışmalar çıktı. Konu yargıya taşındı. Bu tür taleplerin BM Mülteci sözleşmesine aykırı olduğu gerekçesiyle  mahkeme kararları bozuldu.

Rheinland Pfalz Eyaleti’ne bağlı küçük bir kasabada yıllardır iltica başvurusu defalarca reddedilen bir Türk vatandaşı, yabancılar dairesinin başına bela olmuştu.

Çünkü adam tecrübeliydi. Kanunu belki en az memur kadar iyi biliyordu. Yakalanınca üzerinde fazla para olmamalıydı. Çünkü üzerinde para bulunursa, polis geri dönüş uçak biletini bu paradan alıyordu. Bu hatayı bir kez yapmıştı. Bundan sonra ölse 20 Euro’dan fazla para taşımaz hale gelmişti.

Tam yedi defa deport edilen Türk’ün tüm uçak masraflarını Almanlar karşılıyordu.

Polislerin harcırahları da cabası. Adam son deporttan iki hafta sonra yine yakalanıp yabancılar polisindeki aynı memurun önüne getirilince, memur düşüp bayılacaktı. Zar zor kendine geldi, “Bak Türko. Senin son defa deport ediyorum. Senin deport masraflarını ödemekten bıktım. Eğer 10 gün içinde tekrar bana gelirsen sana oturma izni vereceğim’’ dedi. Bizimki bunu kabul etti. Üçüncü gün, “Hallo, ben geldim’’ deyince memur sözünü tuttu. Adam oturumu aldı.

Suriyeliler şişme bot ile, tır dorsesiyle yol ararken, bizimkiler, halk dansçısı, sanatçı, taraftar, çakma evlilik, tellak, aşçı yollarını denerken, en son gri pasaport yöntemini buldu. Dur bakalım daha neler çıkacak...