Bir albay ve binbaşı, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast yapacağı iddiasıyla 19 Aralık 2009’da gözaltına alınmış, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’na, 26 Ocak 2010’da 5 savcı polislerle birlikte baskın yapmıştı. Neyse ki Seferberlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık gibi değerli bir komutan vardı. Mahkeme kararı olmadan binaya sokmadı.

Genelkurmay Başkanlığında görevli askeri savcılar da, Devletin çok gizli belgelerinin bulunduğu 11 ve 16 numaralı “Kozmik Odalar”da arama yapılamayacağını söyledi. Savcı Mustafa Bilgili, aynı gece mahkemeden, söz konusu odalarda hakim tarafından arama yapılmasını talep etti. 11. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Kadir Kayan, (Önce Yargıtay üyesi yapıldı, FETÖ’den firari durumda) 26 Aralık 2009 gece yarısından sonra yeni bir arama kararı çıkartarak Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığına arama yapmak üzere geldi.

 “GİZLENECEK NEYİNİZ VAR?”

Selahattin Paşa direniyor, hakim ve savcılar direniyordu. Kadir Kayan’ı, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, makamına davet etti. Kapılar, pencereler mühürlendikten sonra Başbuğ’a gidildi. Başbuğ, Başbakanla görüştükten sonra 11 ve 16 numaralı odaya girilip girilmeyeceğine karar verilmesini istedi. 26 Aralık 2009’da, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı görüştü. Başbakan, “Gizlenecek neyiniz var ki” deyip kapıların açılmasını istedi. Yani, kozmik odaya dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla girilmesine izin verildi.

Hakim Kadir Kayan, 27 Aralık 2009 tarihinden başlayarak odalarda 25 gün inceleme yaptı. Hakim, odalarda bulunan hard disk ile 22 adet belgenin savcılığa teslim edilmesine yönelik kararına Genelkurmay Başkanlığınca itiraz edildi. Yani, bunların Genelkurmay dışına çıkarılması sakıncalı bulundu. Dava açılması durumunda mahkeme heyetince incelenmek üzere hard diskin Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülecek bir yerde, belgelerin ise 16 numaralı Kozmik Odada kasa içinde kilitli ve mühürlü olarak muhafazasına karar verildi. Çok gizli bilgilerin yer aldığı hard disk, Genelkurmay Başkanlığı Karargah Destek Grup Komutanı odasında çelik kasaya konuldu.

KARAR VERENLER

Aradan 3 yıl geçmesine rağmen iddianame hazırlanmıyordu. Sonunda, Savcı Mustafa Bilgili, (FETÖ’den 17 yıl hapis cezasına çarptırıldı, halen cezaevinde) 25 Şubat 2013’de, Ankara’da 2 No.lu hakimliğe müzekkere yazdı, kilitli kasaya konulan imaj hard disklere el konulması, çözülerek metin haline getirilmesine karar verilmesini istedi. Hakim Nihal Uslu (FETÖ’den yargılandı, 14 yıl hapis cezası aldı, halen firarda) savcının talebini kabul etti. İddianame hazırlanarak kovuşturma safhasına geçilmemesine, savcının inceleme yetkisi olmamasına  rağmen, hakim Nihal Uslu tarafından alınan bu karara, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in itirazda bulunmamasını, CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, soru önergesinde; Necdet Özel, anlaşılmaz bir şekilde bu karara itiraz etmemiş, çok gizli bilgilerin bulunduğu hard disk 16 Mart 2013 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı adli müşaviri Albay Muharrem Köse (15 Temmuz sonrası TSK dan ihraç edilmiş, yargılama sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmış, halen cezaevinde) tarafından savcıya teslim edilmiş.

Aynı savcı, Genelkurmay Başkanlığının hard diske el konulmasına itiraz etmemesinden cesaret aldı. 13 Eylül 2013’de, Özel Yetkili 3 No.lu hakimliğine müzekkere yazdı, “Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının birinci katında bulunan 16 numaralı odada bulunan belgelerde, bilgisayar ve bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, suçta delil olarak kullanılabilecek eşyalara el konulmasına ve inceleme yapılmasına” karar verilmesini istedi.

ÖZEL, İTİRAZ ETMEDİ

Hakim Halil İbrahim Kütük (15 Temmuz sonrası yargılandı, 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Halen cezaevinde) savcının talebini kabul etti. Soruşturma safhasında, savcının inceleme yetkisi olmamasına rağmen, Hakim Halil İbrahim Kütük tarafından alınan bu karara dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, zamanında hard diskin teslim edilmesi kararında olduğu gibi anlaşılmaz bir şekilde yine itiraz etmedi.

CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından cevaplandırılması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergede, “Daha önce Savcı Mustafa Bilgili’ye teslim edilmeyen çok gizli belgeler, 2013 yılında tamamen kanunsuz bir şekilde dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel tarafından bu savcıya teslim edildi” diyor ve şu soruları yönetiyor:

İŞTE SORULAR

1- Savcı tarafından el konulan bilgi ve belgelerin akıbeti ne durumdadır? FETÖ’cü savcı tarafından kanunsuz ve resmi kayıt olmadan dönemin TÜBİTAK çalışanları bilirkişilere çoğalttırılan, kaç adet ve nerede olduğu bilinmeyen içinde çok gizli bilgilerin bulunduğu hard diskin akıbeti nedir?

2- Firarda oldukları bilinen bilirkişiler Ünal Tatar, Ebubekir Yalçınkaya, Burak Akoğuz, Süheyl Mustafa Keskin ve Yakup Korkmaz hakkında ne gibi işlemler yapılmıştır? Akıbetleri nedir?

3-  Savcı Mustafa Bilgili’ye 2010 yılında teslim etmeyen dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a rağmen, 2013 yılında bu bilgi ve belgelerin kanunsuz bir şekilde savcıya teslim edilmesine yönelik mahkeme kararlarına itiraz etmeyerek kendi elleri ile FETÖ’cü savcıya teslim eden dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Yapıldıysa sonuç ne olmuştur? Yapılmadıysa gerekçesi nedir?”

Orgeneral Necdet Özel’in 2011-2015 dönemi gerçekten zor bir dönemdi. Fuat Oktay’dan önce Necdet Paşa’nın iddialara vereceği cevap olaya önemli ölçüde ışık tutacaktır.


HDP’nin kapatılacağını mı sanıyorsunuz?


2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle “partisinin kapatılmasına neden olan milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşürüleceği” hükmü Anayasa’dan çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yapısı da değiştirildi.

Bir hatırlatma yapalım: 2003 yılında, hakkında kapatma davası açılan DEHAP, dava devam ederken 2005 yılında genel kurulunu topladı ve kapanma kararı aldı. 2010 yılı Anayasa değişikliği ile yeniden yapılandırılan AYM, önündeki bu dosyadan hareketle Siyasi Partiler Yasası’nın (SPY) 108’nci maddesinin Anayasa’ya uygun olup olmadığını ele aldı ve bu maddeyi iptal etti. Kapanmış olan DEHAP hakkında davaya devam edilmesini sağlayacak bir düzenleme olmadığı gerekçesi bu parti hakkındaki davayı  düşürdü.

DEĞİŞİKLİKTEN ÖNCE

AYM’nin karar tarihinde, DEHAP’la aynı çizgideki BDP faaliyetteydi. DEHAP zaten faal olmadığı için iptal ve düşme kararlarının sonuçları üzerinde çok fazla durulmadı. Bu tarihten sonra herhangi bir partiye kapatma davası da açılmadı, bir kapatma davası da gündeme gelmediği gibi, iptal ve düşme kararlarının sonuçları da hukuk ve siyaset dünyasında yeterince tartışılmadı.

SPY’nin 108 inci maddesi “Bir siyasi partinin kapatılması için dava açıldıktan sonra o partinin yetkili organı tarafından verilen kapanma kararı, Anayasa Mahkemesi’nde açılmış bulunan kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi halinde doğacak hukuksal sonuçlara hükmedilmesine engel değildir” deniliyordu. Bu düzenleme ile güdülen amaç; hakkında kapatma davası açılan partinin, dava sırasında genel kurulunu toplayıp kapanma kararı alması durumunda, olası yaptırımlardan kurtulmamasını, kapatma davasının düşürülmemesini, partinin kendi hakkındaki davayı sonuçsuz bırakmasının önüne geçilmesiydi.

AYNI İSİMLE KURULABİLİR

Kapatma kararının hukuksal sonuçları Anayasa’da ve SPY’de, “kapatılan partilerin bir başka ad altında kurulamayacağı, kapatmaya neden olan kişilerle ilgili yasada sayılan belirli siyasi hakların belirli süre ile kullanılmayacağı, yine kapatılan partilerin isim, amblem, rumuz, rozet veya benzeri işaretlerinin bir başka parti tarafından kullanılamayacağı, kapatılan partilerin devamı olunduğu beyan ve iddiasında da bulunulamayacağı, kapatılan partilerin mallarının Hazine’ye kalacağı” olarak sayılıyor.

“Kapatma” kararının hukuksal sonuçları olmasına rağmen, “Kapanma” kararı durumunda ise bu kararı alan parti, daha sonra hatta aynı gün, aynı veya başka adla, hatta aynı tüzükle, programla, aynı kişilerle, aynı kişinin genel başkanlığında, aynı rumuz, rozet veya amblemi de esas alarak tekrar kurulabiliyor.

Yeni kurulan parti, “yeni bir tüzel kişilik olduğundan”, ancak ve ancak kuruluşu sonrasındaki eylemlerinden sorumlu olacağından, kuruluşu öncesindeki olaylardan da hukuksal olarak sorumlu tutulamıyor.

DAVA AÇILMIŞSA

Yargıtay Onursal Cumhureyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, sohbetimizde, HDP’nin kapatılmasına ilişkin sözleri “Boş laf” olarak niteledi, “Çünkü, Türkiye’de bir siyasi partinin, Anayasamızda belirtilen eylemlerin odağı olarak kabul edilse, kapatılması için dava açılsa bile kapatılmasına imkan yok. Parti yönetimi,  partisini fesheder ve aynı isimle kurabilir. Yani açılmış olan bir kapatma davasını sonuçlandırma imkanı yok” dedi.

HDP’nin kapatılması için dava açılsa bile neler olabileceğini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda uzun dönem Siyasi Partiler Masası’nda görev yapan Ömer Faruk Eminağaoğlu da bize şöyle anlattı:

“Mevcut mevzuata göre, hakkında kapatma davası açılan bir parti, bu davadaki kararı beklemek yerine, Anayasa Mahkemesi’ne gidip savunma dilekçesi vermek ya da dava ile uğraşmamak için partinin genel kurulunu toplayıp, kendisi kapanma kararı aldığında, o kapanma kararı bir onaya bağlı olmadığından, parti tüzel kişiliği de sona erecektir.

11 YILDIR BEKLİYOR

Kapanan partinin  tüzük ve programın virgülüne bile dokunmadan, hatta kapanan o partinin adıyla yeni bir parti kuruluşu için İçişleri Bakanlığı’na gerekli evrakı verdikleri anda, (tüzel kişilik onaya bağlı kazanılmadığından) yeni parti tüzel kişilik kazanmış olacak, hukuken hiçbir yaptırım uygulanmadan kaldığı yerden yoluna devam edecektir.

Peki açılmış dava ne olacak? AYM’nin 2010 yılında verdiği iptal kararı ve bu iptal kararı sonrasında da yeni bir düzenleme yapılmadığından, dava bir önceki parti hakkında olduğundan, o parti de kendi hakkında ‘kapanma’ kararı verdiğinden, DEHAP örneğindeki gibi AYM tek seçenek olarak o davada düşme kararı verecektir.”

Parti kapatmayla ilgili 11 yıldır yasal düzenleme yapılmadı. Şimdi yapılanlar yapay tartışmadan başka bir anlam taşımıyor. “HDP hakkında inceleme başlatıldı”, “HDP kapatılacak” deniliyor ama işin bu yanı hep göz ardı ediliyor. Biz sadece hatırlattık.