Malatya’nın Yeşilyurt İlçesi’nde, belediye meclisi kararıyla yurt dışına gönderilenler, devleti tuşa getirdi, hizmet pasaportu verilip gönderilen kişiler bir daha yurda dönmedi. Bir yerde, kamu kuruluşları kullanılarak kapağı yurt dışına attılar. Bu olayın, öyle sanıldığı gibi bir ilçe ile sınırlı olmadığı anlaşıldı.

Birkaç ay önce bir okurumuz bana gönderdiği iletide, Ankara’nın bir ilçesinde belediye meclisi kararıyla 50’ye yakın kişinin yurt dışına gönderileceğini bildirdi. Belediye başkanını aradım, “Doğru” dedi. Masrafların kim tarafından karşılanacağını sorduğumda, yurt dışındaki dernek olduğunu söyledi. Olay ortaya çıkınca, onun da bu planın bir parçası olduğu anlaşılıyor.

SİSTEM ŞÖYLE İŞLİYOR

Almanya’ya dernek üzerinden götürülüp bir daha gelmeyenlerin sayısının öyle az olmadığı, bu uygulamanın birkaç yıldır devam ettiği anlaşılıyor. Bitlis’te yaşayan, şahsen de tanıdığım okurumuz, dün bazı belgeler gönderdi. Belgeleri inceleyince dedim ki meğer Almanya’da, Türkiye’de ne hayırsever dernekler varmış da haberimiz yokmuş!

Tam anlamıyla bir sektör haline gelen sistemin nasıl işlediğini şöyle anlattı: Bir dernek çıkıyor, yurt dışına 50 kişi göndereceğini duyuruyor. Örgütlü çalışıldığı için başka illerden de yurt dışına gideceklerin kayıtları yaptırılıyor. Yurt dışına gitmek isteyenlerden 10-12 bin Euro alınıyor. Seminer, eğitim, bilgi-görgü artırma gibi gerekçelerle Türkiye’deki dernek, yurt dışındaki bir derneğin davetlisi olarak gitmek istediklerini belirtip ilgili makama başvuruyor. Örneğin, engellilerle ilgili “Engelsiz Yarınlar” projesinden söz ediliyor. Devlet de böyle bir projenin arkasındaki hinliği bilmediği için projeye destek oluyor, protokol imzalanıyor.

Kişi başı 10-12 bin Euro alan yurt dışındaki dernek, Türkiye’de organizasyonuna yardımcı olan dernek yöneticilerine maddi yardım yapıyor. Ayrıca, derneğe destek olduğunu göstermek için elektrik, bir yıllık kirasını da ödüyor.

BİR BELGEDEN OKUYALIM

Almanya’da ne hayırsever dernekler varmış. Bunlardan birisinin Ağrı Doğubayazıt’ta bir dernekle yapılacak proje kapsamında gönderdiği yazıyı okuyalım:

“... ilçesi ile Avrupa arasında bir köprü oluşturmak amacı ile burada ki yerel yönetimler, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile Avrupa’daki STK (Sivil Toplum Kuruluşları) arasındaki iletişim ve diyalog kapsamında, ‘Engelsiz Yarınlar’ adlı proje kapsamında sivil toplum kuruluşları çalışanları, uzmanlık, eğitim, sosyal sorumluluk, bilgi ve tecrübe edinme kapsamında, ... Derneği’nden 55 kişiyi en geç 10 gün burada görmek ve ağırlamak istiyoruz. Bu nedenle sizlerin ve ekibinizin burada kaldığı sürede her türlü eğitim ve danışmanlığı ile tüm masrafları tarafımızdan karşılanacaktır. Bu çalışma bir ilk olmakla beraber bundan sonraki dönemlerde kurumunuz ile tekrar farklı projeler yapmak ve yeni çalışmaları birlikte yürütmek istiyoruz. Gereğini bilgilerinize arz eder çalışmalarınızda başarılar dilerim.”

Bu kez, dernek ilgili müdürlüğe başvuruyor. Başvurunun ekinde bir liste yer alıyor. Listede isimleri bulunan kişilere “Hizmet Pasaportu” çıkarılması isteniyor. Onlar da bu iyi niyetli gibi görünen gezi için pasaport çıkarılması için ilgili birime yazı gönderiyor.

Bu olay Malatya’nın Yeşilyurt İlçesi’nde ortaya çıktı ama bu yeni bir durum değil. Yıllardır başvurulan bir yöntem. İşin içinde belediyeler, bazı kuruluşlar da var. Bu yolla hangi derneğin insan kaçakçılığı yaptığı, bunların kimlere yakın olduğu ortaya çıkarılmalı.

“Özel ağaçlandırma adı altında orman yağması”


26 Mart’ta, özel ağaçlandırma yönetmeliği teşkilata duyuruldu. Dünya devletleri salgına karşı halkını nasıl koruyacağını konuşurken ülkemizde yüzde 90’ı rantsal değeri yüksek olan kıyılar, özel ağaçlandırma adı altında elden çıkarılıyor. Son 15 günde, bu amaçla 30 bine yakın başvuru yapıldı. Neler olduğunu Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş bize şöyle anlattı:

“Başvuruların büyük bir bölümünün Antalya, Muğla, Mersin, İzmir, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul gibi kıyı şeritlerinden oluşan illere yapılıyor. 49+49 yıllığına kiralanacak olan bu alanların belirli oranda da imara açılacağı tehlikeyi bir kat daha büyütüyor. Orman Kanunu’na yapılan (Ek-16) değişikliği ile de taşlık ve çalılık alanların imara açılması orman yağmasına yasal bir zemin de oluşturmaktadır.

CAMBAZA BAKTIRIYORLAR

Ormanların amaç dışı kullanımı anayasal suçtur. Ülkemizde siyasal iktidar tarafından yeni bir gündem oluşturarak ülke halkı ve muhalefet aldatılarak cambaza baktırılıyor. Siyasi partilere, duyarlı meslek örgütlerine, emek örgütlerine ve duyarlı halkımıza seslenmek istiyoruz: Bu uygulamalarla ülkemizin geleceği yok ediliyor. Tarım Orman-İş Sendikası olarak bizler fiili ve meşru her türlü mücadeleyi yürüttük ve yürütmeye de devam edeceğiz.”


Ayrımcılığı hiç değilse sağlıkta yapmayın


[caption id="attachment_6376426" align="alignnone" width="1200"] Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin sağlıkta ayrımcılığı, Saygı Öztürk’e anlattı.[/caption]

37 yaşındaki Aslı Özkısırlar İzmir’de yaşıyordu. Takı yapıp satıyor, geçimini sağlamaya çalışıyordu. Romatizmal hastalığı olan Aslı, aynı zamanda işitme engelliydi. Hastaneye yatması gerekiyordu. Ama “Boş yatak yok” deniliyordu. 20 gün umutla bekledi.

Sosyal medya üzerinden Sağlık Bakanı’na sesini duyurmak istedi. Öyle ya Bakan Fahrettin Koca, İsveç’te yaşayan Leyla’nın babasının rahatsızlığıyla ilgili sosyal medyadan sesini duymuş ve ona “Sevgili Leyla, sesini duyduk. Ambulans uçağımız saat 06.00’da havalanıyor, İsveç’e geliyoruz. Baban için hastanemiz, hekimlerimiz hazır” demişti.

ASLI’YI DUYMADINIZ MI?

Aslı, akşam yatarken, “Sabah hastaneye yatış haberiyle kaldır beni” diye Allah’a dua ediyordu. Hastaneye yatmak için dualar, araya insanları koymalar bir türlü sonuç vermedi. 2 Nisan 2021’de Aslı’nın İzmir’de hayatını kaybettiği haberi duyuldu.

Bu olay kamuoyunda yankı uyandırınca, Sağlık Bakanlığı’nın talimatı üzerine İzmir İl Sağlık Müdürlüğü açıklama yaptı. CHP’nin doktor kökenli Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin, o açıklamanın çelişkilerle dolu olduğunu belirtti ve bize şunları anlattı:

“31 Mart 2021 tarihinde saat 23.50’de ambulansla evinden alınan Aslı, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildiğinde durumu genel olarak kötü yorumlanmıştı. Acil servise getirilen ve genel durumu kötü olan hastanın, en kısa sürede rahatsızlığıyla ilgili hastanenin servisine, hatta ilgili servisin yoğun bakımına alınarak yakinen takibi yapılması gerekir. Oysa, Aslı hastanenin yoğun bakımına yatırılmıyor. Acil serviste durumu daha da kötüleşince entübe ediliyor. Yoğun bakım için özel bir hastaneye gönderiliyor. Orada bir gün sonra vefat ediyor.”

En üst seviyedeki eğitim araştırma hastanesinde, entübe edilmiş, yoğun bakım ihtiyacı olan bir hastanın, aynı hastanenin yoğun bakım servisine yatırılmayıp da daha alt seviyedeki özel hastaneye yatırılması doğru mu? Fikret Şahin, “Bunun bir mantığı yok” diyor.

İSTEDİKLERİNİ DUYUYORLAR

Aslı’nın sesini İzmir’den duymayan Sağlık Bakanlığı, onun öldüğü 2 Nisan’da, İngiltere Uluslararası Demokratlar Birliği Başkanı Erdal Yetimova’nın sesini hemen duydu ve ambulans uçağı gönderip İstanbul’daki hastaneye getirip teravisinin başlamasını sağladı.

Kuşkusuz bu durumdan memnuniyet duyarız ama ayrım yapılmadığı sürece. Erdal Yetimova’nın Başkanı olduğu Uluslararası Demokratlar Birliği’nin bir özelliği de AKP’ye yakınlığıdır. Bu derneğin İsveç’teki bölge başkanının girişimleriyle de 26  Nisan 2020 tarihinde Leyla Gülüşken’in babası Mücahit Gülüşken ambulans uçakla Türkiye’ye getirilmiş, vatandaşımızın sesine kulak verilmesi de memnuniyet yaratmıştı. Ama öğreniyoruz ki gelişinde yaşananların bir kısmı kurgu. Bunu önümüzdeki çarşamba günü CHP Milletvekili Fikret Şahin, KRT Televizyonu’nda saat 20.30’da “Sisler Bulvarı” programında görüntüleriyle anlatacak.

Uluslararası Demokratlar Birliği’nin 10 Nisan’da İstanbul’da yaptığı çalıştaya AKP’li milletvekilleri katılmış, 11 Nisan’da da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu birliğin kadın kolları ve gençlik kolları temsilcilerini kabul etmişti. Bakanlık, bu birliğin ve birliğe yakın olan kişilerin sesini İsveç’ten de İngiltere’den de duyuyor ama İzmir’deki Aslı’nın sesini duymuyor ve onun ölümüne bir yerde seyirci kalınıyor.

TAKSİ HİZMETİ

CHP Milletvekili Fikret Şahin, Sağlık Bakanlığı ambulanslarının çalışma yöntemini araştırdığında ilginç bir sonuçla karşılaştığını belirtiyor ve şunları anlatıyor:

“Sağlık Bakanlığı’nın ambulans uçakları, AKP’liler ve AKP’ye yakın kişiler için dünyanın her yerinden taksi hizmeti yaparken, gariban vatandaşlarımız 20 günü aşkın sürede hastanede yer bulunmadığı, zamanında tedaviye alınmadığı için hayatını kaybediyorlar. Bunun en acı örneği de Aslı’ya hastanede yer bulunamazken, AKP’ye yakın olan Uluslararası Demokratlar Birliği’nin, İngiltere Bölge Başkanı Erdal Yetimova, aynı gün Londra’dan İstanbul’a ambulans uçakla getiriliyor.

Biz vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmetinin verilmesinden büyük memnuniyet duyarız. Bu hizmeti sağlayanlara da teşekkür ederiz. Ama ülkedeki gariban vatandaşlarımızın hastaneye yatabilmek için beklerken, ölmelerini de istemeyiz. Bakanlığın bu vatandaşlarımızın da sesini duymasını bekliyoruz.”

COVID-19 günlerinin yaşandığı, insanların sağlık sorunları yüzünden gerilimli olduğu şu dönemde, bir de ayrımcılık yapıldığı kanısı yayılıyorsa, devletimize olan güven kaybolur.