Su damlasının mermeri delmesindeki, dalganın devasa kayaları un ufak etmesindeki sır, ne su damlasının ne de dalganın darbe gücüdür. Sır, damlanın ve dalganın sürekliliği ve bunu sürdürmedeki azmidir.

1980 yılı başlarıydı, Ermeni ASALA terör örgütünün gemi azıya aldığı dönemdi. Ancak o yıllarda sözde Ermeni soykırımını tanıyan, “Soykırım yoktur” görüşünü savunanı cezalandıran tek bir ülke yoktu. Bu konuda Doğu Perinçek’in verdiği hukuk mücadelesi de unutulmamalı.

SÜREKLİLİK OLMAYINCA

ASALA terör örgütünün yok edilmesiyle ilgili olarak MİT’in kullandığı belirtilen bazı isimlerin etkili olduğu konuşulur. Ama bu konuda MİT tarafından mahkemeye sunulmak üzere dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Oduncu’ya gönderilen “çok gizli” yazıda, ASALA’nın etkisiz hale getirilmesinin MİT tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Bu konudaki resmi belgeler Doğan Kitap’tan çıkan “Devletin Derinliklerinde” isimli kitabımda yer alıyor.

2021 yılına geldiğimizde, ASALA yok ama bu kez terör başka eller aracılığıyla yürütülüyor. Bugün, 30’dan fazla ülke parlamentosu sözde Ermeni soykırımını tanımış. Ermeni diasporası yıllardır ısrarla ve her türlü yöntemi kullanarak yaptığı propaganda bugün bulunduğumuz noktayı inşa etti. Bu süreçte elbette Türkiye olarak gerek diplomasi, gerekse bilim adamlarımızın çalışmaları yoluyla böyle bir durumun olmadığını, gerçeklerin farklı olduğunu çeşitli mecralarda dile getiren çalışmalar yaptı. Ancak anlaşılıyor ki birçok konuda olduğu gibi bu konuda da sürekliliğimiz olmamış ve stratejik bir plan ortaya konamamış.

SAVAŞIN KOŞULLARI

Konu gündeme getirilip Türkiye dış politikada sıkıştırıldığında ya da Ermeni diasporası eylemler yaptığında, o günü savuşturacak uygulamalara ve politikalara başvurulmuş.

Sözde Ermeni soykırımı meselesini kendine görev edinmiş, bu konuda çalışmalar ortaya koymuş Bilal Şimşir, Türkkaya Ataöv, Kamuran Gürün, Yusuf Halaçoğlu, Mehmet Perinçek,  Esat Uras, Shaw, McCarty, Bernard Lewis’in de aralarında bulunduğu birçok araştırmacı ve bilim insanı bu konuda gerçekleri dile getiriyor.

Genelkurmay’da görevli olduğu dönemde emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, 44 tarihçi ile birlikte Genelkurmay’daki 57 bin belgeyi inceleyip sözde soykırım iddialarını iki cilt kitap halinde yayımlanmıştı. Türkiye, bütün belgelerin açılmasını istiyor. Ama Ermeniler buna yanaşmıyor. Belgelere göre tehcire tabi tutulan 650 bin kişi. Bunlardan 38 bini tifo, tifüs, koleranın yanı sıra olaylar sırasında öldüğü belirlendi. O dönemde Ermeniler tarafından öldürülen Türklerin sayısı, öldürüldüğü belirtilen Ermeni nüfusundan da az olmadığını tarihçiler dile getiriyor. Osmanlı Devleti çökünce, tehcire tabi tutulanlardan 401 bini Ermenistan’ı kurmak üzere geri döndü. Fransız, İngiliz ve Ruslara katılarak Türklere karşı soykırım uyguladı. Savaşta taraf olan, ölümü de kabullenmiş demektir. Savaşın şartları böyle...

5 ERMENİDEN 5 YAYIN

Eğitim Dostları Vakfı’nın girişimiyle bu kez Mehmet Arif Demirer’in, doğrudan Ermeni kaynakları, Ermenistan’ın ilk ve ikinci başbakanları, Kaçaznuni ve Hatisiyan ile Pastermadjian, Aharonyan, Nubar Pasha gibi isimlerin yazışmaları, görüşmeleri ve görüşleri esas alınarak hazırladığı “5 Ermeni’nin 5 Yayını” ve “İsyanlar, İhanet ve İntihar” adlı kitapları iddialara farklı boyutlar getiriyor. Bu kitaplar ve kendisi de bir Ermeni kurşunuyla şehit düşen Talat Paşa’nın döneme ilişkin yazışmaları, ayrıca döneme ilişkin çalışmalarda nüfus kayıtları da yer alıyor.

ABD’li Prof. Maige’nin raporuna göre 1914’de Osmanlı’nın 6 vilayetinde (Bitlis, Diyarbakır, Erzurum, Elazığ, Van, Maraş) toplam Ermeni nüfusu 847 bindir. Kitaplarda bu rakamlara ilişkin ayrıntılar da veriliyor. Asılsız suçlamalar karşısında, kısır iç çekişmelerden kurtulup kapsamlı bir stratejik plan yapmak için daha ne bekliyoruz?

YARIN GEÇ OLUR

Türkiye tarihi belgeleri ortaya koyunca, Ermeniler masadan kaçmıştı. Türkiye, her platformda Ermeni iddialarına karşı tarihi belgelerde ısrarcı olmalı. Genelkurmay Başkanlığı’nın, o çalışmasında, “Soykırıma uğradığı” iddia edilenlerin çok sonra öldükleri mezar kayıtlarıyla da ortaya çıkarılmıştı.

“Yalana karşı topyekun mücadele” edilmemesi durumunda Türkiye’yi altından belki 100 yıl kalkamayacağı büyük zorluklar bekliyor. Bir mahkeme kararıyla ödeyeceğimiz tazminatlar, istenecek topraklarla karşı karşıya kalırız. Ermeni terörüne 40’dan fazla diplomatını şehit vermiş Dışişleri Bakanlığı’mızın öncülüğünde uluslararası kuruluşların yanı sıra TÜSİAD, MÜSİAD,  işveren, işçi sendikaları, odalar ve borsalar birliği, barolar, eczacı birlikleri üniversiteler başta olmak üzere her kuruluş harekete geçip yurt dışındaki eşdeğerlerine gerçekleri anlatmak için daha neyi bekliyor?

Her 24 Nisan’da “Soykırım” iddiası gündeme getirilir. Bize de her yıl bu yalanları aynı cümlelerle yazmak kalıyor.