Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde operasyonlara isim veriliyordu. Planlı operasyonlar yalnız polisten değil, Gümrük, Mali Suçlar Araştırma Kurulu, Savcılık, ilgili bakanlıklardaki müfettişlerden oluşuyordu. Yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi sızmamasına büyük özen gösteriliyor, sözü edilen operasyonun hazırlık döneminde, sadece “kod isim” kullanılıyordu.

Gazeteci ağabeyimiz Uğur Mumcu başta olmak üzere 1993’te bombalı suikastları ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalardan sonuç alınamamıştı. Bu arada Hizbullah örgütünün “Mezar evleri” ortaya çıkarılmış, bu örgüte girmek için başvuranların başvuru formları da ele geçirilmişti. İşte bu belgelerden, açıkçası biraz da umutsuzca yola çıkıldı. Operasyona önce “Son Umut Operasyonu” denildi. Oysa umudun sonu olmamamıydı. O yüzden isim değiştirildi ve “Umut Operasyonu” oldu. Birisi hariç, suikast işinde yer alan teröristler yakalandı, hüküm giydi.

KOD ADLI SERİ SÜRDÜ

Tantan döneminde de Murat Başesgioğlu döneminde de önemli operasyonlar yapıldı. Onlar hiç bağırıp çağırmadı, siyasi parti liderleriyle kavga etmedi, onlara parmak sallamadı. Siyasetçilerin, ünlü iş adamlarının, banka patronlarının içinde olduğu operasyonları başarı ile yürüttüler. Yurtdışına kaçan ‘Baba’ları birer birer yakalayıp Türkiye’ye getirdiler. Bakıyorsunuz o ilin emniyet birimlerinin hiç haberi olmadan merkezden ekipler helikopterle gidip operasyon yapıyordu. Operasyonunun adı “Paraşüt” oluyordu.

Bir operasyonun adı da ilginçti. Tantan, gazetecilerle birlikte bir ilden dönerken helikopterdeki bir sıkıntı nedeniyle Kırıkkale’ye inmişti. Hep birlikte kebap yenilirken, değerli meslektaşım Adnan Gerger’in iştahlı bir biçimde eti yemesi üzerine Tantan, “Adnan, her zaman yediğin ete dikkat edeceksin. Bazen Bufalo bile olur” dedi.

VERYANSIN BAŞLIYOR

Biliyorduk ki Tantan burada bir operasyonun sinyalini veriyordu. Türkiye’ye sokulan kaçak etlerle ilgili bir gün sonra başlatılan operasyona “Bufalo” adı verilmişti. Tantan, birkaç gün sora yine gazetecilerle bir araya geldiğinde, “Ben size yediğiniz ete dikkat edin; Bufalo bile olur dediğimde, kaçak et operasyonunun başlaşacağını anlamalıydınız” diye espri yaptı.

Gazeteciler hasım görülmez, onlara yazdıklarından dolayı parmak sallanmaz, hakaret edilmezdi. Basına bilgi vermekle görevli olan İçişleri Bakanlığı basın müşavirine bile bugün gazeteciler ulaşamıyor. Haberler hatalı çıktığında ise veryansın başlıyor.

İNANILMAZ OLAYLAR

Büyük bir ilimizde başlatılan ve 4 Temmuz 2020’de yakalamalara dönüşen operasyona “Bataklık” adı verildi. Tüm şüpheliler tutuklamaya sevk edildi. Şüphelilerden birisi hakkında da mal varlığını aklama suçundan tutuklanması istemi yer aldı. Bundan sonraki süreç şöyle gelişti:

Hakim, 5 Temmuz 2020’de, iş insanı ile 19 kişiyi mevcut delil durumu nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. 6 Temmuz 2020’de savcı karara itiraz etti. Hakim, bir gün önce bıraktığı iş insanı hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.

16 Temmuz 2020’de, iş insanı, nöbetçi sulh ceza hakimliğinde alınan ifadesinden sonra mevcut delil durumu nedeniyle tekrar serbest bırakıldı. 16 Haziran 2021’de savcılık MASAK vesair soruşturmaları tamamladı, iş insanı ve 23 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararı tüm incelemelerden geçerek kesinleşti.

ÇOK ŞEYLER KONUŞULUYOR

Her olayın bir perde arkası, kulisi vardır. Hakkında yakalama kararı çıkarılan kişi ile Ankara’da bir avukat bağlantı kuruyor. İş insanı da Ankara’ya gelip avukatla konuşuyor. Avukat, bazı yargı mensuplarının isimlerini sayıyor, onların “adamı” olduğunu söylüyor. Bu işi 1.5 milyon dolara çözeceğini söylüyor. Bu miktarı yüksek bulan iş insanı, “Biraz düşünelim” diyor. Dosyada kendisiyle ilgili kuvvetli bir delil olmadığını düşünen iş insanı, teslim oldu. Suçsuz bulundu ve serbest bırakıldı.

İlginç olaylar buradan sonra başlıyor. Ankara Barosu’na kayıtlı avukat, iş insanının avukatını arıyor ve 1.5 milyon doları istiyor. Avukat “Biz öyle bir söz vermedik, dosya zaten lehimizeydi, para veremeyiz” deyince avukat, iş adamının avukatını tehdit ediyor. Bu olay sonrası serbest kalan iş insanı hakkında ertesi gün aynı hakim yakalama kararı çıkardı.

ATAMA TRAFİĞİ

Olayın bundan sonraki sürecinde de ilginç isimler, bağlantı iddiaları geçiyor. Ona girmeyelim. Ama ikinci defa serbest bırakma kararını veren hakim, ertesi gün Sulh Ceza’dan alınarak İnfaz Hakimliğine verildi. İsmi geçenlerden birisi yargıda daha da yükseltildi. Serbest bırakma kararını ertesi gün kendisi kaldıran hakim, Ağır Ceza Mahkemesi üyesi yapıldı.

 

Tüm bu atama trafiği HSK Üyesi Hamit Kocabey’le ilişkilendirildi. Ama Kocabey serbest bırakılma için baskı yapsaydı şüpheli lehine işlem yapan görevlilerin tamamı görevden alınmaz, aksine sahip çıkılırdı. Özellikle ikinci defa serbest bırakan hakimin ertesi gün görevden alınması da dikkat çekiciydi.

Bataklığın içinde “Hak, hukuk, adalet” diye bağırıyoruz.