İçişleri Bakanı, kendilerinden habersiz sınırdan kuş uçmadığını söylese de, yaşananlar bakanı asla doğrulamıyor. “Yol geçen hanı” deyimi İran ve Suriye sınırlarımızın durumuna uyuyor. 1845 yılından bu yana Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde  Pasaport ve Yabancılar Dairesi bulunurken, 2012 yılında Yabancılar Dairesi’nin görevleri Göç İdaresi Başkanlığı’na bırakıldı. Yaptırım gücü olmayan Göç İdaresi de bocalayıp duruyor, o yüzden sıkça yönetmelik değişiklikleri yapıyor.

Türkiye, 1951 yılında Mülteciler Sözleşmesi’ne imza attı. Türkiye, Avrupa ülkeleri dışından, Ural dağlarının batısında bulunan ülkelerden gelenleri “Mülteci” değil, “Sığınmacı” olarak kabul ediyor. Bugün ülkemizde 50’den fazla ülke vatandaşı sığınmacı konumunda. Gelenlerin sayısı giderek arttığı gibi bunun önlenmesi için de İçişleri Bakanlığı’nın bir çabası olmuyor. Niçin olmadığını az sonra anlatacağım.

İRAN, YOL VERİYOR

Yaklaşık 4 milyon Afganistanlı, İran’a sığınmıştı. Sınır güvenliğine önem verdiğimiz için bunların İran’dan girişi zordu. Türkiye, önlemleri gevşetince İran, ülkesinde bulunan Afganlılar’ın Türkiye’ye geçişlerini teşvik etti. Afganlılar, İran sınırından Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra neler olduğunu anlatayım.

Gelenlerin bazıları boş gelmiyor. Yanlarında eroin ana hammaddesi getiriyor ve ondan elde ettiği geliri harcamaları için kullanıyor. Öncelikle İstanbul’a kapağı atmak istiyorlar. Ama, bazıları izlerini kaybettirmek için daha önce Türkiye’ye gelmiş, küçük il ve ilçelere yerleşmiş olan akrabalarının yanına gidiyor. Herhangi bir olaya karışmaması halinde hayatını sessiz-sedasız daha çok köylerde sürdürüyor.

Yabancılarla ilgili ihbarlar oluyor. Polis ya da jandarma yakaladığında eğer üzerlerinde kimlik kartı varsa ona göre, yoksa beyanına göre tutanak düzenliyor ve bunları Göç İdaresi’ne bağlı en yakın “Geri Gönderme Merkezi”ne götürüyor. Ama bu işler öyle kolay olmuyor. Bilseniz ne çileler çekiliyor.

HERKES ÜZERİNDEN ATIYOR

Açıkçası yabancı uyrukluları kimse yakalamak da istemiyor. Çünkü, Geri Gönderme Merkezleri dolu olduğu için yakalamaları halinde başlarına bela oluyor. Neden mi? Çünkü sığınmacılar için Emniyet ve jandarmada ödenek yok. Gözaltına alınan kişinin yemek ve diğer giderlerini güvenlik güçleri kendi aralarında ya da vatandaşlardan aldıkları yardımlarla karşılıyor.

Hatta aynı il içinde sığınmacı A ilçesinde yakalandıysa, kolluk güçleri sessiz-sedasız onları B ilçesinin sınırlarına bırakıp kaçıyor. Böylece sığınmacılardan bir yerde kurtulmuş oluyor ve artık B ilçesindekiler düzensiz göçle gelenleri yakalarsa yakalıyor. Yakalayamazsa zaten mesele yok. Açıkçası, sorumluluğu kimse almak istemiyor. Onların da haklı nedenleri var. Oraya geçelim.

Düzensiz göçle ülkemize gelen yabancı uyruklular yakalandıklarında Geri Gönderme Merkezleri’ne teslim edilmesi gerekiyor. Ama, onlar da, “Yerimiz yok, bize göndermeyin” diyor. Zaten, bu merkezlere getirilen yabancı, en fazla 6 ay gözetim altında tutuluyor. Bu sürede kişilerle mülakat yapılıyor, niçin geldikleri, ne yapmak istedikleri, hangi ülkeye gitmek istedikleri soruluyor. Parmak izi alınmak isteniyor. “İsteniyor” diyorum çünkü en zoru parmak izi almak. Bu izi vermemek için Afganlılar’ın büyük direnişi oluyor. O patırlı-gürültü arasında bazen görevlinin, bazen sığınmacının parmağı kırıldığı da oluyor.

HER ŞEYİ YAPIYORLAR

Durum, yabancı uyruklu kişinin büyükelçiliğine bildiriliyor. Genelde Afganistan Büyükelçiliği, uçak seferlerinin olmadığını gerekçe gösterip almıyor. Yakalandığında üzerinde uçak biletini karşılayacak para çıkanlara bilet alınıyor. Yeni gelenler bu durumu bildikleri için üzerlerinde uçak biletini karşılayacak kadar para taşımıyor.

Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezi’nde çalışanların neredeyse tamamı yeni memurlardan, uzmanlardan oluşuyor. Gönderme merkezleri de bir yerde cezaevi gibi. Gelenler, günde iki saat havalandırmaya çıkarılıyorlar. Olaylar hiç eksik olmuyor.

EN YAYGIN YÖNTEM: SABUN

Tek amaçları ülkelerine gitmemek olan Afganlılar’ın neler yaptığına bakalım: Gitmemek için intiharlara kalkışılıyor. Temizlik için verilen sabun ya da deterjanları yiyor, içiyor, mideleri bozulduğu için hastaneye kaldırılıyorlar. Böylece Türkiye’de kalma süresini uzatıyorlar, gözetim altında tutuldukları süre içinde ülkelerine gönderilişlerini engellemek için 6 ayı doldurmaya çalışıyorlar. Çünkü, Geri Gönderme Merkezi’nde 6 ayı dolduran ülkesine gönderilemiyorsa Geri Gönderme Merkezi’nden çıkarılıyor.

Göç İdaresi, geri gönderemediği Afganlıları, gözlerden uzak tutmak için küçük illere gönderiyor. Onlara 15 günde bir Göç İdaresi’ne gidip imza atmaları isteniyor. Onlarç da gittikleri illerde genelde çobanlık yapıyor, tarlalarda çalıştırılıyor.  Hakkını yemeyelim Afganlılar aç kalsa bile hırsızlık yapmıyor. Türkiye’de bulunmak onlar için çok büyük bir ayrıcalık.

AL BAŞINA BELAYI

Düzensiz göçmenler kuşkusuz sadece Afganistanlı değil. Başka ülkelerden de gelenler var. Onlar da ülkelerine dönmemek için her şeyi yapıyor. Geri Gönderme Merkezi’nde barındırılanların bazıları uyuşturucu kullanıyor. Onların uyuşturucu bulamaması da ayrı krizlere neden oluyor.

Görevlilere saldırılar hiç eksik olmuyor. Özellikle parmak izi vermemek için direniyorlar ve o arada kavgalar yaşanıyor. Genç memurlar ne yapacaklarını bilemiyor. Odalara bir görevlinin girme şansı yok. Kadın görevlilere sarkıntılık yapılıyor. O yüzden olsa gerek iç güvenlik Göç İdaresi’nden alındı, jandarmaya bırakıldı. Şimdi onlarla jandarma karşı karşıya geliyor.

Göç İdaresi ile Jandarma arasında da yönetimde sık sık anlaşmazlıklar çıkıyor. Onlar bir yana “Yabancı Terörist Savaşçılar” da başa bela. Kendi ülkeleri de onları kabul etmiyor. Bize kaldılar. Onların tutulduğu bölümlerde güvenliği komandolar sağlıyor. Teröristlerin, Türkiye’de ne zamana kadar kalacakları da bilinmiyor. Al başına belayı...