Nerede o mis gibi kokan ekmeğimiz? Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) yıllardır üreticiden buğday almıyor, ithal ettiği buğdayı değirmencilere satıyor. Fırınların kapasitesine göre dağıtım olmadığı için bugün üretim kapasitesini düşüren, ya da unu alıp ekmek çıkarmayan fırıncılar daha kârlı...

12 Eylül 1980 öncesi grevler çok oluyordu. Fırıncıların eylemleri de eksik olmuyordu. Belediye başkanları şehirlerini ekmeksiz bırakmamak, daha ucuza ekmek satabilmek için ekmek fabrikaları kurmaya başladı.

 EKMEK FABRİKALARI

CHP’li Ali Dinçer’in Ankara Belediye Başkanlığı döneminde yapımına başlanan, Ankara Halk Ekmek Fabrikası, 12 Eylül 1980 harekatı sonrası Belediye Başkanlığına getirilen “Atom Karınca” lakaplı Süleyman Önder döneminde 1982 yılının Nisan ayında üretime başlandı. Bugün, Ankara Halk Ekmeğin üretimi 700 bin adetten 1 milyon adete çıkarıldı. Daha fazla üretim şimdilik mümkün görünmüyor.

1971-1977 yıllarında Kocaeli Belediye Başkanlığı görevinde bulunan Erol Köse, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği Başkanlığı da yaptı. Bir ara Kartal’da ekmek grevi vardı. İtalyan Molineks firmasından fabrika teçhizatı alındı. Küçük paketli ekmek de üreten fabrika kuruldu. Bugünkü Halk Ekmek’te Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği’nin halen yüzde 20 hissesi bulunuyor. Şimdilerde Halk Ekmek de 80 randımanlı undan ekmek üretimine devam ediyor. Sonraki yıllarda birçok belediye, fakir-fukarayı korumak adına ekmek fabrikaları yaptı.

NASIL YAPILIYORDU?

Şimdi, milletin ekmeğiyle yine oynanıyor.  Ama bunun suçlusu olarak yalnız fırıncılar görülmemeli. Mayıs ayında 50 kiloluk unun torbasını 160 liradan alan fırıncı, şimdi aynı unu 315 liradan alıyorsa, suyundan elektriğine, mayasından tuzuna kadar üretimde kullanılan her şeye zam geliyorsa fırıncı ne yapsın. Zarar etmemek için fırıncı üretimi azalttı. Bazıları üretimi tamamen durdurdu.

Eski Kocaeli Belediye Başkanı Erol Köse’ye ekmek fiyat ve gramaj tespitinde maliyet hesaplamasını sordum. Un fiyatı, toplu sözleşme ile tespit edilen işçi maaşları, fırın kirası (ortalama bir rayiç bedel belirlenerek), elektrik, su, pasa bezi, kırtasiye masrafları da dahil olmak üzere en küçük masraflar bile hesaba katılırdı. Üzerine de kar marjı eklenerek fiyat saptanırdı. 70 kg undan 96,5 kg hamur çıkacağı kabulü üzerinden hesaplama yapılırdı. Un fiyatının belirlenmesi de yine belediye tarafından yapılırdı. TMO’dan nüfus esasına göre tahsisli olarak gelen buğdayın una çevrilmesi için ihale açılırdı ve ihalede oluşan rakama göre de un fiyatı belirlenirdi.

NEREDE O EKMEKLER?

Ekmekler 80 randımanlı undan yapılıyordu.  Bu da bugün yediğimiz kepekli ekmeğe denk geliyordu.  Bu ekmeklerin hem fiyatı daha düşük hem de daha doyurucu oluyordu. 5 nüfuslu, bugünkü ekmeklerden 5 adet tüketen bir eve, o zaman 3 ekmek yetiyordu.

Bugün börek, baklavalar 50 randımanlı undan yapılarak buğday ununun yarısı kepeğe ayrılıyor. Yediğimiz beyaz ekmek ise 60 randımanlı undan yapılıyor ve yüzde 40’ı kepeğe ayrılıyor. Eskiden 80 randımanlı undan yapılan ekmeğin yüzde 20’si kepeğe ayrılırdı.

Bugünkü 60 randımanlı ekmek çok daha fazla nişasta içerdiğinden hem doyurucu değil, hem de glisemik endeks değerleri yüksek. Bu da doyma hissini geciktiriyor ve ekmek tüketimini arttırıyor. Yetmez, daha hızlı acıkma hissi ortaya çıkıyor. Tabi burada bir arz talep durumu da söz konusu. Vatandaş zaman içinde yeni nesil beyaz ekmeğe alıştırıldı.

Eski ekmek üretim ve tüketim alışkanlıklarına geri dönülmesi durumunda 4 milyon ton civarında daha az buğdaya ihtiyaç olacak. Belirlenecek politikalar ve uygulanacak kampanyalar sayesinde Türkiye eski tip ekmek talebini ve üretimini arttırırsa ithalat azalacak, hem ekmek daha ucuzlayacak, hem de vatandaş çok daha sağlıklı ekmek tüketebilecek.

Turizmde neler oluyor?


Geçen yıl ülkemize 29 milyon turist geldi, yaklaşık 24 milyar dolar bıraktı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizmi 12 aya yaymak istediklerini her fırsatta söylüyor ama bu konuda bir ilerleme yok. Turizmci Gürkan Eliçin neler olduğunu şöyle aktarıyor:

“1987 yılından beri önce transfer memuru, sonra rehber ve nihayet acenteci olarak turizm yapıyorum. 2020 yılının sonuçlarından hiç memnun değilim. 2019 yılına göre ülke turizmi yüzde 48 küçüldü. ‘Pazar çeşitlenmesi’ lafı kulağa hoş gelse de Antalya’ya ağırlıklı olarak Rus turist geldi.

Gelir hesaplamaları tamamen afakidir. Kültür ve Turizm Bakanı ile TÜRSAB başkanı kavgalıdır ve görüşmemektedirler. Tanıtım Ajansıyla ilgili şikayetler yaygın. Turizmcilerden, kriz ortamında bile ajans için katkı payı alınıyor. Acenteci ve tur operatörlerinin değil, otelcilerin pazarlama önerileri kabul görüyor. Zaten krizde turizme yapılan tek destek konaklamada KDV oranının geçici olarak düşürülmesi oldu. Turizm bakanı kendi otellerini imar barışına dahil etti, bu krizde tesis sayısını arttırdı. Antalya dışındaki otelciler kan ağlıyor.”

Turizm Bakanı Ersoy’un cevabı varsa, buyursun...